BR> KONTROL
Çoğunluğu 90'lı yıllarda Doğu
ve Güneydoğu’dan köyleri boşaltılarak sürgün edilen Ayazmalılar için bu, ikinci
zorunlu göçtü. Yıkımlar sonrasında imkanı olanlar kiraya çıktı, hısım akrabanın
yanına sığınanlar, memlekete dönenler oldu. Sonuçta geriye 18 aile kaldı. 50’si
çocuk, 27’si öğrenci 77 kişi, İstanbul’un gördüğü en büyük mücadelelerden birine
başladı.
18 aile 2 yıl barakalarda yaşamaya terk edildi. 2007’de
Belediye 1500 polisle mahalleyi kuşattı ve barakaları yıktı. Çadır kurdular.
Küçükçekmece Belediyesi 2008’de çadırları da yıktı ve yeniden çadır kurulmasını
engellemek amacıyla yıkıntıları ortadan kaldırdı. Bedenlerinden başka sığınacak
bir şeyleri kalmayana kadar soyuldular. En azından kadınların ve çocukların
birkaç gün belediyenin tesislerinde misafir edilmesini istediler. Belediye kabul
etmedi. Çünkü İktidarın, fethettiği topraklarda savaşı her gün, tek tek her
vatandaşın bedeninde yeniden kazanması gerekiyordu. Söz konusu olan canlı beden
olarak bireyin toplumsal siyasal stratejilere dahil edilmesiydi. Ayazmalıların
biyolojik hayatları siyasi çatışma alanı haline gelmişti.
Çadırlarda
soğuktan ölen bebekler, yeşil kart verilmeyen hastalar, salgın hastalık ve
ölümle göçe zorlanan insanlar “çıplak”tır. Nüfus kayıtlarından silinmiş,
haritalardan çıkarılmış, etnik ve politik kimlikleri yok sayılan insanlar
toplumsal yaşamın dışına terk edilmiştir. Kentsel dönüşüm ev ve şehir, özel
hayat ve siyasal varoluş arasındaki duvarları ortadan kaldırırken en açık
örneğini toplama kamplarında gördüğümüz türden çıplak hayatlar yaratır. Cinayet
işlemeksizin yok edilebilen olan bu hayatlar
çıplaktır.
KAMP
Yasaların çözüldüğü ve askıya
alındığı, dolayısıyla insanın çıplak hayatının ortaya çıktığı bir yerdir kamp.
Burada birey siyasal-toplumsal kimliği değil, biyolojik özellikleri üzerinden
tanımlanır. İnsan çıplak hayatıyla baş başa kalmıştır. Kamp “yersizleştiren bir
yerleştirmedir”. Tıpkı Ayazma’daki çadır kent ya da Bezirgânbahçe TOKİ konutları
gibi.
Toplumsal muhalefetin, kentsel dönüşüm yaşanan diğer mahallelerin
desteği, Ayazmalı 18 ailenin olağanüstü direnciyle birleşince Küçükçekmece
Belediyesi'ne yapılan baskılar sonuç verdi. Ayazmalılar, yerel seçim arifesinde,
bir senelik kiraları belediye tarafından ödenmiş şekilde Bezirgânbahçe’de
kiralık konutlara taşındılar ve hak sahipliğinden yararlandırılmaları için
gerekli girişimler başlatıldı.
Ayazmalı 18 aile Bezirgânbahçe TOKİ
konutlarına yerleştirildiğinde savaş bitmiş değildi. TOKİ konutları, yeni
sakinlerinin sosyal ve ekonomik yaşam koşulları tamamen göz ardı edilerek inşa
edilmişti. Kira yardımı bittiğinde, enformel sektörde süreksiz işlerde çalışmak
durumunda kalan Ayazmalılar için apartman aidatlarını bile ödemek imkansız hale
gelmişti. Zaten çadırda kaldıkları süre içinde ve evleri için verdikleri
mücadele sırasında pek çok kişi işini kaybetmişti.
Bezirgânbahçe’de
Ayazmalılar’ın doğayla, kentle, yaşamla ilişkileri paramparça olmuş, kadınlar 15
katlı beton bloklar içindeki hücrelerinde tecrit edilmişlerdi. Bloklar depreme
dayanıksız ve son derece sağlıksızdı. Üstelik daireler ailelerin çocuk sayısı
göz önünde bulundurulmaksızın dağıtılmıştı. İnsani bir yaşam TOKİ tabutlarına
sığmıyordu.
