Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

“Haklıydık ve Haklılığımız Hukuki Olarak Belgelendi”

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından, Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri Yenileme Alanı ile ilgili olarak açılan dava sonucu alınan iptal kararı ile ilgili olarak Sulukule Platformu'ndan Hacer Foggo'nun görüşlerini aldık. Foggo, kararın her şeye rağmen önemli bir kazanım olduğunu vurguladı.

“Haklıydık ve Haklılığımız Hukuki Olarak Belgelendi”

Sulukule Platformu olarak iptal kararını nasıl yorumluyorsunuz?

Öncelikle tarihi bir karar olduğunu söylemek gerekiyor. Yaklaşık altı yıldır Sulukule Platformu olarak Sulukule’de mücadele ediyoruz. Altı yılın sonunda, geç de olsa böyle bir kararın verilmesi, kamu için yararlı bir proje olmadığına yönelik bir ‘karar’ çıkması bütün sürecin en önemli kırılma noktası. Çünkü 2006 senesinde insanların evlerine dağıtılan tebligatın üzerinde “önce insan” yazıyordu. O dönemi çok iyi hatırlıyorum… Söz konusu tebligatla mahalle sakinleri gruplar halinde Fatih Belediye’sine çağırılmış ve bir çırpıda, Sulukulelilere proje anlatılmıştı. Bu ilk toplantıda insanlar aslında ne olduğunu, ne olacağını tam olarak anlamamışlardı... Üç farklı seçenek sunulmuştu: ya evlerini satacaklardı ya evleri kamulaştırılacaktı ya da Sulukule’de yapılacak lüks konutlardan birini satın alacaklardı.

Her şeyden önce Sulukuleliler çok yoksul insanlar. Roman ya da değiller, ama roman mahallelerinde çok fazla çalıştığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim; herhangi bir gecekondu mahallesinde karşılaşacağınız yoksulluktan daha dipte bir yoksulluk yaşıyorlar. Aslında sürecin bu noktaya gelmesinin temel nedeni bu oldu. Bu proje neden kamu yararını gözetmiyor? Çünkü “kamu”yu oluşturanlar aslında Sulukule’nin yerel halkı ve onlar bu projeye dahil edilemediler. Bu projenin bu koşullarda gerçekleşemeyeceği belliydi çünkü Belediye tarafından sunulan söz konusu koşullar o insanlar için uygun değildi. Bununla birlikte bu koşulları kabul etmeme gibi bir özgürlükleri de olmadı. Bu, aynı zamanda bütün kentsel dönüşüm projelerin de en büyük sorunu; insanlara özgürlük seçeneği sunulmuyor. Yaşama ve barınma haklarını ellerinden alacak seçenekler sunuluyor. “Ben burada oturmak istiyorum”, “Ben evimden memnunum”, “Evimi restore ettirebilirim” gibi seçenekler olmalıydı. Bu anlamda kamulaştırma yetkisi de ayrı bir önem taşıyor. Yerel yönetimin bir alanda kamulaştırma hakkına sahip olması durumunda zaten sizin yapabileceğiniz hiçbir şey kalmıyor. Sulukule’de de süreç bu şekilde ilerledi.


Sonuçta ne oldu? Bin yıldan beri orada oturan yerel halk, bütün geçmişini, evini, mezarını bırakarak orayı terk etmek durumunda kaldı. Biz Sulukule Platformu olarak, 2007 Yaz’ında hem oradaki ev sahiplerinin hem de kiracıları kapsayacak bir alan araştırması yapmıştık. Sonuçta Sulukulelilerin aylık gelirlerinin 500 TL'nin altında olduğunu saptamıştık. Bir de bu aylık gelirlere sahip olan insanlara sunulan koşulları düşünün. Nasıl ödeyebilirler ki? Doğal olarak mülklerini “yeni hak sahipleri”ne satmayı tercih ettiler. Bir de evlerin çok hissedarlı olması ayrı bir sorun oluşturmuştu.

Bir kentsel dönüşüm projesi yapıyorsanız bütün bunları da göz önüne almak durumundasınız. Bizim o dönemde Belediye ile görüşmelerimiz yoğun bir biçimde devam etti ancak kurduğumuz bu diyalog maalesef bir şeyler üretmeye, çözüm oluşturmaya yönelik bir sonuca dönüşmedi çünkü başından beri onların kafasında bir “hayal” vardı.

