Türkiye Geçen Yıl Ortalama...
“24 Kent ve 80 İlçe Deprem Bekliyor!”
Düzce Depremi, Büyük İstanbul...
Düzce'de 5 Büyüklüğünde Deprem
İstanbul Depremi için Global...
Konya'da 5,1 Büyüklüğünde Deprem
Binlerce Okulun Deprem Dayanıklılığı...
İzmir'de Depremzedelere Ek İmar Hakkı
Deprem ve Yangın Uzmanları...
Dere Yatağına Deprem Konutu
Başkale’de Deprem Konutları Tamamlanıyor
Deprem Önlemine 1 Ev Parası Ayrıldı
İBB Deprem Tehlikesi için Harekete Geçti
Zorunlu Deprem Sigortasının...
İstanbul’da Her 3 Binadan...
Eski Binalara "Depreme Dayanıklılık Testi Yaptırın" Önerisi
Türkiye Deprem Mühendisliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Bilge Siyahi: "Betonun sağlamlığı, demirlerin çapları, sıklığı bunların çok iyi araştırılması gerekiyor. Bunu belediyeler ve üniversitelerin ilgili laboratuvarlarıyla tespit etmek mümkün." dedi.
6. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı dolayısıyla Kocaeli'ye gelen Prof. Dr. Bilge Siyahi, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin herkes için sarsıcı bir özelliği bulunduğunu, binaların nasıl yıkılabileceğini, köprülerin nasıl çökebileceğini, toprağın nasıl kayabileceğini insanların yaşayarak gördüğünü söyledi. Depremin ardından özellikle deprem mühendisliği alanında çalışmalar yapıldığına işaret eden Siyahi, Türkiye'deki yapı stokunun iyileştirilmesi için kentsel dönüşüm projeleri başlatıldığını anlattı. Siyahi, kentsel dönüşümü, yapı stokunun yenilenmesi, yapıların son yönetmeliğe uygun hale gelmesi dolayısıyla önemli bulduğunu dile getirerek, "Yapıların kontrol edilmesi planlandı. Bu sürüyor. Belki daha başka yenilikçi projeler olabilir. Türkiye'de genel olarak baktığımızda; projenin yapılması ve kullanılan teknikler dünyadan farklı değil, hem uyguladığımız yöntemler hem de bunların projelendirilmesi ve yeni deprem yönetmeliği açısından hiçbir eksiğimiz yok. Kesinlikle büyük adımlar atıldı. Belki kontrol açısından ya da yerleşimlerin nerede olacağına karar verirken daha teknik bakmalıyız." diye konuştu. "Depremle ilgili çalışmalara insanların ilgisi var" Binaların belirli ömre göre inşa edildiğine dikkati çeken Siyahi, şöyle devam etti: "Ortalama yapılar için 50 sene ömür olduğunu düşünüyoruz. Türkiye gibi bir bölgede binaların belirli depremlere maruz kalarak ayakta kalması gerekiyor. 50 senede binadaki malzemelerin bozulma ihtimali var. İçindeki beton ve demirin bozulduğu ya da etkisinin azaldığını düşünüyoruz. Oturduğunuz binaların hangi sene inşa edildiği ve nasıl inşa edildiği önemli. Mühendis projelendirmiş mi? Eskiden kontrolün bu kadar yapılmadığı zamanlarda onay beklemeden yapılmış yapılar var. Bina kaç yaşında, içindeki malzemeler nasıl, mühendislik projesi var mı ve bu uygulandı mı?' bunlara bakmak gerekiyor. Betonun sağlamlığı, demirlerin çapları, sıklığı bunların çok iyi araştırılması gerekiyor. Bunu belediyeler ve üniversitelerin ilgili laboratuvarlarıyla tespit etmek mümkün. Yapım senesini, kimin projelendirdiğini, malzemenin içeride nasıl davrandığını bilmediğimiz, yani kullanılan demir paslanmış mı, bunları bilmediğimiz bir yapının içinde yaşamak bana son derece riskli geliyor." Siyahi, 50 sene önceki yönetmelikle şu anki yönetmelik arasında farklar bulunduğunu, dünyadaki gelişmelerin yönetmeliklere entegre edildiğini anlatarak, "Hem dünyadaki bilgi birikimi farkı var hem de Türkiye'deki hasarlar değerlendirilip uzmanlarca yapılan yeni yönetmelik var. Daha yeni, kontrol görmüş, projesi mühendis tarafından yapılan, iyi malzeme kullanılmış ve ruhsatı alınmış bir binada yaşamayı, daha önceki yapıdan daha küçük bile olsa tercih etmeliyiz. İçinizin rahat olacağı bir mekanda yaşayın veya çalışın." değerlendirmesinde bulundu. |