br >
Güzel ideolojili şirket
Macahellilerin 80’lerde köylerine elektrik gelirken işi üstlenmeleri,
yaşadıkları yeri sahiplenmelerinin olduğu kadar, devletle kurdukları özgün
ilişkinin de bir tasviri sanki. 1921’de yapılan referandum sonucunda 12 köy o
zamanki Sovyetler Birliği’ni seçerken, Türkiye’de kalmayı tercih eden bu altı
köyün halkı, babalarının, dedelerinin verdiği oyların mükafatını görmek isterken
hep bir kenarda kalmanın ezikliğini yaşamış daha çok. Kışın 7 metreyi bulabilen
karla, senenin dörtte üçünü ıslatan deli yağmurla mücadele eder gibi biraz kendi
kendilerinin devletlerini yaratmışlar.
Altı ay boyunca yolları kapandığında, birbirlerinin hekimi, öğretmeni,
erzakçısı, dert ortağı olmuşlar. 80’lerde neredeyse tamamı ormancı olan köylüler
aralarında karar alarak toptan bu işi bırakmış. Camili Çevre Koruma
Derneği, Türkiye’nin ilk yerel örgütlenmelerinden. Kendi kendilerini
kalkındırabilmek için Macahel isimli bir anonim şirket kurmuşlar. Birkaç yıl
boyunca kurucu üyelerinin Bağ-Kur primlerini bile ödeyemediği olmuş ama olsun.
Dernek başkanı Hasan Yavuz, “Güzel ideolojisi olan bir şirket
düşün...” diyor, “Hem DİSK gibi köylünün hakkını kollayacak, hem de yatırımcıyı
buraya çekmeye çalışacak...”
Bu ‘güzel ideolojili şirket’, 1997’de yörede arıcılık üzerine çalışan
TEMA’yla ortaklık kurmuş. Eline biraz para geçen, yakındaki
Borçka’dan Sakarya’ya, Ankara’ya, İstanbul’a uzanan bir rotada kış evi açmış
kendisine. Neticede Macahelli yine kendi kaderini tayin etmiş. Mülkiyet
meselesine dair kafa karıştırıcı bir yer Macahel. Dönümlerce uzanan ormanlar,
kâğıt üzerinde hiçbir karşılığı olmasa da yüzyıllardır aileler arasında
paylaştırılmış durumda. Kimse kimsenin ağacına kovan asamaz. Ama bu mülkiyet
paylaşımı, aynı zamanda kimsenin ağaç kesmemesinin de teminatı. “Devletin bilsek
çoktan giderdi” diyor köylüler. Bir yandan, evet, mülkiyet iddiaları var, bir
yandan da kimse, diyelim Düzenli köyüne beş yıldızlı otel yapılsın diye
toprağını satacak gibi görünmüyor. Bir mülkiyet karmaşası da devletin su
kaynakları üzerine projelerinden doğuyor. Dereler, ırmaklar, denizler kimindir?
Türkiye’de kullanım hakkı yerli/ yabancı şirketlere satılmayan kaç dere
kalmıştır?
Bütün bu hesaba kitaba katmadığımız bir şey daha var. Vadi içinde nereye adım
atsanız değişmeyen, pür sessizliğin göbeğine yayılmış su sesi kesildiğinde köylü
ne olacak? Pantolonlarını giymeden evden çıkmış gibi, gözlüklerini komşuda
unutmuş gibi, hayırdır inşallah içlerine sıkıntı oturmuş gibi bir
tuhaflaşacaklar mı?
Macahellilerin çok büyük bir kısmı ve de Türkiye’nin su politikalarından
mağdur koca bir grup insan, kendi kaderlerini tayin için bir araya gelmiş
olabilir. Onlar uğraşırken, üç-beş gönül almaya yelkenleri suya indirenlerin
sayısıyla, devletin insanlarını ne kadar duyacağı önemli bundan sonra. Devletin
mülkiyeti kime ait ki?
|