Böylece projede hak sahibi kabul edilen Ayazmalılar’ın
yaklaşık dörtte üçü kısa süre içinde sözde sosyal konutlardan dışlanmış
oldular.
Bu durumu fırsat bilen TOKİ, başlangıçta borç süreci boyunca
satmama koşulu koyduğu konutların el değiştirmesini sağlayacak yeni bir
düzenlemeye gitti. Bezirgânbahçe konutlarında barınamayan aileler sosyal konut
haklarını, orta ve üst sınıflara devrederek göç etmek durumunda
kaldılar.
Ayazmalı 18 kiracı aile ise barınma hakkı mücadelesinde,
İstanbul’da yaşayan tüm yoksullar için emsal teşkil edecek bir zafer uğruna her
şeyi göze almıştı. Kira ya da gıda yardımı için çaldıkları kapılar yüzlerine
kapandığında bile pes etmediler.
Yoksulluklarını neden göstererek
çocuklarını ellerinden almaya gelen yardım kurumlarına boyun eğmediler. Şubat
2009’da “hak sahibi” olarak kabul edilip, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz
Yeniay’dan peşinatsız ve uygun şartlarda konut sözü aldılar. Mart 2010’da
Kayabaşı TOKİ konutlarına Ağustos ayında yerleşmek üzere kura çekimine
katılırlar. Oysa çok geçmeden, ödeyemeyeceklerini bile bile bu ailelerden 15 bin
lira peşinat istendi. Bugün ödeme süresi geçti ve Ayazmalılar hak sahipliliği
haklarını da kaybetmiş durumdalar. Ama mücadele hala, inatla sürüyor. Her tür
psikolojik ve fiziksel şiddete karşı hala direniyorlar. Her gün yeni bir yalanla
kırılmaya çalışan umutları hâlâ diri.
EGEMEN
İSTİSNA
Peki uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’ya rağmen
Ayazmalılar’ın yaşadıkları şiddet “hukuk dışı” değil midir? Hayır, tüm yasaların
askıya alındığı Ayazma’nın durumu “hukuk dışı” değildir. Tersine Ayazma, mevcut
hukuk düzeninin işleyişini ve iktidarın yapısını açığa çıkaran bir “istisna”dır.
Schmitt’i izleyen Agamben’e göre, hukuksal-siyasal yapının başlangıcı, iktidarı
elinde bulunduran egemenin istisnaya karar verme yetkisidir. Egemen “istisna”
haline karar verendir. Bu özelliği ile egemen, hukuk düzeninin içinde kaldığı
halde, bu düzenin geçerli olması durumunda sorumlu tutulacağı eylemler nedeniyle
suçlanmaz. Evet, Ayazma yasaların askıya alındığı bir “istisnadır” ama bugün
İstanbul’un her yerinde “istisna” kentsel politika haline gelmiştir. İstanbul’da
kentsel dönüşüm, olağanüstü hal yasaları ile yürütülmektedir. Hükümetin,
TOKİ’nin ilçe belediyeleriyle anlaşamadığı noktada imar yetkisini
devralabilmesini mümkün kılan yeni bir yasa teklifini TBMM’den geçirmeyi
hedeflemesi, istisna durumuna karar verme yetkisinin en açık
kanıtıdır.
Var oluş amacının tersine 2004-2007 arasında ürettiği 310 bin
konutun yalnızca yüzde 20’si sosyal konut niteliği taşıyan TOKİ, 2002 yılından
beri ayrıcalıklı bir kamu tekelidir. 5162 sayılı “Toplu Konut Kanunu’ndaki
düzenlemeler” ile gecekondu dönüşüm projelerini planlama yetkisi belediyelerden
TOKİ’ye aktarılmıştır. 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nu uygulama yetkisi ise
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ndan alınıp TOKİ’ye devredilerek, gecekondu
bölgelerinde kurumun tek söz sahibi olması sağlanmıştır. TOKİ, Başbakanlık’a
bağlı ve denetimi yalnızca Cumhurbaşkanı’nın talebiyle gerçekleştirilebilecek,
özel şirket gibi çalışan ama devletin tüm gücüyle donatılmış bir devdir. TOKİ
olağanüstü yetkileriyle, bir zamanlar sadece hükümdarın girebildiği “metruk
istisna alanında” hüküm sürmektedir.
|