Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü
ile Türkiye İnşaat Sanayicileri ve İşveren Sendikası (İNTES)
tarafından DSİ konferans salonunda düzenlenen, Hidroelektrik Santral
Projelerindeki Problemler ve Çözüm Önerileri Toplantısına katılan
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 2002 yılında
enerji üretiminde özel sektörün payının yüzde 34 olduğunu, 2014'ün sonuna kadar
ise bu payın yüzde 75'e çıkmasının hedeflendiğini bildirdi. Hidrolik enerji
yatırımında lisans aldığı halde yatırım yapmayanlar, lisans almadığı halde
önümüzdeki yıl yatırıma başlayacak durumda olanlar bulunduğunu ifade eden
Yıldız, sistemin bunu ayıklaması gerektiğini söyledi.
Madencilikte iyi niyetlerle hazırlanmış arama
müracaatlarıyla ilgili taleplerin her birinin arama yapılması anlamına
gelmediğini gördüğünü anlatan Yıldız, ''Genel müdürün önüne günlük 210 tane imza
geldi, 4'te 3'ünün hiçbir anlamı yok. Tamamen sanal alem üretmekle ilgili
işlemler. Nasıl arama ruhsatlarının alınmış olması aramaların yapıldığı anlamına
gelmiyorsa, gerçek yatırımcı olmayanların hem özel sektöre hem de kamuya ayak
bağı olduğunu söyleyebilirim. Gerçek yatırımcı olmayanların taleplerini şu veya
bu şekilde çekmesi hemen yanı başında bulunan özel sektörü rahatlatacak'' dedi.
EİEİ HES'le ilgili çalışmalarını Su ve
Orman Bakanlığına devredecek Hidrolikle
ilgili çalışmaların tek elde toplanmasının önemine işaret eden Yıldız, EİEİ
Genel Müdürlüğünde 310 personeli ile beraber hidrolik, jeolojik ve HES ile
ilgili çalışmalarda bulunan yapıyı Enerji Bakanlığından çıkartıp, Su ve Orman
Bakanlığında yeni kurulan yapı içerisine katacaklarını bildirdi. Yıldız, ''Ortak
dili ortak kurumla yakalama işidir bu. Genelde kurumlar, imtiyazlarından ve
personelinden ödün vermek istemezler, ama biz tam tersini yapıyoruz. Bu doğru
bir iş bu yatırımcılarında İNTES'in de istediği bir iş. Bir ay içinde bunu
personeli ve bütün yapısıyla beraber Su ve Orman Bakanlığımıza devrini
gerçekleştireceğiz'' dedi. Herkesin yenilenebilir enerji potansiyelinin daha iyi
değerlendirilmesi konusunda hem fikir olduğunu belirten Yıldız, şöyle konuştu:
''Geçtiğimiz hafta Uluslararası Enerji
Ajansının toplantısındaydım. 28 ülkenin bakanı ve sektörün aktörleriyle
yaptığımız toplantıda, yenilenebilir enerji kaynaklarının hayata geçirilmesini
herkes istiyor. Fakat elektronik ortamda gizli oylama ile yapılan 'yenilenebilir
enerjiyle ilgili çalışmaların yapılabileceğine inanıyor musunuz?' sorusuna
katılımcıların yüzde 42 'inanıyorum', yüzde 58 'inanmıyorum' yanıtını veriyor.
Asıl problem işte burada. bir işe inanmakla yapmak arasındaki makas bazen çok
açılabilir bazen de kapanabilir. İyi niyetli olarak eline tencere tava alanların
bir kısımının da spekülatif ve manipülatif davranışlar altında kaldığına
inanıyorum. 'Anadolumu kaptırtmak' biçiminde bir pankart. Kimi kime
kaptırıyorsun. Böyle bir anlayışı kamu ve özel sektör hiç kimse kabul
edemez.''
Sudan, güneye, rüzgardan çöpe kadar yerli ve yenilenebilir tüm kaynakların
kullanılması gerektiğini belirten Yıldız, bir ülkenin tabiatı, kültürü kadar
yerli enenji kaynaklarının kullanılmasının da önemli olduğunu vurguladı.
