Hasankeyf ve Dicle Vadisi...
Hükümet Hasankeyf'te Alelacele...
Ilısu-Hasankeyf İkilemi (2)
Suçlu Yine Çevreci
Ilısu-Hasankeyf İkilemi (1)
Cumartesi günü gazetemizin 16. sayfasında “Yurt Haberleri Servisi”nin “yurtdışından” verdiği haberin başlığı “Hasankeyf kurtuluyor” idi. Başlığı görünce “Gözümüz aydın!” dedim, kendi kendime! Haberi heyecanla okuduktan sonra güldüm!
/P> Tarihin İçindeki Ilısu Barajı! Ilısu, Atatürk Barajı’ndan sonra Türkiye’nin 2. büyük barajı olarak öngörülüyor. 1200 mv kurulu gücüyle yılda 3.8 milyon kvsaat, bir başka deyimle Atatürk Barajı’nın yaklaşık yarısı kadar elektrik üretirken, 4. büyük “hidro elektrik santralı (HES)” olarak planlandı. Tümü yabancı krediyle karşılanarak 1.2 milyar Avro’ya mal olacak. Ekonomiye yılda 300 milyon dolarlık katkı, Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt, Şırnak’a 150 milyon dolarlık girdi, 7 yıllık yapım boyunca 10 bin kişiye iş sağlayacak. Erdoğan’a göre baraj, “Ilısu denizini” yaratacak, “Bölgenin havasına olumlu tesirde bulunarak çevreyi yeşillendirecek, göletinde balık tutulup sandalla gezilebilecek”. Çünkü 138 m. yüksekliğindeki baraj tamamlandığında 300 kilometrekarelik bir alan su altında kalacak. Petrolü, doğalgazı olmayan; kalkınma için sanayileşmesi ve sanayileşmesi için de enerjiye gereksinimi olan 70 milyon nüfuslu bir ülkede hiç kimse bir barajın yapımına elbette karşı çıkamaz. Ancak! Ilısu Barajı bugünkü bir olay değil. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir DSİ’nin ve Türkiye’nin gündeminde yılan öyküsüne dönen bir tasarım! Konuyu daha iyi anlamak için tarihsel gelişimine göz atalım. 1954... DSİ masa üzerinde Ilısu’yu tasarlamaya başladı. 1971... Yöredeki araştırmalar tamamlandı. 1982... Tasarım bitti ve altı yıl sonra yatırım programına alındı. 1988… Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Altan Akat, DSİ’ye barajın yörede arkeolojik alanlara zarar vereceğine ilişkin Anıtlar Kurulu’nun kararlarını bildirdi. Bu olgular dikkate alınacak biçimde tasarım gözden geçirilmeliydi. İstek dikkate alınmadı! 1989... ODTÜ, Türk ve yabancı arkeologları yörede araştırmaya ve kurtarma kazılarına yönlendirdi. Hasankeyf başta olmak üzere 40 kadar höyüğün doğrudan etkileneceği birkaç yıl süren araştırmalarda saptandı. Bugüne değin 289 yerden ancak 14’ü irdelendi. Daha 600 kadar yerde araştırma yapılmalıydı. Hasankeyf, Ilısu Barajı’nın kurbanları arasında yalnızca öne çıkan bir “simge” idi. Çevre uzmanları da yörede doğal ortama zarar verilecek noktaları araştırdı. 29 köy, 50 mezranın etkileneceği belirlendi. Kimilerine göre 10-25 bin, PKK’nin Avrupa’daki açıklamalarına göre 78 bin kişi zorunlu olarak göç ettirilecekti! Bu kaynaklara göre “Türk hükümeti bölgedeki etnik yapıyı değiştirmeyi” amaçlıyordu! Fırat ve Dicle üzerinde öngörülen baraj tasarımlarına en çok tepki suları azalacak Irak ve Suriye’den geldi. Bu konu 2009’da İstanbul’da yapılacak “Dünya Su Kongresi’nin” temel konularından birini oluşturacak. 1997... İsviçre, Avusturya, İngiltere, İtalya, İsveç mühendislik şirketleri ve bankaları 1.2 milyar Avro’luk tasarımı gerçekleştirmek için bir “konsorsiyum” kurdular. Hedef, Türkiye’ye bir kuruş harcatmadan krediyle barajın anahtarını teslim etmekti. 2000... İsveç, tasarıma tepki gösterenlerle birleşen yerel sivil toplum örgütlerinin baskısıyla “konsorsiyumdan” çekildi. 2001... Aynı nedenlerle İngiltere ve İtalya da vazgeçti. 2002... İsviçre’den kredi verecek olan UBS bankası da çekildi. 2005... Türk ve Alman firmalarının katılımı ile İsveç ve Avusturya ile birlikte yeni bir “konsorsiyum” kuruldu. 5 Ağustos 2006... Üç ülkenin daha kredi verip vermeyeceğini kararlaştırmadan önce, ortada para-pul yokken Başbakan Erdoğan Ilısu’nun temelini atarken “Ilısu Barajı’nı kimlerin istemediğini çok iyi biliyoruz” dedi. 14 Ağustos 2007... Enerji Bakanı Dr. M. Hilmi Güler, üç ülkenin hükümetlerinin “devlet hazinesinden güvence” verdiklerini de öngören barajın yapım anlaşmasını büyükelçileri ile imzalarken “Ilısu bir prestij, gurur ve kararlılık projesidir” dedi. Yarım yüzyıllık bir kararlılık! Türkiye ile birlikte 4 ülkenin, 14 firmanın temsilcileri, 11 bin sayfalık sözleşmenin her sayfasını imzalayıp 245 bin “paraf” attılar! 12 Aralık 2008... Üç ülkenin Türkiye’ye yönelttiği 153 soru yanıtlanmayınca Avusturya hükümeti bu kadar imzadan sonra konsorsiyumdan çekildiğini açıkladı! |