br />
‘Karikatüre benziyor’
- Neredeyse Red Kid çizgi romanını izliyormuşum hissine
kapılıyorum...
W.B. - Haklısınız. Çünkü olay gerçekten karikatüre benziyor. Adam bu küçük üç
bankayı satın aldıktan hemen sonra bankalar giderek büyümeye başladı. Büyüme
hızı yılda ortalama yüzde 50’ydi. Yaptıkları da şuydu: Bu bankaların sahibi,
yöneticileri, yakınları sürekli kredi çekiyorlardı. Bir yandan da küçük
yatırımcıyı bankalardan yüksek faizli kâğıt almaya ikna ediyorlardı. Bu bankalar
öylesine şiştiler ve büyüdüler ki İzlanda’nın GSMH’sinin on katına çıktılar.
İzlanda bir yatırımcı cenneti haline gelmişti. Ülkenin her yerinde pıtrak gibi
yatırım şirketleri kuruluyordu. Ortaya kendilerinden emin genç finansçılar
çıktı.
‘Sen ben bizim oğlan düzeni’
-
Peki bu arada İzlandalı yöneticiler ne yapıyordu?
W.B.
- Bunları kontrol altına almak için hiçbir şey yapılmadı. Çünkü herkes
bundan nemalanıyor, zengin oluyordu. Çünkü İzlanda’da hemen hemen herkes
birbiriyle akraba. Herkes birbirini tanıyor. Tipik “sen ben bizim oğlan” düzeni.
Tabii sonunda balon patladı. Hem de ne patlayış. Onlarca milyar dolar havaya
uçtu. Bu arada İngiltere ve Hollanda’dan İzlanda finans kapital dünyasının
cazibesine kapılıp oraya paralar yatıran yüz binlerce kişinin de mahvına sebep
oldular. İzlanda bu felaketin ardından suçu kendinde hiç bulmadı. İzlandalı
bankerleri finans teröristleri olmakla suçlayıp anti-terör yasasını uygulayarak
İzlanda’daki bankaları kapattıran İngiltere’ye suçu yüklemeye çalıştı.
- Peki, Yunanistan’a ne oldu da batmanın eşiğine
geldi?
W.B. - Yunanistan, güdümlü yolsuzluk ve
sen ben bizim oğlan düzeniyle ünlenen bir ülke. Yunanistan’ın bir önceki Nea
Demokratia Hükümeti hemen hemen her konuda yalan beyanlarda bulundu. Özellikle
de Avro konusunda yalan söylediler. Avro ve Avrupa Merkez Bankası gerçekten
akılsızca kurulmuştu.
Daha Avro ve Avrupa Merkez Bankası kurulmasından
20 yıl önce kimileri olacakları görmüşlerdi ve AB’nin merkez değil de
Yunanistan, Portekiz gibi çevre ülkelerinde bir ekonomik kriz olup devalüasyon
gerektiğinde elleriyle kollarının bağlı olacağını çünkü Avro’ya mahkûm
kaldıkları için bunu devalüe etmenin imkânı olmayacağı konusunda uyarılarda
bulunmuşlardı. Bunun dehşetli ve uzun süreli bir işsizliğe yol açağı konusunda
dikkatleri çekiyorlardı.
Yunan eski hükümeti bu tehlikeyi savuşturmaya
çalışarak hem işsizlik hem de gittikçe artan cari açık konusunda yalan söyledi.
Bir de Almanya’nın durumu var. Alman hükümeti 89 milyar Avro’yla Yunanistan’ı
kurtarma kararı aldırarak bütün Avrupa’yı kızdırdı. Kendi iç kamuoyunda da bu
kızgınlıkların hedefi. Öte yandan şimdi İspanya’da yaşananlar var. İspanya
Yunanistan’dan çok büyük ve sorunları çok daha derinleşen bir ülke haline geldi.
İspanya’da işsizlik yüzde 20’ye çıktı.
Türkiye’ye
etkileri
- Peki, AB’de bu olanlar Türkiye’yi nasıl
etkiler sizce?
W.B. - AB Türkiye’nin bir
numaralı ticaret ortağı. Bir numaralı ticaret ortağı bu durumda olunca Türkiye
herhalde iyi etkilenmez. Avrupa’da bireysel hükümetler gerekeni yapmaktan aciz.
Çok sert bir resesyonda daha fazla harcama yapmak zorunda kalacaklar. Şimdi
IMF’den medet umuluyor. Ama IMF’nin bütün bu sorunlara getireceği tek bir yanıtı
vardır. O da şu: Ayağınızda bir iltihaplanma varsa tabancanızı çekip ayağınızı
vurun. IMF hiçbir zaman ders almayacak.
- Siz böyle
söylüyorsunuz ama bizim Başbakan küresel krizin bizi teğet geçtiğini
söyledi...
WB. - Hiçbir ülkenin başbakanına
saygısızlık etmek istemem ama dünyadaki hemen hemen bütün başbakanlar ülkeleri
bu krizden darbe yemeden hemen önce aynı şeyi söylemişlerdi.
PROF. WILLIAM BLACK
ABD’de Missouri
Üniversitesi’nde ekonomi ve hukuk dersleri veriyor. Şirket içi yolsuzluklarla
mücadele uzmanı. 2005-2007 arası Yolsuzlukları Önleme Enstitüsü Başkanlığı
yaptı. Pek çok yolsuzlukla mücadele ve soruşturma kuruluşunda çalıştı. “Güdümlü
yolsuzluk” (control fraud) kavramını geliştirdi. ABD’deki hedge fonlar skandalı
yüzünden batan Fannie Mae şirketinin faaliyetlerini soruşturan kuruluşta uzman
olarak çalıştı. Uzmanlık alanlarıyla ilgili kitaplar yazdı. Özellikle “The Best
Way to Rob a Bank is to Own One” (Banka Soymanın En İyi Yolu Banka Sahibi
Olmaktır) isimli kitabı çok yankı uyandırdı.
|