Bakan Yıldız, hidrolik projelerde oluşan katkı payından bir
kısmının yerel yönetimlere aktarılması konusunda İNTES'in tavsiyesini kendi
adına doğru bulduğunu da belirterek, ''Biz bunu enerji sektörümüzde jeotermal
kaynaklarımızda uyguladık, uygulamaya da devam ediyoruz. 416 miLyon dolar gelir
elde ettik ihalelerden. Bunun yarısını hangi ilde çıkartılıyorsa o ilin il özel
idaresine devrettik'' dedi.
Bakanı Eroğlu: Hidroelektrik santraller, Türkiye’deki elektriğin
sigortası
Toplantıda Türkiye’nin kalkınmaya paralel şekilde enerji ihtiyacının da
arttığına dikkati çeken Orman ve Su İşleri Bakanı Prof.Dr. Veysel
Eroğlu, ülkemizin enerji talebinde yıllık yüzde 8’lik artış olduğunu
söyledi. Toplantılarda HES projeleriyle alakalı gündeme gelen problemlerin
azaldığını ifade eden Prof.Dr. Veysel Eroğlu, hidroelektrik santraller ve
barajların Türkiye için son derece elzem ve devletin geç kaldığı yatırımlar
olduğunu belirtti. Suyun gücünden istifade etmek gerektiğini hatırlatan Orman ve
Su İşleri Bakanı Prof.Dr. Veysel Eroğlu, şöyle konuştu:
“Kamuoyunda bir yanlış anlayış var. Sanki hidroelektrik santraller suyu
tüketiyor, dereyi kurutuyor. Bu yanlıştır, özellikle belirtmek istiyorum. Ayrıca
barajlara karşı da bazı çevreler tarafından tepki var. Bu da fevkalade
yanlıştır. Türkiye’nin coğrafi durumu, iklim şartları sebebiyle sürekli yağmur
yok. Yaz aylarında insanlar daha çok su sarf ediyor. Yazın derelerdeki su
azalıyor, o zaman da su ihtiyacı azami seviyeye ulaşıyor. Dolayısıyla yağan
yağmuru biriktirip, yaz aylarında kullanmamız gerekir. Bu da baraj yapımının
zaruret olduğunun açık bir göstergesidir. Bu bakımdan hidroelektrik santraller,
Türkiye’deki elektriğin sigortasıdır. Türkiye, enerjide dışa bağımlıdır.
Enerjimizin yüzde 73’ünü dışarıdan temin ediyoruz ve 40 milyar dolar ödüyoruz.
Su boşa akarken bunu ödemek caiz mi?” 2003 yılında çıkarılan
yönetmelikle devletin yapması gereken hidroelektrik santralleri özel sektörün
yüklendiğine işaret eden Prof.Dr. Veysel Eroğlu, şu ana kadar küçüklü büyüklü
bin 500 hidroelektrik santral için müracaat yapıldığını ve bunların toplam
üretiminin 110 milyar kilovatsaat olacağını anlatarak, “Bu bakımından
Türkiye’deki özel sektöre teşekkür ediyorum. Sizler bizim yükümüzü taşıyorsunuz.
Aslında devlet şükran borçludur” dedi. Vatandaşlar maksatlı
olarak ya da bilmeden olumsuz bilgilendiriliyor
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof.Dr. Veysel Eroğlu bazı kişiler tarafından
vatandaşların maksatlı ya da bilmeden hidroelektrik santrallere karşı olumsuz
bilgilendirilmesinin yanlış olduğunu ifade ederek şunları kaydetti: “Burada
bizim de yanlışımız oldu. Biz şöyle düşünüyorduk, bu o kadar faydalı ki kimseye
bunu anlatmaya gerek yok. Temiz, yenilenebilir enerji, ülkemizin yerli kaynağı,
ucuz... Bunu anlatmaya gerek yok diye düşündük. Ancak yanıldığımızı fark ettik.
