Peyzaj Mimarları Odası: Tarihimizi unutmadık
Türkiye‘nin sosyal mücadeleler tarihinin bu sayfaları hiçbir zaman unutulamamalı. Kapitalizmin isteği, sınıf mücadelesini tümüyle belleklerimizden silmemizdir. Oysa bu gün, emeği ile bu ülkede yaşayanlar olarak bizlerin, gelecekteki utkusu bu tarihlerin gerçekçi bir tahliline dayanmalıdır.. 24 Ocak 1980 kararlarını ve bu kararların yaşama geçirilmesini amaçlayan 12 Eylül darbesiyle bütünüyle ortadan kalkan cumhuriyetin kazanımları olan kamucu/toplumcu anlayış yerine liberal demokrasi adı altındaki piyasacı anlayışının yerleştirilmesi çalışmaları, Turgut Özal‘ın öncülüğünde 1990‘lı yıllara ulaşan liberal demokrat anlayış, tarafından sürdürülmüş, 2000‘li yıllarda ise ekonomik kriz ardından fiilen hükümeti yöneten Kemal Derviş‘le 2002 seçimlerine kadar getirilmiştir. Kasım 2002 seçimlerinde liberalizmin bayrağı AKP iktidarına geçmiş ve iktidarda bulunduğu ve piyasacılık bayrağını taşıdığı sekiz yıllık süre içerisinde kendinden öncekilere göre çok daha başarılı olmuş, bayrağı daha ilerilere taşımıştır. Bugün, serbestleştirme ve özelleştirmeler sonucu kamu işletmelerinin
yerli-yabancı sermayenin talanına sunulmuş, kamusal hizmetlerin piyasaya
açılarak ticarileştirilmiş, Bu politikalar aynı zamanda mühendislik hizmetlerini
de etkilemiş, mühendisliğin doğal varlıklarımız, sanayi, tarım, kent ve toplum
yaşamına yönelik, bilimsel teknik temellerdeki kamusal, toplumsal hizmet
niteliği ortadan kaldırılmış, etnik çatışmalar 30 yıl önce olduğu gibi aynı
senaryolarla körüklenmiş, devletin kamu personel rejimi değiştirilerek dönüşümün
denetimi yok edilmiş, sosyal hak ve güvencelerimiz elimizden alınmış, devletin
devlet olma özelliğinin birincil koşulu olan sağlık ve eğitimimiz
özelleştirilmiş, en son 657 Devlet Memurları kanunda değişiklik yapamaya
çalışarak sanki özlük hakkı iyileştirmesi yapıyormuş gibi gözüküp kamu
yönetimimizin içi tahribatı ölçülendirilemeyecek kadar boşaltılmış, Siyasi
iktidarlar için üniversiteler düzenin gerici politikalarına teslim olunması
gereken kurumların başında gelirken, sanayinin ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman
yetiştirilmesi temel hedef olarak belirlenmiş, istihdam paketi altında istihdam
büroları kurularak işçi simsarlığının önü tekrara açılmış, işsizlik %23’lere
dayanmış, enerji yatırımları diyerek , ülke kalkınması diyerek sularımız
satılmış, can damarlarımız olan enerji ve iletişim alanlarımız özelleştirilmiş
ve en son "suyun insan için temel haktır" maddesine Amerika ve İngiltere‘nin
yanında çekince koyarak ülke insanımızın kaderi eğer parası varsa suya
erişmesini, sağlığa ve eğitime erişmesini karara bağlamıştır. Tüm bu yukarıda saydıklarımızı da AB, kapitalizmin diğer kurumlarından farklı
olarak yeni liberal politikaları toplumda "demokrasi" beklentisi de yaratarak
Türkiye‘ye dayattığı gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmadan
|