Ankara Tenis Kulübü Yıkıldı
Bilirkişiler, Ankara Tenis...
Atatürk Orman Çiftliği’nde...
Mimarlar, Mesleğe Ömür Verenleri...
Yargı’dan, ATO Kulelerine...
Yargı, “Atatürk Orman Çiftliği’ne...
Mimarlar Reddi Hâkim Talebinde Bulundu
Atatürk Orman Çiftliği’ne...
“Kentler Acilen Bütünlüklü...
Yargı, Beypazarı'nda Taş Ocağına...
Meslek Örgütlerinden ABB’ye Çağrı: “Başkent’e İhanete Son Verin”
Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, düzenledikleri basın toplantısıyla Ulus projesini yargıya taşıyacaklarını açıkladı.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Büyükşehir Belediyesi’nin katılımcı bir süreç işletmeden, analiz ve etüt yapmadan Ulus Meydanı Trafik Düzenleme Uygulama Projesi için ihaleye çıkmasını düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi. Basın toplantısına Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Ali Atakan, Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu Üyesi ve Ulaşım Uzmanı Erhan Öncü ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şube Sekreteri Ömer Dursunüstün katıldı. Gökçek’in bile cesaret edemediği bilim dışı projeler hayata geçiriliyor Bir kentte plan yoksa orada rant vardır “Ankara 20 yılı aşkın çok sorunlu bir dönem yaşadı. Bilimsel ve teknik çalışmalardan uzakta kararlar alındı, projeler uygulandı. Bunun doğru olmadığı anlaşıldı. Ancak şöyle bir yaklaşım benimsendi, önce yaptılar sonra bunu planlara koydular. Plan bir kentin geleceğini planlamak ve vizyonu olarak görülmedi. Yapılan, yöneticilerin ‘akşam düşündüm sabah projelerini uygulattım’ dediği katlı kavşakların, yolların, projelerin ve yıkım projelerinin plana işlenmesiydi. Önce hukuksuz olarak yap, sonra bunu plana koy. Ne güzel, yasal hale geldi, aklandı, temizlendi yaklaşımı vardı. Yeni dönem nedeniyle ümitlenmiştik, Ankara gibi bir kentte bir planın hazırlanması 1,5 yılda tamamlanırdı. Baktığımızda 3 yılı geçti hala Ankara’nın bir planı yok ne Çevre Düzeni Planı ne de Ana Ulaşım Planı var ama projeler gırla gidiyor. Çok sayıda proje, teknik çalışma ve herhangi bir bilimsel etüt olmadan projelendiriliyor, inşaatlar yapılıyor, istimlak ediliyor ve bunların en acı olanı sürekli olarak belediye meclisleri rantı onaylayan emsal artışlarına çalışıyor. Ankara’daki kent planları kenti batı yönünde açmaya çalışırken, inanılmaz inşaatlar başlıyor ve imar değişiklikleriyle 0,5 olan emsal yani birden bire 30, 40 katlı rezidanslara dönüşüyor. Ankara’nın geleceği yok ediliyor, bir kentte plan yoksa orada rant vardır, bilime aykırılık ve çıkarlar vardır. Ankara’da da son üç yılda bu yaklaşım hala devam ediyor. ODTÜ ve AOÇ’de geçirilen yollarla ve pek çok projeyle Gökçek’in cesaret edemediği kötülükler bu dönemde projeye dönüştürülüyor. Proje etütlerinin yapıldığını ve uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Bunlara sahip çıkılıyor. Sanki belediyeyi Gökçek yönetiyormuş gibi bir durum var. Şu anki yönetim eski yönetimin bir devamı gibi çalışıyor. Gökçek’in yıkım projeleri devam ediyor. Ulus projesi de bunlardan birisidir. Dünyaya baktığınızda artık dünya kentleri, kent merkezine otomobil girişini yasaklıyorlar, yaya bölgeleri yapıyorlar, egzoz gazından arındırılmış bölgeler yapıyorlar, otoparkları kaldırıyorlar. Örneğin Amsterdam 10 yıllık bir planla kent içindeki 70 bin otoparkı her yıl adım adım kaldırıyor. Şehrin içinden, merkezden geçişleri kapatıyor. Ama biz ne yapıyoruz kentin yeni merkezine ODTÜ yolu ile otoyolu indiriyoruz. Teknik olarak tamamen yanlış bir uygulama. Siz merkeze taşıt girmesini yasaklayıp insancıl yayalaştırmalar yapmanız gerekirken tam tersine Niğde otoyolunun trafiğini alıp şehrin merkezi olan Ankara’daki en kötü kavşak olan Bilkent kavşağına indiriyorsunuz.” Ankara Atatürk’ün başlattığı