0’lerin başı; Macahel Vadisi’ndeki
altı köy hâlâ elektrik yüzü görmemiş. Öyle dediğim dedik bir coğrafyası var ki
yörenin, dağlar sarp, orman sık, kışları çığ yüksek ihtimal, rüzgâr tel-direk
dinlemiyor ve 2 bin küsur rakımlı geçit yılın büyük kısmı kapalı. Zamanın TEK
memurları ne yapsın... Örneği Türkiye üzerinde muhtemelen yok; Macahel Vadisi’ne
elektrik, bizatihi yamaç boyu belli aralıklarla dizilmiş köylülerin tel rulosunu
bir yanındakine uzatmasıyla, bir tonluk dev direkleri hazırladıkları kalastan
düzenek üzerinden kol gücüyle taşıması sayesinde geliyor. O yamaçları onlar
kadar bilen yok, hangi şehirden gelenin bacak kasları, düz yolda arka arkaya 10
adım hiç atmamış ve de elektrik hasretiyle tutuşan köylününki kadar gelişmiştir
ki...
Vadi dışında yaşayan Macahellilerin çıkardığı, al gülüm ver gülüm esaslı
yerel yayıncılıktan öte, hakiki gazetecilik yapılan Macahel
dergisinden, Kevser Ruhi Uygun’un yazısından öğrendim
Macahel’in elektriğe kavuşma hikâyesini. Ne tesadüftür ki, aynı vadiye yapılması
planlanan sekiz HES (Hidroelektrik santral) ve devletin ‘boşa akan sudan’
elektrik üretme hülyası nedeniyle oradaydım. Doğu Karadeniz’e yapılması
planlanan HES’lerin sayısı 500’ü geçmişken, UNESCO tarafından
tescillenmiş, Türkiye’deki tek ‘Biyosfer Rezerv Alanı’,
Artvin’e bağlı Macahel’in payına da sekiz adet düşmüştü.
Macahel Vakfı, geçen hafta bugün, Türkiye genelinde yanlış
su politikalarına karşı direnen yerel ve ulusal birliklere ev sahipliği yaptı.
İki gün boyunca ‘H2SOS’ başlığında, birlikte hareket etmenin,
sesi yükseltmenin yolları konuşuldu. Doğa Derneği, TEMA, WWF gibi ismi ulusal
ölçekte faaliyet yürüten geniş çaplı sivil toplum örgütlerinden Fındıklı’da dere
başında nöbet tutan köy direnişine kadar, Derelerin Kardeşliği
Platformu, İkizdere Platformu, Allianoi
Girişimi gibi 100’e yakın muhalif oluşum oradaydı.
Kendi kampanyalarını yürütürken bir yandan da mağduriyetlerinin ortak kaynağı
olan zihniyete karşı mücadele etmenin yollarını aradılar. Şu an bu birlikteliğin
ismi üzerinde tartışılıyor; bir yürütme kurulu ve sekretarya oluşacak. Hukuki ve
bilimsel konularda bilgi paylaşımının dışında sivil itaatsizlik modellerini de
değiş tokuş edecekler. Bir araya geliyorlar, çünkü HES’lerin dışında, sulama,
kurutma çalışmalarıyla gölleri kurutulan, yeraltı suları emilenler,
Ilısu-Hasankeyf örneğinde olduğu gibi sorunlu baraj projelerinden türlü
şekillerde zarar görecekler; hepsinin merkezi Devlet Su
İşleri’ne çıkıyor.
Neyin lobisi?
Bir hidroelektrik santrali nedir, yapıldığında ne kazandırır, ne götürür,
maddi bilginiz hiç olmasın. Bir ülkenin, işi sadece çevre ve ormanla ilgilenmek
ve bu konularda politika üretmek olan Çevre ve Orman Bakanı,
“Hidroelektrik santrallerle ilgili lobi faaliyeti var. Özellikle sivil toplum
kuruluşlarını kullanarak lobi faaliyeti yürütüyorlar” diyor, birden memleketin
enerji sorunsalına müdahil oluyorsa, işte orada bir şüphelenmeniz lazım (Kaldı
ki tek başına ‘lobi yapmak’ herhangi bir yeri işaret eder bir itham değil.
Önemli olan ne için lobi yapıldığı... STK’lar zaten lobi yapmak üzere
kurulurlar)... Hidroelektrik santraller muadillerine göre yapıldığı yöreye
görece daha az zarar verdiğinden daha çevreci sayılabilir. Fakat en kapitalist
dört işlemle getiri götürüyü geçemiyorsa, orada da ayrı bir şüphe konusu var
demektir.
Türkiye’ye mahsus su politikalarından söz ediyoruz, hesaba kitaba bu
toplantının yapıldığı Macahel’den başlayalım. Üç yanı Türkiye, bir yanı
Gürcistan dağlarıyla çevrili, altı köyden oluşan vadi, endemik bitki ve
böcekleriyle, saf Kafkas arısı üretimi ve her kovanı ayrı leziz ballarıyla, beş
sene ekilmeyen tarlayı istila edip anında yutan iştahlı ormanlarıyla, her
yanından fışkıran kaynak sularıyla, 200-300 senelik ahşap ev ve serenderleriyle
hakikaten eşi menendi gezegen üzerinde zor bulunacak bir yer.
Hesap zamanı: Nükleer santrale göre daha zararsız olan
HES’lerin yapımı için 4 metre çapındaki tünellerin 1 metresi 30 ton, 5
kilometrelik mesafe ise 150 bin ton hafriyat demek. Bu, 15 ton taşıyan
kamyonların dimdik, engebeli yollarda tam 100 bin sefer yapması anlamına
geliyor. Yapılması düşünülen tünellerin toplam uzunluğu 80 km., kanalların
uzunluğu ise 12 km. Çarpım işlemi size kalmış. Bu harekât için yeni yollar
açılması gerekli, bunun için ağaç kesilmesi şart. Hadi bu kamyon trafiğinin
doğal hayata zararlarını da geçtik diyelim, hafriyat nereye dökülecek? Dere
yataklarına... Zaten tünellerde akacak suyun kuşla, böcekle ilişiği
kesildiğinden denge bozulmuş olacak, bir de üzerine hafriyat...
Sadece Macahel’e düşünülen HES’lerin maliyeti 80 milyon dolar. Nihayetinde
burada üretilecek enerjinin piyasa değeri ne kadar? Yıllık 15 milyon dolar;
Türkiye’nin halihazırda ürettiği yıllık enerjinin yüzde 0.15’i. Binde 1.5 da
diyebiliriz. Sadece verimlilikten gidelim, değiyor mu?
|