Mimarlık Haftası'nın Gündemini...
"Gazete Binaları, Gazeteciliğin...
“Hastaneye Adım Atmadan Hastane...
“Müze Yapılarında Mimarın...
"Engellilerimizi Sokağa Çıkarmalıyız!"
Kullanıcıları Adliye Binalarını Anlattı
YEM'den "Mimarlık Haftası"na...
Geleceğin Eğitim Yapılarını Neler Bekliyor?
Yapı-Endüstri Merkezi (YEM)’in Mimarlık Haftası kapsamında düzenlediği etkinliklerin ikinci gününde, “Eğitim Yapıları” başlıklı oturum yapıldı. Oturumda, daha çok eğitim binalarının son kullanıcıların istek ve ihtiyaçlarına göre, öğrenme odaklı tasarlanması gerektiği vurgulandı
Hatırlı Mimarlık Kurucu Ortağı Yeşim Balcıoğlu Hatırlı moderatörlüğünde yapılan oturumda; MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, Açı Okulları Yönetim Kurulu Üyesi Kerim Gürçay, Yenilikçi Öğrenme Merkezi Kurucusu Kayhan Karlı ve İnformel Eğitim-Çocuk İstanbul Kurucu Ortağı Sibel Çetingöz “iyi bir eğitim yapısı nasıl olmalı” sorusuna çarpıcı cevaplar verdi. Yapıların kullanıcıların görüşleri alınarak tasarlanması gerektiğine değinen Hatırlı Mimarlık Kurucu Ortağı Yeşim Balcıoğlu Hatırlı, yapıyı başarılı kılan birçok etken olduğunu; ama en önemlisinin kullanıcıyı memnun etmek olduğunun altını çizdi. Zaman içinde yapıların değiştiğini ve yakın gelecekte ise, farklı kriterler göz önüne alınarak yapıların inşa edileceğini belirten Yeşim Balcıoğlu Hatırlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Esnek yapılara ihtiyacımız var. Zaman içinde değişen eğitim metotları, esnek yapıları beraberinde getiriyor. Bunun için ihtiyaç programının yeninden planlanması gerekiyor. Devlet, bunu paydaşlarıyla birlikte yapmalı” dedi. “Okul, satır arası öğrenmenin gerçekleştiği bir yapı” İnformel Eğitim-Çocuk İstanbul Kurucu Ortağı Sibel Çetingöz, oturum izleyicilerine “Okulda sizi en çok mutlu eden, heyecanlandıran, motive eden ve en çok üzen şey nedir?” türünden sorular yönelterek nitelikli yapının eğitim üzerindeki etkisine yönelik küçük bir test yaptı. İzleyiciler, yapıdan çok insan ve eğitim odaklı cevaplar verdi. İlk olan birçok şeye tanıklık etmesi açısından okulu çok önemli bir yapı olarak değerlendiren Sibel Çetingöz, okulda fark edilmeden bilinçaltına birçok şeyin yerleştiğini aktardı. Okulda “Satır arası öğrenmenin” gerçekleştiğine ve bunun da çok önemli olduğuna değinen Çetingöz, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: “Çatısı ve duvarları olan bir yapıdan söz etmiyoruz. Bunun bir de soyut tarafı var, bu da çok önemli. Bina meselesi eğitimde çok önemli bir konu; ama her şeyin adını koyan bir faktör değil. Binalar, sadece eğitimle ilgili faktörleri etkiler ya da destekler.” “Güvenlik ön planda olmalı” W.Churchill’ın “Önce biz binalarımızı şekillendiririz, sonra da onlar bizi şekillendirir” sözünü hatırlatan Çetingöz, okul yapılarının önemine dikkat çekti. Eğitim yapıları konusunun ülkenin gerçeklerinin göz önüne alınarak, tartışılması gerektiğine işaret eden Çetingöz, “Okul yapılarında öncelikle güvenlik unsuru ön planda olmalı. Çocukların sağlıklı bir ortamda eğitim görmesi gerekiyor. Özellikle küçük çocuklar için güvenlik çok önemli bir konu ve kesinlikle göz ardı edilmemesi lazım. Çok şık okullar yapılıyor, devlet okulları da artık renkli olmaya başladı. Ama içine bakıldığında ‘Yeni tasarlanan şişelere, eski şarap konulması’ gibi bir örnek çıkıyor karşımıza” dedi. “İlginç, kullanışlı, eğlenceli ve anlamlı eğitim yapılarına ihtiyaç var” Oturumun diğer bir konuşmacısı olan Yenilikçi Öğrenme Merkezi Kurucusu Kayhan Karlı, dünyadaki en iyi anaokulu olarak gösterilen ve Tokyo yakınlarında bulunan Fuji Kindergarten üzerinden iyi bir eğitim yapısının nasıl olması gerektiğini vurguladı. Bütün dünyası koşuşturmaca üzerine olan çocukların bu özelliğinin göz önüne alınarak Fuji Kindergarten’ın tasarlandığına dikkat çeken Karlı, “Okul doğa ile bütünleşmeye çalıştırılmış, doğayla iç içe diyebiliriz, öğrencilerin çok rahat hareket edebileceği geniş bir alanda kurulu. Öğrenciler