Türkiye'de kadın işgücüne katılım oranının 2006 yılından bu yana 5 puanlık artışla yüzde 29,5 olduğunu hatırlatan ve kadınların iş hayatına katılımının önündeki en büyük engellerin mevzuattan kaynaklandığını söyleyen Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Genel Başkanı Süleyman Onatça; kadının lehineymiş gibi görünen bazı düzenlemelerin aslında kadını iş hayatından uzaklaştırdığını kaydetti. Onatça, örneğin AB'de 14 hafta olarak kullanılan doğum izninin Türkiye'de 18 haftaya çıkarılmasının, işverenin kadın çalışan tercih etmemesine yol açtığını ifade etti.
Kreş alt yapısının kurulamamasının da mevzuat engeline takıldığını anlatan Onatça, son yıllarda kadın çalışanlara yönelik uygulanan teşvik primlerinde de sıkıntılar olduğunu, mali müşavirlerin fazla prosedür yüzünden kadın çalışanların bordro düzenlemelerini yapmaktan kaçındığını dile getirdi. Eğitim müfredatında da değişiklikler yapılması gerektiğine dikkati çeken Onatça, girişimcilerin sadece yüzde 7'sinin kadın olmasının Türkiye'nin bu alanda kat edilecek uzun bir yolu olduğunu gösterdiğinin altını çizdi.
Kadının iş hayatına katılımını gösteren yüzde 29,5'luk oranın içerisinde yaşlı ve engelli bakımı gerçekleştiren ancak hiç bir sosyal güvencesi olmayan 424 bin kadının da yer aldığını aktaran Onatça, "Kamu bir nevi sosyal güvencesiz istihdam yaratmış oluyor. Oysa bu hizmetin kurumsallaştırılması ve bu hizmeti yerine getiren kadınlarımızın sosyal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
"Türkiye Malta'dan sonra OECD ülkeleri arasında istihdama katılma oranı en fazla yükselen ülke"
Raporun tanıtımını yapan Doç. Dr. Hakan Yılmaz ise 15-65 yaş arası kadınların işgücüne katılma oranının dünyada yüzde 51'ler civarında, gelişmiş ülkelerde yüzde 60'lara dayandığını, Türkiye'de ise yüzde 29'lar civarında kaldığını söyledi. Türkiye'nin, 2008'den sonra kadın istihdamının en fazla arttığı ülkeler arasında yer aldığına işaret eden Yılmaz, Türkiye'nin Malta'dan sonra OECD ülkeleri arasında 5,2 puan artışla istihdama katılma oranı en fazla yükselen ülke olduğunu, bunun sayısal karşılığının istihdamda 5,3 milyon kadından 7,3 milyon kadına yükselme anlamına geldiğini dile getirdi.
Yılmaz, 2012 sonu itibariyle çalışan sayısının yaklaşık 2 milyon arttığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"İki milyon rakamının alt kırılımına baktığımızda bunun yaklaşık 450 bini evde yaşlıya bakan insanlar. Bunlara net asgari ücret kadar bir tutar ödemeye başlandı. Bu kişilerin herhangi bir sosyal güvenceleri yok. Aslında 'devlet bir tür kaçak işçi çalıştırıyor' diye düşünebilirsiniz. Bu kişilere aylık net asgari ücret tutarında bir ödeme yapıyor ama bunları sosyal güvence kapsamına almıyor. Bunu şundan dolayı önemsiyoruz çünkü kadın istihdamının yüzde 40 civarı tarım sektöründe, tarımda çalışanların yüzde 95'i de kayıt dışı. Şehirlerde de yüzde 30'a yakın bir kayıt dışı var. Bunun anlamı şudur; kadın aslında sosyal güvence bakımından erkeğe daha bağımlı bir yapıda".
Yılmaz, 600 bin kadının tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığını, bunların da yüzde 95'inin kayıt dışı olduğunu aktardı. Yüksek öğrenim gören kadın sayısının arttığını vurgulayan Yılmaz, ancak gelecekte ekonomi yeterince iş oluşturamazsa işsizlikle karşılaşacak olan kesimin kadınlar olacağını söyledi.
Raporda bazı önerilerde bulunduklarını anlatan Yılmaz, bu önerileri, kadın istihdamı üzerindeki yükümlülüklerin farklılaştırılması, iş yaşamında iş ve aile yükümlülüklerinin uyumlaştırılması, çocuk bakım hizmetleri, aile yardımları ve bakım sigortası, çalışma sürelerinin düşürülmesi, sosyal güvenceye erişimin artırılması, eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve mesleki eğitim şeklinde sıraladı.
|