gibi planlı bir kentte dönüştürülmeli Meslek örgütlerine anket üzerinden katılım çağrısı yapılan politikalarla karşı karşıyayız “Bu masada oturan meslek örgütleri temsilcilerinin ve uzmanların Ankara’da Melih Gökçek’in projelerinin yüzde 50’sinin engellenmesi sürecinde büyük bir mücadelesi var. O mücadelenin üzerine gelen yönetimler, tabiri caizse yargıya taşıdığımız, mücadele ettiğimiz, dokunulmaması gereken alanlarda, plansız programsız geçmişten kalmış projelerin uygulanması için uğraşıyor. Bunu AOÇ’de Gökçek'ten kalma yolların açılmasında, aynı şekilde ODTÜ’yü ikiye bölen rant yolu yaklaşımlarında ve Çevre Düzeni Planı yapılmamasında gördük. Plansız, günü birlik, hangi yönetim varsa onun istekleri doğrultusunda gelişen politikalar söz konusudur. Meslek örgütlerine de sormadan, onlar da Ankara halkı, görüşleri neyse web sayfasına girsinler yaklaşımı ile tarihte meslek örgütlerine karşı görülmemiş bir katılım politikasıyla karşı karşıyayız. Gökçek 2005-2006 yıllarında Ulus Meydanı’nda iktidarın da Ulus'u yeniden dönüştürme yaklaşımlarıyla, Cumhuriyet dönemi yapılarının yıkılması, alanın meydanlaştırılması, aşağıdan tünel yol geçirilmesi ile birlikte yeni bir Ulus yaratma fikri vardı. Anafartalar Çarşısı, Ulus Şehir Çarşısı'nın yıkılmamasını bir tarafa koyarsak şimdi ki Büyükşehir Belediyesi diğer bütün projeleri uygulamaya başladı. Bu kabul edilemez bir durumdur. Ulus’ta bir plan yok. Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Ulus Tarihi Kent Merkezi'nin bütün planlarına dava açtık. Her seferinde yargı, planları iptal ederken Ulus’un değerini ve potansiyelini bilmeyen bir bakış açısıyla hazırlandığına dikkat çekti.” “Büyükşehir Belediyesi Ulus Meydanı Trafik Düzenleme Uygulama Projesi Hizmet alımı için ihale ilanına çıktı. 21 Aralık’ta da bu ihaleyi yapacak. Burada Atatürk Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi, Anafartalar Caddesi üzerindeki kavşaklar ve Atatürk Anıtı'nın etrafındaki bütün o yolların her birini tünelle alta alacakmış ve bunu yaparken de Büyükşehir Belediyesi, Çevre Şehircilik Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ilgili kurumların yönetmelik ve şartnamelerine göre yapacakmış. Bu proje aslında iktidarın projesiydi. Çevre Şehircilik Bakanlığı ve sonra ikna ettikleri Kültür Bakanlığı’nın projesiydi. Büyükşehir Belediyesi hükümetin taşeronluğunu mu yapmaktadır? İnsanlar Gökçek’in yarım bıraktığı projeleri tamamlasın diye Büyükşehir Belediyesi’ne oy vermedi. İnsanlar Büyükşehir’e Ankara'nın Başkent özelliğini korusun hem Cumhuriyetin hem de Başkent’in 100. Yılında bir vizyon ortaya koysun diye oy verdi. Bu vizyon da planlı kentleşme, kültürel ve tarihi mekanların korunması ve yargı kararlarını dikkate alarak bu projeleri ellerinin tersiyle itmesiydi. Kentleşme politikası açısından karşı karşıya kaldığımız durum eski yönetimin Gökçek’in bile cesaret edemediklerinin hayata geçirilmesidir. Tüm bunların görülmesine rağmen bugün toplumsal açıdan, seçimlere giderken muhalefete yüklenmesek yönünde gördüğümüz yaklaşım esasında en büyük tehlikedir. Hem Cumhuriyet değerlerinin korunmasında hem de kentleşme politikalarının uygulanmasında yanlışı kim yaparsa ona karşı evrensel hukukun ve bilimin gösterdiği yönde tavır koymak hepimizin sorumluluğudur. Aksi durumda eleştirdiğinize benzersiniz, sadece sosyal yardımlarla yürüyen bir belediye yaklaşımı olamaz. İnsanlara balık tutmayı da öğretecek bir yaklaşım gerekir. Bu ihaleleri holdinglere, şirketlere vermek yerine belediye üzerinden insanları istihdam ederek işsizliği çözebileceğiniz bir politika uygulamak gerekir.” ‘Gökçek projelerini uygulamak Ankara’ya ihanettir’ ‘Bilimsel altyapısı olmayan bir projeyle karşı karşıyayız’ “Ulus’ta koruma amaçlı