bütün gün koşu, tırmanma ve zıplama gibi kendilerine özel aktiviteler gerçekleştiriyor. Fonksiyonel ve değiştirilebilir bir okul yapısı söz konusu. Tek katlı, çimler doğal, ahşap ve çelik kullanılarak tasarlanmış” dedi. “Nasıl bir eğitim, nasıl bir hayat istiyoruz” sorusunun tasarımdan önce mutlaka sorulmasının gerekliliğine değinen Karlı, itiraz eden ve soru soran çocukların yetiştirilmesi gerektiğini belirtti. Eğitim yapılarının teknolojik mekanlar olarak tasarlanmasının önemine dikkat çeken Karlı, akıllı ve 21. yüzyıl pedagojisine yönelik okullar yapılmasının faydasına değindi. Özellikle paylaşım alanlarına vurgu yapan Karlı, “İlginç, kullanışlı, eğlenceli ve anlamlı eğitim yapıları olmalı. Mimarlardan da bu özellikleri yansıtan tasarımlar bekliyoruz. Öğrencilerin kişisel becerilerini geliştirecekleri yapılar ortaya konmalı. Bütün bunların yanında ekosistemi destekleyecek yapılara ihtiyacımız var” dedi. Karlı, 21. yüzyıl okulunun, sosyal ve duygusal öğrenmenin ekosistemi belirlediği, teknolojinin etkili araç olarak kullanıldığı yer olduğunu sözlerine ekledi. “Mimar elinden çıkan eğitim yapıları istiyoruz” Birçok eğitim kurumunun kurulmasına öncelik ettiğini ve mimarlarla birebir çalışma olanağı bulduğunu söyleyen MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, mimarlığın keyifli bir meslek olduğunu vurguladı. Türkiye’de eğitim yapılarına kafa yoran mimarlara ihtiyaç olduğunun altını çizen Prof. Dr. Erhan Erkut, mimar elinden çıkan eğitim yapıları istediklerini vurguladı. Eğitim binasının tasarlanmadan önce son kullanıcıları ile konuşulması gerektiğine değinen Prof. Dr. Erkut, “Son kullanıcı ve paydaşların görüşleri alındığı zaman o eğitim yapısının olup olmayacağını anlıyorsunuz. Endüstriyel eğitim yapıları bitti artık, Türkiye de bunun farkında olmalı. Bilginin dönemi bitti; yetkinlik ve beceri dönemi var. Kürsüden konuşan uzman görüşü reddediliyor. Sıralar yerine, öğrencilerin birlikte öğrenebileceği kümeler oluşturulmalı. Öğrencilerin birbiri ile çalışabileceği, esnek çalışma ortamları yaratılmalı. Kütüphanelerin etrafında tasarlanan üniversiteler olmalı. Üniversitelerdeki oditoryumlar sınıflara ayrılmalı. Mekanlar gereksiz büyüklükte yapılmamalı, artık büyük sınıf dönemi bitti. Küçük sınıf ortamlarında etkileşim daha fazla. Gösterişli oditoryumlar yerine bu tarz sınıflar yapılmalı” dedi. Öğrencilerin birbiri ile konuşarak ve etkileşimde bulunarak öğrenmesi gerektiğini savunan Prof. Dr. Erkut, teknolojinin de buna destek olan bir araç olduğunu kaydetti. Eğitim yapılarında enerji verimliliği konusuna da değinen Prof. Dr. Erkut, daha fazla sürdürülebilir ve ekolojik yapıya ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi. “Öğrenmeye yönelik okul tasarlanmalı” Açı Okulları Yönetim Kurulu Üyesi Kerim Gürçay ise, konuşmasını ağırlıklı olarak lise binalarının nasıl olması gerektiği üzerine yaptı. Bina tasarımında en az hatanın mimarlara ait olduğunu ifade eden Kerim Gürçay, ülkenin kendi içindeki sıkıntı ve sınırlarının bunda etkili bir paya sahip olduğunu vurguladı. Öncelikle “Neden okul yapıyoruz?” sorusuna cevap aranması gerektiğine işaret eden Gürçay, “Sabit bir dersliğe ihtiyaç yok. Her an, her şeyin değişebileceği bir öğrenme ortamı yaratılmalı. Öğrenmek isteyenler, bunu ne iyi yapabileceği eğitim yapılarına ihtiyacımız var. Evrilen eğitim yapıları olmalı. Eğitim binalarının altyapıları dışarıda olacak, bunların yeniden yapılabilir şekilde dizayn edilmesi gerekiyor. Okulların içinde tasarım atölyeleri olmalı, öğrenme odaklı okul tasarlanmalı. İlgi alanlarına göre sınıflar oluşturulmalı ve çocuklar kendi ilgili alanlarına göre bu sınıflara yerleştirilmeli. Bu tür sınıflarda, çocuklar öğrenir” dedi. Her bir öğrenci ile çalışma ortamının olacağı sınıfların tasarlanmasının önemine dikkat çeken Gürçay, eğitim yapılarının insan ve öğrenme odaklı, yeni teknolojilerle desteklenmiş yapılar olması gerektiğini sözlerine ekledi. |