BR> Yurtdışındaki süreci nasıl
yönetiyorsunuz, bayilik sistemi ile mi?
Bayilerin kabiliyeti çok
önemli. Her bölgede ayrı konular ortaya çıkıyor. Belçika’da satacağınız ürün
miksi ile Suudi Arabistan’a sunacağınız ürün miksi farklı. Renkler farklı, hitap
şekli farklı, organizasyonel yapı farklı… Bu noktada empati ve algılama önem
kazanıyor. Pazara uygun bir portfolyo sunmanız gerekiyor.
Türk
işadamları dünyanın birçok yerinde iş yapabiliyorlar. Türk çalışanı yapısı
gereği koşullara kolay uyum sağlayabiliyor. Birçok Avrupalı rakip ise temelde
ofis mobilyası ihracatını Avrupa pazarı içinde yapıyor. Amerika’daki ofis
mobilyası üreticileri de ihracatını; dağıtım kanalı Amerika, geri kalan az bir
kısmı ise Avrupa, Rusya, CIS ve Ortadoğu tarafına yapıyor. Bugün ofis
mobilyasının devleri diye gördüğümüz şirketler, cirolarının büyük bir kısmını
aslında kendi merkezlerinden çıkartıyorlar.
"Dünyaya Mal
Satarken Bir Duruşunuz Olmalı"
Tabii her pazara ihracat
yapamazsınız. Yüksek gümrük duvarı, yerel üreticiyi koruma, üretici pazar olma,
ürün miksinin kabul edilip edilmemesi gibi engeller var. Daha düşük pozisyondaki
bir pazarsa, A+ bir ürün sunmanız mümkün değil vb.
Dünyaya mal satarken
tek kriter üretilen mal değil, belli değerlerinizin de olması gerekiyor.
Yurtdışından gelen tüm belgelerde sertifikalı ürün ibaresi geçer. Üretici firma
olarak;
Bu şehre vermiş olduğunu atık miktarı nedir? Bununla ilgili bir
işletme yönetim sisteminiz var mı? Atığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ürünleriz
sertifikalı mı? İnsan sağlığına etkileri neler? Fabrikanıza iş güvenliği tam
anlamıyla sağlanıyor mu? gibi sorulara cevap verebilmeniz
gerekir.
1994’te Aktürk’teki fabrikamız yapıldığında, mikrobiyolojik
arıtmamız vardı. 2007 yılında ise Avrupa Tasarım Yönetimi Ödülü’nü aldık. Bizden
önce bu ödülü, Avrupa’da toplam 40 firma almıştı.
İstanbul
Kongre Merkezi
"Kurum Kadar Birey de
Önemli"
Son 6-7 yıldır Nurus olarak ofis koltuğuna büyük ağırlık
veriyoruz ve en çok üzerinde durduğumuz konu da ‘normlar’. Bu yine bizim düşünce
yöntemimizden kaynaklanıyor. Nurus’u, insanın merkezde olduğu bir firma olarak
görüyoruz. Dolayısıyla bizim için kurum kadar, o kurumun içindeki bireyler de
önemli. Bu yaklaşımı 15 senedir devam ettiriyoruz. Bizim için bireyden takıma
yansıyacak verim çok önemli. Son 4-5 senedir değişmeye başladı, ama öncesinde
“personel koltuğu sadece gaz amortisörlü olacak, müdür koltuğu ise bir sınıf
yukarıda olacak” gibi bir yaklaşım benimseniyordu Türkiye’de. Oysa tümünün
minimumda belli bir normu ve ergonomiyi sağlanması gerekiyor.
Bu bağlamda kullanıcılardan ihtiyaca bağlı olarak gelen
talepleri de tasarımlarınıza yansıtıyor musunuz?
Bugün
Türkiye’de firmalar tasarımcıyla çalışıyor ama mobilya tasarımına yaklaşım henüz
gereken noktaya gelmedi. Konuya ürün tasarımı olarak yaklaştığınızda, ofis
mobilyası da belli sistematikleri oluşturması gereken bir endüstri ürünü. Oysa
çoğunda grafik bir yaklaşım ve süsleme var. Nurus bu noktada çok ayrışıyor.
Ürünü belli bir nedenle ortaya koyuyor. Ürün miksinin hitap ettiği kurumun
ihtiyaç duyduğu ürünlerin genelini üreten bir firma. Bu konuda dünyadaki
rakiplerimizle de ayrışıyoruz, çünkü hiçbiri bu çeşitlilikte bir ürün miksi
üretmiyor.
|