BR> Bir anlamda halkın
öz-örgütlülüğü kurumsal bir mücadele mevzii elde etmiş olur. Bu öz-örgütlenme
deneyimi endüstriyel mirasa sahip çıkmanın en özgün örneklerinden biri haline
gelir. Gazhane Gönüllüleri bu alanı bir yandan mahallelinin nefes alabileceği
bir yeşil alan, aynı zamanda da kültür-sanat ve spor/oyun alanı olarak yeniden
işlevlendirecek projeler üretmeye başlarlar. Hasanpaşa Gazhanesi’nin çok amaçlı
bir kültür merkezi olacak biçimde dönüşmesine yönelik İTÜ tarafından hazırlanan
avan proje de bu çalışmalarının bir sonucudur. Ama sonuçta, son derece incelikli
bir şekilde hazırlanan, avan proje bir fiziksel mekân düzenleme çalışmasıdır.
İşte tam da bu nedenle Gazhane Gönüllüleri bu mekânın yönetimine dair
alternatif, demokratik bir model ortaya koyarlar. Zira salt fiziksel
düzenlemeleri içeren bir yenileme projesinin yerelin ihtiyaçlarına,
beklentilerine cevap veremeyeceği aşikârdır.
Ortaya konan bu yönetim
modeli; • iktisadi ve toplumsal devamlılığı olan, yaşamdan bağlarını
kopartmadan, semtin, mahallenin özelliklerini de dikkate
alan, • kültürün ve toplumsal yaşamın sadece tüketilmediği, ilgili tüm
unsurların üretim süreçlerine katıldığı, • iktidar alanlarının
yaratılmadığı ama kaosa da yol açmayacak, • toplumsal ve kültürel
yabancılaşmayı en aza indirgeyecek, unuttuğumuz değerleri yeniden
anımsayacağımız farklı, alternatif bir kamusallığın taşıyıcısı olmaya
adaydır.
Ve işte şimdi bu uzun hikâyenin yaşamda karşılığını bulabilmesi
için daha fazla katılıma, emeğe, ilgiye ve bilgiye ihtiyaç var. Bu hikâyenin bir
kıymeti var. İstanbul için... Hepimiz için...
“kuşların yazdığı harfler
sabahın bir ucundan ötekine baltanın milyon tane eli toprağın yumuşak
eli zamanın bir adım önünde kabilelerin kırık dişleri, uzun
yurtları hem saçılmış bozkıra, hem yan yana kilin küçük, artakalmış kulpu,
neredeyse hayaleti bir tepsinin kendini taşır bize topraktan
uzanan
kolların vaadi, hepimizin ortak yolu olan o tek sayfa haritası bir
avucun tortop olmuş ama bir meşale gibi elden ele
kıymetini bil
herşeyin
bize doğru açtıkları patikaların ve onlara
açılmalarımızın
çimenin adaletinin, ki sarayları çökertir ama arayış
türkülerini saklar
dalgalara isim koyan teknenin, hayatın kasesinin,
günlerle dolup sevdiği şeye dönüşmek için batan
ağacın oldum olası
tohum diye bildiği şeye dönüşen
belleğin
sözlerin ekmeğin
kapının ardındaki doğrulara uzanan
çocuğun
dünya meclisinde coşkulu hayvanların yeniden birlikte başlama
özleminin
insanların, odadaki insanların, sokaktaki
insanların
kıymetini bil herşeyin”
Gareth
EVANS* (19 Mayıs 2005)
* Gareth Evans, 'Kıymetini Bil Herşeyin'
başlıklı bu şiirini John Berger’e adamıştır. Burada şiirin tümü yer
almamaktadır. Tümü John Berger’in 'Kıymetini Bil Herşeyin' [Metis Yayınları,
Nisan 2009] adını taşıyan kitabının başında yer almaktadır.)
|