Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Macahel'in Suyundan Direniş Doğuyor

Hakiki gazetecilik yapılan Macahel dergisinden, Kevser Ruhi Uygun’un yazısından öğrendim Macahel’in elektriğe kavuşma hikâyesini. Ne tesadüftür ki, aynı vadiye yapılması planlanan sekiz HES (Hidroelektrik santral) ve devletin ‘boşa akan sudan’ elektrik üretme hülyası nedeniyle oradaydım. Doğu Karadeniz’e yapılması planlanan HES’lerin sayısı 500’ü

Radikal Cumartesi
Macahel'in Suyundan Direniş Doğuyor

br >
Torunlara mektup

Macahel Vakfı’nın eski başkanlarından Salih Yıldız, orman mühendisliğinden emekli. İşin hakkını hukukunu da bildiğinden Macahel dergisine bu konularda bilgilendirici yazılar yazıyor. Fakat kaleminin güzelliğini aynı derginin bir sayısına yazdığı ‘Torunlarıma Mektup’ adlı yazıda görüyorsunuz asıl.

Akif Emre, Begüm Mine, Mehmet Gökalp ve daha sonra doğacak torunlarına hitaben yazdığı yazıda çocukluğunu, çocukluğunun köyünü anlatıyor, bir mühendis olarak HES’lerin yöresine vereceği zararları, ‘terörist’ damgası yedikleri mücadele sürecini aktarıyor. Final ise dokunaklı: “Torunlarım, ben Macahel’i korunmuş olarak doğal yapısıyla bir gelin gibi görüyorum. Sizin çağınızda bu gelin kocamışsa, dişleri dökülmüşse, saçı yolunmuşsa, ayağı aksamışsa, inanın ki dedenizin bunda suçu yoktur. Dedeniz mesleği gereği fidanlar yetiştirdi, fidanlar diktirerek ormanlar kurdu. Dedeniz doğduğu yerin solmasına razı olabilir mi? Bu konuyu siyaset üstü gördü. Bu husus da böyle biline!”

‘Biz bütün Türkiye’yi orman sanıyorduk’

Camili Çevre Koruma Derneği Başkanı Hasan Yavuz, dört mevsim Macahel’de yaşayan azınlıktan. Arada bir vadi dışında okuyan çocuklarını ziyarete gidiyor. Kendisi kayıt zamanını kaçırdığı için yüksekokulu yarıda bırakmış ama Macahel tedrisatı onu başka türlü eğitmiş. Bir yandan da pansiyonculuk yapıyor.

“Tanıyanlar, bizim bölge insanları için ‘doğuştan lise mezunu’ diye bir cümle kurar. Coğrafyamız kötü, doğaya direnç göstermek zorundasın. Kimse kimseden üstün değildir ama coğrafyanız istemeseniz de sizi mücadeleci yapıyor. Hem doğayla dostça yaşıyorsunuz, hem onunla savaşıyorsunuz. Gerektiğinde hastanızı iki metre karı yara yara saatlerce uğraşarak ilçeye götüreceksiniz.

Bu coğrafyada doğduk, arkamız Şavşat, Borçka’nın 30 köyüne gidiyoruz. Oralar da benzer. Akrabalarımız var, İstanbul’a, Ankara’ya da gidiyoruz. Ama gittiğimizde de Karadeniz sahilini aşıp otobüsle şehre girişimiz hep geceye denk geliyor. Biz Türkiye’nin çorak toprakları olduğunu bilmiyorduk ki. Bütün Türkiye’yi orman sanıyorduk, ormanı korumak ne demek bilmiyorduk. İşte Türkiye’nin çoraklaşmasını, erozyonu görünce, nasıl kalkınırız diye hesap yapınca, ormanın gölgesinden kazanalım, gölgesinden istifade edelim istedik. Havzamızda babalarımızın ektiği meyve ağacı yoktur, hepsi kemikleri bile kalmayan dedelerimizden. Ağaçlarımız yaşlandı, tazelemedik. Meyve ağaçlarımızı kesip Erzurum’a odun götürüp sattık. Hukuken orman kesemezsiniz ama meyve ağacı sizin. Bu da alandaki meyveyi değersizleştirdi.

Tamam, aç değiliz, evlerimiz var, karnımızı doyurabiliriz. Ama biz niye yoksuluz diye düşündük. Doğadan geçinmeyi öğrenmemiz lazımdı. Türkiye dört-beş senedir organik tarımı konuşuyor, biz 10 yıl önce konuşmaya başladık. İlaç yok, kimya yok. Fakat pazara ulaştırmak ekonomik değil, kamyona yükleyecek kadar çok ürün yok. O zaman turistler gelsin, yerinde görsün. Hem turizm, hem eko-tarımdır ihtiyacımız olan.

Biz Türkiye’yi fazla bilmiyoruz, Avrupa’yı hiç bilmiyoruz. İnanır mısınız, İstanbul’da bir slayt gösterisinde vatandaşın teki kalkıp “Bu diaları İsviçre’de, Alpler’de çekmişsiniz, bize Artvin diye yutturuyorsunuz” dedi. Kendisi görmüş çünkü İsviçre’yi. Tek farkımız oranın değeri bilinmiş, yatırım yapılmış. Bize yapılansa işte bu HES’ler...

Babam çok zengin bir insan değildi, istesek buradan en erken göçen de olabilirdik, ona yetecek parası vardı. Ama fark ettim ki ben İstanbul’da karınca olurum. Kazandığım yaşamaya gider. E, o zaman köyümde, akrabamla, anamla, babamla otururum. Sosyal hayat konusunda dezavantajları vardır, kendinle de kalırsın. Ben sayısız hayalimi anlatabilirim size. Hayatta hiç hayal kurmayan insanlar var. Zamanında üç gazeteye aboneydim, okumayanı da hor görürdüm. Bugün canım gazete okumak çekmiyor; kitap okuyorum. Ama 80’lerde okuduğum klasiklerin tadı gibi olmuyor.”

TÜMÜNÜ GÖSTER HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3
ETİKETLER: yeşil
http://www.yapi.com.tr/haberler/macahelin-suyundan-direnis-doguyor_71721.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!