Türkiye’de Hazine’nin 3 milyon 214 bin 531 gayrimenkulü bulunuyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre 181 milyar 176 milyon 943 bin 189 metrekarelik bir alan Hazine mülkiyetinde. Yani, Türkiye’nin yüzde 23’lük bölümü. Orman vasfını kaybetmiş yani 2B arazileri de bunların içinde. Yaklaşık 500 bin hektarlık bir alan bu. Yıllardır Türkiye gündeminde bu alanlar tartışılıyordu, son aylarda da daha da hızlandı tartışmalar. Meclis açıldığında 2B alanlarının satışı için gerekli yasal düzenleme hazır bile; Ekim’de çıkarılması düşünülüyor.
Sözünü ettiğimiz trilyonluk bir rant; İstanbul’un Beykoz, Şişli, Sarıyer, Sultanbeyli ve Çekmeköy; Muğla’nın Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Dalaman; Mersin’in Anamur, Sakarya’nın Karasu ve Sapanca; İzmir’in Bornova, Menderes, Karaburun, Ödemiş, Buca ve Güzelbahçe ilçelerinin büyük bölümünün de 2B alanı olduğu düşünülürse söz konusu rantı anlamak daha kolaylaşır belki. TEMA Hukuk Danışmanı avukat Ömer Aykul, 2B konusunu Cumhuriyet Gazetesi'ne anlattı.
- 2B arazilerinin yüzde 3.9’u İstanbul’da bulunuyor ve İstanbul Türkiye’de şehir rantının en yoğun, en kızgın şekilde kendini gösterdiği şehir. Kentsel dönüşüm projeleriyle “biri”leri yerinden sürülüyor, rezidans, alışveriş merkezlerinde hayatını idame ettiren “yeni sahip”ler yerleşiyor şehre. Bu anlamıyla 2B’ler de yeni bir el değiştirmenin aracı olacak gibi gözüküyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?
- İki tip 2B alanı var. Bunlardan birisi kentleşme, sanayileşme, tarım ve mera amaçlı ormandan işgal edilmiş alanlar. Bunun temeli işgal hukuku. İkinci bir 2B alanı ise tamamen gerçek mağdurlardan oluşuyor. Yani devletin tapusuna güvenmiş, temiz bir tapuya dayanan bir taşınmaz almış. Fakat bir süre sonra tapusuna 2B şerhi konmuş ve açtığı davayı da kaybedip, tazminat da alamadan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kapısında sürünenler. Bunun temeli de maalesef devlet adına yapılan gasp hukuku. Bu gürültünün gerekçesi birinci sıradaki işgalci ve “sözde” mağdurlar. Tabii ki konu rant. Toprak kente, sanayi alanına ve kıyılara yaklaştıkça değerleniyor. İşgalciler, bugün orada en az 3-5 kez el değiştirmiş taşınmazların üzerindeler ve buralara ciddi paralar ödemişler. Bunlardan ikinci kez bir bedel almak çok zor. Elbet bu ikinci bedeli ödeyemeyecek durumda olanlar hedef rantsal arazilerdeyseler, yerlerini kaybedecekler. Bunlar yerli ve yabancı sermayenin eline geçecek...
Anayasa’nın 169 ve 170. maddeleri “Orman ve Orman Köylüleri” Hukuku, Cumhuriyet öncesi ve sonrası hep ülkenin en önemli sorunlarından biri oldu. Demokratik yaşamın başlamasıyla da seçim vaadi olarak gündeme geldi ve her zaman orman varlığının aleyhine sonuç doğurdu. Son 5 yıllık siyasi yaşamda en çok gündeme gelen konu. Yeni bir anayasa taslağının konuşulduğu bu günlerde yine ormanlar ve yine rant ve yine siyasi istismar en yoğun şekli ile gündemde.
- En çok dikkatleri çeken 2B arazileri nereler?
- En çok dikkati İstanbul, Antalya, Muğla, Balıkesir, Adapazarı, Zonguldak ve Ankara çekiyor. Özellikle İstanbul tamamen bir rant alanı. Kıyı alanlarında ise bilebildiğim kadarıyla Antalya ve Muğla başı çekiyor. Diğer bölgelerde de çok değerli 2B alanları var. - En büyük rantı kimler kazanacak?
- En büyük rantı elbette sermaye kazanacak. Halbuki rantı yerel yönetimler veya merkezi idare almalı ve bunu yine kentlerin deprem amaçlı iyileştirilmesine kullanması gerekirdi.
Ekolojik Hukuk’un temel aldığı ve tercih ettiği “Doğal Varlık” kavramı, öncelikle “koruma”, “geliştirme” ve en sonra “kullanma”yı, elbette “sürdürülebilir bir kullanma”yı çağrıştırıyor. Örneğin ormanları sadece “kaynak” olarak görürsek, ormana baktığımızda bizim için ifade edeceği tek veya öncelikli değer “odun değeri” olacaktır. Halbuki ormanlar, en büyük kara eko-sistemi ve çok değerli bir doğal varlıktır. Özellikle Türkiye’deki orman varlığının yüzde 93’ü doğal olup, bu önemli bir “bio-çeşitlilik” anlamına gelmektedir. Ayrıca ormanlar içinde bir çok kaynağı barındırır. Ormanlar oksijen üretme kaynağıdır. Ormanlar su üretme kaynağıdır. Ormanlar, gerek bizzat kendileri ve gerekse birçok iç açıklıkları ile flora ve fauna çeşitliliğine yaşam alanı sağlarlar. Ormanlar rekreasyon, spor, eğlence, eğitim, turizm ve dinlence için de birer kaynaktırlar. O zaman bu kadar devasa bir kaynak çeşitliliği olan şey, ancak doğal varlık olarak nitelenmeli eko-sistemin ve temelde yaşamın bu çok değerli unsuruna tüketim değil, önce koruma ve geliştirme, bilahare sürdürülebilir, yani ormanın kendini yenileme hızını aşmayacak bir tüketme ile yaklaşılmalıdır.
- 2B arazilerinin satışına ilişkin düzenleme, ekimden sonra Meclis’e sevk edilecek. Siz bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 2B Satışı için bir yasa hazırlığı var. Bu yasa, anayasaya aykırı olduğu bilinmesine rağmen çıkartılacak ve iptal kararı gelinceye kadar hedeflenen 2B alanları el değiştirecek. İptal kararları geriye yürümediği için de işlem tamamlanmış olacak. Formül bu. Devletin satıştan elde ettiği para da önemli bir olay gibi duyurulacak.
- Bu konuda acil yapılması gereken nedir? Nasıl bir yasal düzenleme gerekiyor?
- Bu konu yasa meselesi olduğu için, ana muhalefet partisinin hızlı davranıp dava açması, Anayasa Mahkemesi’nin de ivedi “yürürlüğün durdurulması” kararı vermesi, önlemedeki tek çözüm gibi duruyor. Elbette ki sivil toplumun sesinin, rantiyenin sesinden daha çok çıkması ve kamu oyuna bunun yanlış olduğunun anlatılabilmesi çok önemli. Çünkü anayasanın 170. maddesi satışı değil tahsisi öngörüyor ve eğer satış amaçlı bir yasa oluşursa bilinmeli ki bu çok açıkça anayasaya aykırı olacak.
|