Türkiye’de enerjideki ithalatın azalmaması için yerli ve yabancı menşeli olarak
gayret edenler var. Bunu biliyoruz. Bu yüzden vatandaşları çok iyi
bilgilendirmemiz gerekiyor.”
Hidroelektrik santrallerin temiz ve yenilenebilir enerji kaynağı olduğunu
vurgulayarak, Avrupa Birliği’nin 2020 yılına kadar yenilenebilir enerji oranını,
toplam enerji talebinde yüzde 20’ye yükseltmek için büyük gayret sarf ettiğini,
teşvikler verdiğini belirten Prof.Dr. Veysel Eroğlu, “Biz de bu kaynaklar olmasa
enerjiyi farklı şekilde üreteceğiz. Havaya karbondioksit ve diğer gazları
vereceğiz. Küresel iklim değişikliğinde ilave payımız olacak. Ancak şimdi bu
HES’lerden dolayı yılda 25 milyon ton karbondioksiti tutmuş oluyoruz.
Dolayısıyla bütün dünyada HES’ler teşvik ediliyor” diye
konuştu. HES inşaatı öncesinde tespitler yapıldığına işaret eden
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof.Dr. Veysel Eroğlu, şöyle devam etti: “HES’lerin
yoğun olduğu yerlerde, Solaklı Vadisi, Rize’de, Giresun’da, Ordu’da örnek
dereler seçiyoruz. Sizlerden de yardım istiyorum. Buralardaki HES’lerden önceki
mevcut durumu tespit edeceğiz, daha sonra onunla alakalı muhteşem bir proje
hazırlıyoruz.”
Türkiye’deki bütün dereleri dört dörtlük
yapacağız Türkiye’deki bütün dereleri dört dörtlük
yapacaklarını anlatan Prof.Dr. Veysel Eroğlu, sektör temsilcilerine de şöyle
seslendi: “Sizlerden bir ricam var. Vatandaşlar çevrenin tahrip olacağından
endişe ediyor, çevreyi tahrip etmeyeceğiz, 1 ağaç kesmişseniz yerine 5 ağaç
dikeceğiz. Size istediğiniz kadar fidan Bakanlığımız tarafından verilecek.
İkinci olarak, inşaatın bitmesini beklemeyin, gerekli düzenlemeleri yapın, bir
taraftan çevre tahrip olmasın, biten işlerde fidanınızı dikin. Bazı malzeme
atıkları dere yataklarına bırakılıyor. Bu çirkin görüntüye sebep oluyor.
Hatırlarsanız, ormandan tahsis almak son derece zordu, kolaylaştırdık. Şu ana
kadar sırf ormandan 22 bin 500 hektar alan tahsis etmişiz.”
HES’lerin neticede devlete ait mallar olduklarını bildiren Orman
ve Su İşleri Bakanı Prof.Dr. Veysel Eroğlu, “Dereler satılmıyor, dereler
milletindir. Sular satılmıyor, su da milletindir” diye konuştu.
Türkiye'nin
hidrolik potansiyelinin yıllık teknik olarak 216 milyar kilovatsaat
(kWh) Toplantıda konuşan DSİ Genel
Müdürü Akif Özkaldı da Türkiye'nin hidrolik potansiyelinin yıllık teknik olarak
216 milyar kilovatsaat (kWh) olduğuna işaret ederken, 2023 yılına kadar bu
potansiyelin tamamının değerlendirilmesinin hedeflendiğini söyledi. Dünya
hidrolik potansiyelinin yüzde 1'nin, Avrupa'nın hidrolik potansiyelinin ise
yüzde 15'inin Türkiye'de bulunduğunu belirten Özkaldı, bu potansiyelin
değerlendirilmesinde ise gelişmiş ülkelere göre Türkiye'nin biraz daha geri
durumda bulunduğunu kaydetti. Enerji kurulu
gücünün yaklaşık yüzde 74'ünün doğalgaz, kömür ve akaryakıttan, yüzde 25'inin
ise hidrolikten oluştuğunu anlatan Özkaldı, tüketilen petrolün yüzde 92'sinin,
doğalgazın ise yüzde 99'unun ithal edildiğini, bunun parasal karşılığının 2010
yılı itibariyle 30 milyar dolar, 2011 yılı tahminin ise 35 milyar dolar
düzeyinde olduğuna dikkat çekti. Halen
hidrolikte 17 bin 40 Megavat (MW) düzeyinde kurulu güç bulunduğunu, 29 bin 460
MW gücün ise proje ve inşaat aşamasında bulunduğunu belirten Özkaldı, ''Enerjiyi
çevre ile birlikte düşündüğümüzde büyük anlamı var. Bugüne kadar 17 bin MW
kurulu güç ile yaklaşık 25 milyon ton karbondioksit salınımı engellenmiştir. Bu
da 1,5 milyon ağacın sağladığı temiz havaya karşılık gelmektedir'' dedi.
