Birleşmiş Milletler Çevre Programı
(UNEP), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün ana temasını
“Gezegeninizin size ihtiyacı var- İklim değişikliği ile mücadele için
birleşin” olarak belirledi. Bu tema, ülkelerin; süresi dolan
Kyoto Sözleşmesi’nden sonra başlayacak
Kopenhag sürecinde yeni bir anlaşmada buluşmalarını hedefliyor.
Küresel ısınmaya yol açan sera gazı salımlarını azaltmayı hedefleyen Kyoto’yu
son anda onaylayan Türkiye ise aralık ayında başlayacak
Kopenhag toplantılarına çok kötü bir karne ile gidiyor. Çünkü Çevre ve
Orman Bakanlığı’nın hazırladığı en son sera gazı envanterine göre
salımlar 2007 yılında yüzde 119 oranında artarak dünya ortalamasını bile aştı.
5 Haziran, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
tarafından 1972 yılında Dünya Çevre Günü kabul
edilerek kutlanmaya başlandı. Her yıl başka bir kentte haziranın ilk haftasında
uluslararası bir sergi ile kutlanan Çevre Günü’nün bu yılki merkezi
Meksika. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede birlikte
hareket etmenin önemine vurgu yapmayı amaçlayan 5 Haziran 2009 Dünya Çevre
Günü’nü Türkiye, korkunç bir sera gazı envanteri ile “kutluyor.”
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın en son hazırladığı ve BM Sekreteryası’na
gönderdiği 2007 yılına ait sera gazı emisyonu envanterinde Türkiye’nin atmosfere
bıraktığı toplam sera gazı 372 milyon tona çıktı. Bu rakam, Türkiye’de kişi
başına düşen sera gazı salımının da 5.2 tona çıkarak 4 tonluk dünya ortalamasını
bile aştığını gösteriyor.
1990-2006 yılları arasında yüzde 95 sera gazı salımı artışı ile dünya
birincisi olan Türkiye, 2007 yılında 119’luk artış ile Kyoto Sözleşmesi’nde OECD
ve Doğu ülkelerinin yer aldığı Ek-1 grubunun “şampiyonu” oldu. 40 milyon ton
sera gazına denk gelen bu artışın yüzde 75’i enerji, yüzde 25’i de tarım
sektöründe gerçekleşti. Salımlarda yüzde 77 ile karbondioksit başı çekerken
azotoksit yüzde 13, metan yüzde 10’luk paya sahip. 2. sırada yer alan
İspanya’nın artış oranı yüzde 50 olarak gerçekleşirken İngiltere yüzde 15,
Almanya yüzde 18 oranında sera gazı emisyonlarını azalttı. Ek-1’deki 40 ülke
içinde açık ara birinci olan Türkiye, anlaşmaya taraf olan tüm ülkeler arasında
ise Çin’in ardından 2. sıraya yerleşti. Emisyonlardaki artış göz önüne alınarak
yapılan hesaplamalara göre Türkiye 2012’den önce kişi başına düşen emisyonda 6
tonu geçecek. 2012-2015 arasında ise 9 tona ulaşarak 8 tonluk Avrupa
ortalamasının üstüne çıkması bekleniyor. NASA Uzay Araştırmaları Goddard
Enstitüsü’nün yaptığı hesaplar da 15 yılda aşılmaması gereken ortalamanın
Türkiye’de sadece 7 yılda aşıldığını gözler önüne seriyor.
Kopenhag’da indirimi kabul etmeliyiz
Türkiye, 1997 yılında imzalanan ve 2005’te yürürlüğe girebilen, sera gazı
emisyonlarını düzenlemeye yönelik tek uluslararası araç olan Kyoto Protokolü’nü
de 5 Şubat 2009’da onayladı. Ancak protokolün süresi 2012’de doluyor ve
uluslararası platformda yeni yasal süreç için hazırlıklar başladı bile.
Birleşmiş Milletler İklim Görüşmeleri’nin ilk hazırlık toplantısı Kopenhag’da
6-19 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek. Türkiye’nin bu görüşmeler sırasında
izleyeceği politika büyük önem taşıyor. Diğer gelişmiş ülkelere göre sera gazı
salım oranının düşük olması, geç sanayileştiği için tarihsel sorumluluğu
bulunmaması nedeniyle bazı ayrıcalıklara sahip olan Türkiye, masadan sera gazı
salımı düşürme konusunda yükümlülük almadan kalkarsa tüm bu ayrıcalıklarını
kaybedecek. Sera gazı emisyonlarındaki artış göz önüne alındığında Türkiye,
bugün yükümlülük almaktan kaçarsa Kopenhag’daki anlaşmanın yürürlüğe girmesinden
sonra sera gazı salımlarında en çok indirim yapması gereken ülke olacak.
Türkiye’nin artık kömürlü termik santrallara ve çimento fabrikalarına teşvik
vermekten vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü hızı durdurulamayan küresel iklim
değişikliğinin etkileri canlı yaşamını ciddi şekilde tehdit etmeye başladı.
Global Humanitarian Forum’un raporuna göre, iklim değişikliği her yıl 325 milyon
kişiyi olumsuz yönde etkiliyor. Bu sayının 20 yılda ikiye katlanarak dünya
nüfusunun yüzde 10’unu etkisi altına alacağı tahmin ediliyor.
|