Mahkemenin kararına bakacak olursak; “kamu yararı”nın olmadığı yönünde karar verilmiş, çünkü kamuya hiçbir şey sorulmadı. Siz sadece kendi hayalinizi gerçekleştirirken orada insanlar bedeller ödüyorlar. O insanlar yerlerinden ediliyor, eskisinden daha yoksul hale geliyor, kiralarını ödeyemiyor, çocuklarını okullardan almak durumunda kalıyorlar. “Dünyanın en sosyal projesi”, insanları doğdukları yerlerden kilometrelerce ötelere gönderiyorsa o proje “sosyal” bir proje değildir. Bu iptal kararı tam olarak bu proje “sosyal” bir proje olamadığı için çıktı. Projenin odağında “önce insan” olsaydı bugün böyle bir sonuç söz konusu olmazdı.

Şimdi yeni hak sahipleri ne diyor; “Biz çok zor durumdayız. Mimarlar Odası nasıl bunu yapar? Sivil Toplum Örgütleri nasıl bunu yapar?” İyi de bu davalar 2007-2008’de açılmıştı ve sizler o zaman bu evleri satın almamıştınız bile. Ya da satın almaya gittiğinizde size Fatih Belediyesi’nin açık ve şeffaf olması gerekiyordu. Bu projenin büyün pürüzlerini size anlatması gerekiyordu. O dönemde Belediye daha açık ve şeffaf olsaydı yeni hak sahipleri de mağdur olmayacaklardı. Şu anda yerlerinden olan eski hak sahipleri, yerlerinden olan kiracılar ve yeni hak sahipleri açısından çok ciddi mağduriyet yaşanıyor.

İptal kararı alındı, bundan sonra süreç nasıl devam edecek?

Sulukule Roman Derneği'nin avukatı Hilal Küey’in de belirttiği üzere Belediyenin önünde bir aylık bir süre bulunuyor. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir yapmış olduğu basın açıklamasında mahkeme kararını bir ay içinde Danıştay'a götüreceklerini belirtti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise, “Evler yıkılmaz ama gerekirse tazminat öderiz” dedi.

Yeni hak sahipleri bir mağduriyet yaşıyor elbette ama ne kadar kolay, rahat rahat “evler yıkılmaz” diyebiliyorlar. 2007-2008’de bu insanların evlerini bu kadar kolay yıkmışlardı. Şimdi kendi yaptıkları evler çok değerli. Gülsüm teyze için de “şato” dediği evi çok değerliydi.

Fatih Belediyesi, bir takım düzeltmeler yapıp, yeni proje diye Kurul’a sunacaktır ve büyük ihtimalle onu onaylatacaklar. Bu projenin şu anda durması lazım. Şu anda iş makinelerinin orada çalışmaması lazım ama ben geçen hafta ordayken herkes harıl harıl çalışıyordu. Burada bir hukuk ihlali var.

Mahalleli için bu karar nasıl bir anlam ifade ediyor?

Aslında buruk bir sevinç var ama aynı zamanda şok yaşıyorlar. Onlar da kendi yerlerine geri dönmek istiyorlar ama bu evlere değil elbette. Bununla birlikte geri dönemeyeceklerini de biliyorlar. Yeni yapılan evler üzerinde hak sahibi olan 20 adet eski hak sahibi var, onlar tabii biraz kızgınlar karara. Bu süreçte Mücella Yapıcı’nın da basın toplantısında belirttiği gibi yürütmeyi durdurma kararının önemi ortaya çıkıyor.

Bu karar başka bir ülkede böyle bir karar çıkmış olsaydı, bu proje yeniden ele alınır, gerekirse bu evler yıkılır, giden insanlarla yeniden görüşülürdü. Orada yaşayan insanlara nasıl bir evde, mahallede yaşamak istedikleri sorulurdu ve bu insanların mahallelerine geri dönüş koşullarının sağlanması söz konusu olurdu. Ama bütün o, altı yıllık süreçte o kadar çok şey yaşandı ki, net bir şey söyleyemiyoruz. Kimin hukuku işliyor?

Mahalleli şunu biliyor, bütün olanlara rağmen, bir karar artık onların lehine çıktı. Bir karar mevcut projenin kamu yararına olmadığını onayladı. Mahalleli şunu söylüyor; “Biz haklıydık ve haklılığımız da şu an hukuken belgelendi”. Bunun önemli bir kazanım oluğunu düşünüyorum ve bu karar bütün kentsel dönüşüm projelerine emsal olmalı.

http://www.yapi.com.tr/haberler/hakliydik-ve-hakliligimiz-hukuki-olarak-belgelendi_100617.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!