Özkaldı, belediyelerin içme, kullanma sularında ve atık isale hatlarında HES
kurulmasına yönelik çalışmaların da son aşamasına geldiğini bildirdi.
HES
projelerinde ÇED raporlarının önemine değinen Özkaldı, özel sektörün ÇED
raporlarını daha ciddi almaları, daha yakinen takip etmeleri ve bu raporları
hazırlayanlara da sorumluluk verilmesini beklediklerini bildirdi. Özkaldı, özel
sektörün kamuoyu bilgilendirilmesinde aktif rol almaları, mansap su haklarına
riayet edilmesi ve HES'lerin inşaat faaliyetlerinde çevreye zarar vermeden
yürütülmesinin büyük önem arz ettiğini sözlerine ekledi.
İNTES Başkanı
Koçoğlu: Bizler köylere inip şalvar giyerek şov yapmıyoruz, iş
yapıyoruz Türkiye İnşaat Sanayicileri
ve İşveren Sendikası (İNTES) Başkanı Şükrü Koçoğlu da HES
yatırımcılarının dertlerini halka anlatamadığını belirtirken, ''Bu konuda kimin
doğruyu, kimin eğriyi söylediği önemli değil, basına kim renk veriyorsa, o haber
oluyor. Halka, HES yapanları doğayı tahrip eden bir canavar, konuyu mahkemeye
götürenleri ise kahraman olarak gösteriyor. Bunun böyle olmadığını göstermemiz
lazım. Bizler köylere inip şalvar giyerek şov yapmıyoruz, bizler iş yapıyoruz''
dedi. HES'lere karşı çıkan grupların arkasında
finans güçleri olduğunu ve bunların da medyayı ve yerel halkı etkilediğini
savunan Koçoğlu, ''Devleti yönetenlerin buna bir çözüm yolu bulmaları gerekiyor.
Burada belki doğalgaz lobileri de etkin, petrol lobileri de etkin. Bütün
bunların mercek altına alınmasında fayda olur'' iddiasında bulundu.
HES yatırımlarını denetleyecek firmaların da
çok iyi seçilmesi gerektiğine işaret eden Koçoğlu, her firmanın aynı nitelikte
olmadığını ve her denetim firmasının da denetim yapmadığını savundu. Koçoğlu,
''Bu iş yapı denetim firmalarına dönmesin. Su yapıları denetim firmalarının da
çok iyi denetlenmesi gerekiyor'' diye konuştu.
Koçoğlu, su kullanım hakkı için yapılan ödemelerin bir kısmının da HES'in
yapıldığı yerleşim yerlerine gitmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'de HES'ler
konusunda çok dağıtık bir yapı bulduğunu, EPDK'nın, DSİ'nin, bakanlıkların ayrı
ayrı yasa, yönetmelik, tebliğ çıkarttığını anlatan İNTES Başkanı, bunların
sadeleştirilmesi ve tek elde toplanmasında fayda gördüklerini kaydetti. Koçoğlu,
HES yatırımcılarının bir çatı altında toplanması gerektiğini sözlerine ekledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Sedat Kadıoğlu ise HES'lerin kalkınmadaki önemine işaret etti ve
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde çevrenini kullanılması gerektiğini
bildirdi.
|