imar planı yasal dayanaktır. Sadece bu projelerin düzenlemesi için değil geleceğe hazırlanması için de yasal dayanaktır. Ulus Ankara’nın ekonomik, sosyal ve kültürel merkezidir. Burada ülkenin şairleri ve yazarları da yetişmiştir. Daha sonra benzer terk edilmelerle Gökçek politikaları ile çöküntü alanı haline getirilmiştir. Bu projede hangi analiz hangi etüt sonucu karar verildiği bilinmemektedir. İlk kazmadan itibaren büyük ihtimal Roma dönemi kalıntıları çıkacak olan alanda böyle bir proje uygulanmasının karşısındayız. Herhangi bir bilimsel altyapısı olmayan, bir plana dayanmayan uygulama içeriğiyle haberdar olabildiğimiz projenin karşısındayız . Şimdi böyle bir projenin ihalesinin canlı yayınlanmasıyla Büyükşehir Belediyesi şeffaf mı olmuş olacak? Bu proje Keçiören ve Çankaya için Ulus ana ulaşım bağlantısıdır. Bu projeyle yoğunluk buralara taşınıp yeni çözülmesi gereken trafik sorunları yaratacaktır. Şartnameyi okuduğunuzda etütler ve analizlerin dahi uygulama projesi kapsamında ihale edilmiş olduğunu görüyorsunuz. Yani Büyükşehir Belediyesi ‘Ben burayı yapacağım ama neden yapmam gerektiğine dair gerekçeleri de ihaleyi alan firma sen hazırla. Bilimsel dayanağım olsun’ diyor. Normalde etütleri belediye yapmalıdır. Büyükşehir bünyesinde çalışan teknik insanlar da görmezden gelinmektedir.” ‘Ankara’da değişim göremiyoruz’ “Türkiye bir seçime gidiyor, altılı masanın hazırlıkları iktidarın değişmesi yönünde. Türkiye’de altılı masa seçimi kazandığı taktirde bir şeylerin değişeceğine dair topluma güven aşılamalıdır. Bunun da en önemli mesajını hali hazırda değişmiş yerel yönetimlerle verebilir. Dolayısıyla Ankara Büyükşehir Belediyesi burada büyük bir sorumluluk üstlenmiş durumdadır. Ankara’da 25 yıllık Gökçek döneminden sonra Başkentlilere toplumsal, kentsel ve politik açıdan bir şeylerin değiştiğine dair güven aşılamak zorundadır. Mansur Yavaş’ın 3,5 yıldır görevde olduğu süre boyunca bizler Başkentte bu sorumluğun yerine getirilmediğini görüyoruz. Belediye sosyal medyada ciddi bir PR çalışmasıyla ve Gökçek sonrası Ankaralının nefes almasıyla beraber Mansur Yavaş ve ABB nezdinde olumlu bir algı yürütülüyor ve herhangi bir eleştiriye tahammül gösterilmiyor. Oysa bu durumun ne toplumsal ne de bilimsel bir arka planı var. Kentsel uygulamalarda bizim gördüğümüz hiçbir şeyin değişmediği yönündedir. ODTÜ’de, AOÇ’de, katlı kavşaklarda, plansızlıkta çok sayıda örnekte görüyoruz. İhalelerin verilmesi alınması sürecinde, katılım mekanizmalarının saf dışı bırakılması gibi çok ciddi sıkıntılar var. Türkiye seçime giderken güven aşılaması gereken yöneticilerin yanlışa sürüklendiğini görüyoruz. Türkiye’nin ikinci yüzyılına dair CHP bir vizyon açıkladı. Bu vizyonu ekonomi üzerinden kurup teknokratlar aracılığıyla güven vermeye, ekonomiyi ayağa kaldıracak şeyin bilimsel açılımlar olduğunu göstermeye çalıştı. AKP Türkiye’sinde, son 20 yılda ekonominin temel kaynağının inşaat ve kentleşme politikaları olmasına rağmen şehir planlama ve mimarlığa dair hiçbir teknokratı bu vizyonda görmedik. Oysa ekonomik çöküşün ve yolsuzlukların temeli bu projelerde ortaya çıkıyor. İhalesi ilan edilen bu gibi projelerde yine rant odakları yine sermaye çevreleri kentlerin planlamasında söz sahibi oluyor. Bilimsel açıdan bizlerin, meslek mensuplarının söyledikleri dikkate alınmıyor. Örneğin aylardır 100. Yıl Çarşısı yıkılmasın diye docomomo'dan ICOMOS'a kadar meslek örgütlerinin açıklamaları göz ardı edildi. Yarışma sonucu elde edilen projeler bir kenara atılıp bu tünel projesi kapsamında şimdi bir yıkım planlanıyor. İhalenin iptali için dava açarak hem yıkımın hem de tünel projesinin karşısında, bilimden ve teknikten yana duracağız.” Rantçılara ve sermayeye hizmet etmekten vazgeçin |