Konut Konferansı 2012 kapsamında ‘İdeal Şehir’ kavramı üzerinden planlama, kentsel tasarım ve mimarlık konularını tartışmaya açan Maxwan Architects + Urbanists Yöneticisi Rients Dijkstra, “İdeal şehir için bir liste oluşturmak çok kolay ancak ideal şehri oluşturmak o kadar da kolay değil” diyerek sözlerine başladı.
İdeal şehir için genel bir liste oluşturan ve bu listeyi salonda bulunan dinleyicilerle paylaşan Dijkstra, söz konusu listenin bileşenlerini; gelir, bütünsellik, kalite ve güzellik ile sürdürülebilirlik şeklinde sıraladı. Bir kentin kazandıkları ile harcadıkları arasında bir denge bulunmasının zorunluluğuna değinen Dijkstra, denge unsurunun sağlanması durumunda yaşam birimlerinin hayatta kalabileceğini anlattı. Bu kapsamda paydaşlar arası dengenin önemine vurgu yapan Dijkstra, bu konunun sürdürülebilirlik ile yakinen ilişkili olduğunu ve her bir tarafın projenin parçası haline gelmesi gerektiğini söyledi.
Sunumunun devamında kentsel gelişim ve kentsel tasarım alanında deneyimlerine dayanarak oluşturduğu listeyi gerçekleştirdikleri projeler üzerinden aktaran Dijkstra, Rusya, Belçika, İngiltere ve Hollanda’da yaşadıkları planlama pratiklerine değindi. Bu anlamda Rusya’nın Moskova kentinde yaşadıkları süreci ve Rusya’nın planlama deneyimini kötü bir örnek olarak lanse eden Dijkstra, projelerin çoğunda müteahhitlerin etkin olduğunu ve aktörler arası entegrasyonun söz konusu olmadığını anlattı. Moskova’da kentsel tasarıma yönelik hiçbir uygulama bulunmadığını aktaran Dijkstra, kent için bir master plan hazırladıklarını ifade etti. Sürecin üzücü bir şekilde noktalandığını aktaran Dijkstra, müteahhidin projeyi önce dondurmak durumunda kaldığını daha sonra ise projenin yeniden başlatıldığını belirtti. Dijkstra, Rusya’daki en büyük eksikliğin paydaşlar arası dengesizlik olduğunu vurguladı.
Daha sonra Hollanda örneğinden bahseden Dijkstra, Utrecht için geliştirdikleri plandan söz ederek, söz konusu süreçte kamunun kapsayıcılığına ve konunun önemine vurgu yaptı. Bu proje kapsamında 80 bin kişilik nüfus için yeni yerleşim alanı oluşturduklarını ve bunu yaparken yeni yerleşim alanını kentin bir parçası olarak kurguladıklarını anlatan Dijkstra, bu amaçla ulaşım ağını yeniden tasarlayarak yeşil alan odağı üzerine çalıştıkları vurguladı.
Kentsel planlama ve kentsel tasarım konularının Belçika için çok önemli olduğunu anlatan Dijkstra, Belçika’nın Antwerp kenti için hazırladıkları bir rehberden söz etti. Antwerp’in yeşil ağı ve genel anlamda yeşil alanları için bir rehber hazırladıklarını anlatan Dijkstra, peyzaj mimarları, mimarlar ve ekologları da sürece dahil ettiklerini vurguladı.
İngiltere’nin planlama pratiğini de değerlendiren Dijkstra, İngiltere’de de planlama sürecinin inşaat firmalarının girişimi ile başladığını ve kentsel tasarımın neredeyse yapılmadığını aktardı. İngiltere’de mimarlık ile kentsel tasarımın aynı görüldüğünü anlatan Dijkstra, 2000-2008 seneleri arasında Ken Livingstone’un belediye başkanlığı görevini üstlendiği dönemde bu durumun değiştiğini hatırlattı. Söz konusu dönemin ‘kentsel kalite’ kavramına verilen önemle birlikte büyük farklılık yarattığına vurgu yapan Dijkstra, söz konusu dönemin ‘Urban Renaissance’ olarak tanımlandığını ifade etti.
Sunumu Hollanda’da gerçekleştirilen bir istasyon projesi üzerinden tamamlayan Dijkstra, farklı ölçeklerde kentler ve çözümler olduğunu ve kaliteli yaşamın, kentsel kalitenin önemini vurguladı.
|