İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki sergi, dönemin önde gelen
şehircilerinden Henri Prost’un İstanbul planlamasına yönelik çalışmalarından
oluşuyor.
Fotoğraf: Ayasofya’nın bir minaresinden,
Sultanahmet ve Atmeydanı.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul
Araştırmaları Enstitüsü’nde 22 Ağustos’a kadar devam edecek olan
“İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyetin Modern Kentine: Henri Prost’un
İstanbul Planlaması (1936-1951)” başlıklı sergi, İstanbul’un kentsel
değişimini gündeme taşımakta.
Henri Prost’un İstanbul’un planlama tarihi
içinde özel bir yeri var. Öyle ki Prost, 1936-51 yılları arasında İstanbul’u
planlamak üzere görevlendirilmiş, sonraki yıllarda da kente etkisi sür-
müştür.
İstanbul’un imar planının hazırlanması için 1933’te açılan
uluslararası yarışmaya H. Ehlgötz, A. Agache, J. Lambert ile birlikte Prost da
davet edilmişse de bir proje sunmamıştır. İlginç olansa, Ehlgötz birinci
seçilmesine rağmen İstanbul’u planlama görevinin Paris’in planlamasını yürüten
Prost’a verilmesidir.
Prost’un Türkiye ile ilişkisi ise 1902’de ödül
kazanarak Villa Medicis’de beş yıl çalışma hakkı elde etmesiyle başlar. Bu
sırada Prost, İstanbul’a gelerek Ayasofya ile ilgili çalışmalar yapmıştır.
Kariyerinin ilerleyen yıllarında ise Casablanca, Marakeş, Fas, Meknes, Rabat
gibi kentlerin planlarını hazırlamıştır. 1926’da, İzmir’in planını hazırlamak
üzere davet edilmişse de bu gerçekleşmemiştir. 1935 yılında Yalova’nın imarı ile
ilgili çalışmak üzere Türkiye’ye gelmesiyle İstanbul’un imarına da kısmen dahil
edilmiş olur.
TARİHİ KARAKTERİN KORUNMASI
Prost,
1936’da İstanbul’a gelerek İstanbul Belediyesi’nin sözleşmesine son verdiği 1950
yılı aralık ayına kadar İstanbul Belediyesi Şehircilik Mütehassıslığı görevini
yürütür. Muhittin Üstündağ, Lütfi Kırdar, Fahrettin Kerim Gökay olmak üzere üç
ayrı vali ve belediye başkanıyla çalışır.
Görevlendirilmesinin ardından
ilk iki yıl, araştırma ve belgeleme çalışmalarıyla geçer. Ekibiyle birlikte
hazırladığı nazım plan 1939’da onaylanır. Hazırlanan planda kentin dokusunun,
tarihi yapıların ortaya çıkarılması, ulaşımın rahatlatılması, rekreasyon
alanlarının düzenlenmesine önem verilmiştir. Sarayburnu ve Sultanahmet
çevresinin tarihi karakterinin korunması; Beyazıt, Ayasofya, Eminönü, Sirkeci,
Şişhane meydanlarının düzenlenmesi; Taksim-Maçka arasındaki park alanı, Beşiktaş
Meydanı, Taksim Gezisi’nin yapımları planın uygulamaya aktarılabilmiş örnekleri
arasındadır. Atatürk Bulvarı, Tepebaşı Refik Saydam Caddesi, Bayıldım Yokuşu,
Kadırgalar Caddesi ise planın kimi değişikliklerle uygulanan yol örneklerinden
bazılarıdır.
ÜÇ KATLI TÜP GEÇİŞ
Boğaz geçişi üzerinde de duran Prost, asma köprüyü doğru bulmayarak
Ahırkapı-Harem arasında, demiryoluna ve karayoluna hizmet verecek çift katlı bir
tüp geçiş önermiştir. Sonraki yıllardaki imar hareketleri sırasında gerçekleşen
Vatan ve Millet caddelerinde, Tarlabaşı Bulvarı’nda Prost’tan izler görülmesi,
planın etkisinin sürekliliğini gösterir. Daha sonraki çeşitli planlarda
tekrarlanan, Yenikapı’nın bir aktarma noktası haline getirilmesi fikri de Prost
planında yer alır.
Lütfi Kırdar planların en önemli uygulayıcısı
olmuştur. Erken Cumhuriyet döneminde belediye, merkezi yönetim tarafından
kentsel hizmetleri görmekle yükümlü olan bir devlet organıdır. Dolayısıyla bu
dönemde imar kurallarının belediye kararları değil, merkezi yönetimin buyrukları
olduğu bir kentsel yapılaşma düzeni oluşturulur. Bunu Başbakanlık Cumhuriyet
Arşivi belgelerinden izlemek mümkündür: Belgelerin çoğunda Bakanlar Kurulu’nun
neredeyse bir imar komisyonu gibi çalıştığı, belediye olması gereken çoğu
kararın altında Başvekilin imzası olduğu görülür. Nafıa Vekâleti’nin projelere
müdahale ettiği durumlarla da karşılaşılır. Örneğin, Prost’un önerisindeki
Eminönü-Sultanahmet yolu için vekâletin itirazı üzerine ikinci bir plan
hazırlanmıştır.
Prost’un ise sayısı çok fazla olmamakla birlikte,
itirazlarını ortaya koyduğu, planlama kararlarına ilişkin anlaşmazlıklar
yaşadığı söylenebilir. Bunlar arasında, Adliye Sarayı için hazırladığı planda
değişiklik yapmak istememesi, Dolmabahçe Stadı’nın inşası nedeniyle gazhanenin
başka bir yere nakline karşı çıkması, stadyumun meydan cephesinin daha alçak
yapılmasını istemesi, Levent Evleri’nin kentin kuzeyine inşasına itiraz etmesi
sayılabilir.
II. Dünya Savaşı’nın ekonomik anlamda olumsuz etkileri
sürerken 1943’te belediye, on yıllık uygulama planı hazırlanarak 1953’teki 500.
yıl fetih kutlamalarına görkemli bir imar süreciyle girmeyi hedefler. Prost da
fethin 500. yıldönümü için planları hazırlamakla görevlendirilir. Ancak bu fikir
uygulama aşamasına geçmez.
Bu durum planın Erken Cumhuriyet döneminde
nasıl algılandığına ışık tutar. Plan, kentin biçimlenmesine cevap arayan bir
araç olarak görülmez. Plan, mutabakat süreçleri yaşanmadan, yerel çıkar grupları
dikkate alınmadan ortaya konan, bürokrasinin eylemlerine hizmet eden, büyük
oranda kentin görüntüsünün değiştirilmesine yönelik neredeyse simgesel bir
nesnedir.
Yrd. Doç. Dr. SILA DURHAN, Doğuş
Üniversitesi
|