Serdar İnan ‘Çılgın Proje’ye talip olduğunda, bir yazı kaleme almış ve aynı zamanda şiirler yazan İnan’ı anlamaya çalışmıştım. Söyleşi için karşısına oturur oturmaz yazdığım yazıdan hareketle açıklamalara koyuldu. 2012’de başlayacağını iddia ettiği Altın Çağ’da her klişe dağılacağı gibi, söyleşinin soru cevap klişesi de dağıldı. Ve cevap ile başladı sohbet.
Yazınızda “Hem müteahhit hem şair nasıl olunur “ diye sormuşsunuz. Önce ona cevap verelim. Karada yaşayan hayvanlar var, suda yaşayan hayvanlar var. Bir de, Allah öyle hayvanlar yaratmış ki, hem karada hem suda yaşıyor. Kuşlar iki kanatla uçuyor ya. Birisi duygu, birisi akıl. Bu dünyaya iki kanatla uçmak üzere geldik. Uçamasak bile en azından uçmayı öğrenmek üzere geldik.
Ben “Hem müteahhit hem şair nasıl olunur?” diye sormamıştım. Sadece 30 milyar doları olan şair tanımadığımdan bahsetmiştim.
Türk filmi; fakir şair oğlan ve zengin kız… 2012’de altın çağ başlıyor...
Artık klişelere yer yok diyorsunuz.
Ha biliyorsunuz, süper. Böyle olmasının sebebi de iletişim çağının bitmiş olması. Eskiden bir söz söylerdin yankısı 300-500 sene sonra dönerdi. Şimdi bir söz söylüyorsun üç saniye sonra geri dönüyor. İnsanlık öyle bir noktaya geliyor ki, bu iletişimin etkileşimi ortaya çıkıyor. İletişim çağında yapılacak her şey bitti artık. Yeni bir icat yok. Bütün ilişkiler yeniden yazılacak.
Karışık bir çağ başlıyor…
Dikkat et bilimkurguda hiç demokrasi yok. Star Wars mesela. İmparator var orada. Gelecekte demokrasi var mı? İnsanın içinde aslında demokrasi yok. Modern çağda bilimkurguya atıfta bulunuyorlar. Olması gereken yönetim tarzında şura var. Önce bir şura seçiyor insanlar, şura gidiyor yönetimi seçiyor. Bu ne demek? Sen Harvard’ı bitirmişsin, dünyanın filmlerinin yarısını seyretmişsin, kitaplarını okumuşsun, bir oy veriyorsun. Köyünden çıkmış Ayşe abla da bir oy veriyor. Bu nasıl demokrasi?
Aysun Kayacı’nın “Çobanın oyuyla benim oyum bir mi?” sorusuna geldik.
Demokrasinin eksisidir bu. Çobanın oyuyla benim oyum aslında bir. Nerede bir, şuranın seçiminde bir. Ama şura’da belli seviyedeki insanlardan oluşuyor. Günümüzün demokrasisiyle eskinin totalitarizmini birleştirip daha güzel bir doğru oluşturuyoruz. Altın çağın yönetim biçimi bu. Altın çağın ifadesi şu; hiçbir kimse, hiçbir fikir diğerine rağmen var olmayacak. En üst fikir, en doğru fikir “Bütün fikirlerin içinde doğru parçacıkları vardır” diyen olacak. Çokluktan tekliğe gelen fikir varolacak. Altın çağ ormanı bütün varlıklarıyla kabul etmektir. Bir aslan kral olmak suretiyle tabii…
Aslan Kral’ı sen de seveceksin. “Ben bu ormanı adil yöneteceğim” diyecek. Akrebe “Sen niye akrepsin?” demeyecek. Eski krallar “Ben aslanım sen akrebi ezerim” diyordu.
O biraz zor gibi geliyor bana. Başbakan’ın balkon konuşmasından sonra olanlara bakınca mesela…
Pratik uygulamasının yanlış olması teoriyi ortadan kaldırır mı? İnsanlık altın fikre doğru giden bir yolda. Eskiden şairler, filozoflar arasında altın fikre doğru yönlendirenler vardı, kesenler vardı. Şu an eskiye göre fark, altın fikir gerçek olacak diyorum ben. Ve gerçekleştirecek olan şey iletişim.
Katıldığınız toplantılarda da böyle “mistik” mi oluyor sunumlarınız?
Yok herkesle konuşulmaz bunlar. İnsan insanın anasıdır. Ben sizin yazılardan, kafanızdan alıntılar alıyorum. Aslında güzel olurdu anlatsanız…
Yapılacak ama bu ilk sesleri. Ben adımları anlatıyorum. Birdenbire olmuyor ki bunlar. Hiçbir şey bulmuyorsan git bir boşluğa çığlık at. Hiçbir çığlık âlemde yankısız kalmayacak. Yaşam dediğin anda kayıtlı. İstediğin gibi ileri, istediğin gibi geri sayabilirsin. Şimdi uzayda 558 ışık yılı git. Kuzeye git, döndür teleskopu, ne görüyoruz, 1453 İstanbul’un fethi. Fatih Sultan Mehmet ayakta. Fatih öldü mü şimdi?
1453’te herkes aynı fetih “güzelliğini” görmez. Kimileri için de savaştır, yerinden yurdundan olmaktır… En kötü halin bile daha olumlu olduğunu düşünüyorum. Örneğin, ben buradayım, aslan orada yatıyor. Aslan hareketlenmeye başladı, daha kötü durumdayım gibi ama daha iyi durumdayım. Çünkü orada hareket var, dinamizm var. Dinamizm döndürülebilecek, yönlendirilebilecek bir olgudur. Ben elimdeki mızrağı aslana yatarken atsam saplanmayabilir. Bana doğru atlarken isabet ettirme ihtimalim daha kuvvetli. Yani diyorum ki daha zor hal bile baktığın yere göre çok daha iyidir.
Aslanın iyiliği ne olacak?
Ya siz inanılmaz birisiniz yani. Tarih yazar ya… Şimdi bak. Seninle evlendik. Küçük Armutlu’da gecekondumuz var. Ben iyi kocayım. Sen de kötü pesimist hanımsın. “Hanım” diyorum, “pencereyi açsak, ne güzel boğaz var, yeşiller. Ne güzel hava ışıltılı…” Sen de mutfakta arka tarafa bakıyorsun. Arkada çöpler, pis yollar, çingeneler, ne ararsan var…
Çingeneleri çöplerle bir tuttunuz. Sulukule’nin kentsel dönüşüm adına ‘temizlenmesi’ gibi. Çingeneler ne kadar uzak, o kadar iyi…
Değil tabii. Ormandaki bütün yapraklar aynı olsaydı nerede kalırdı ormanın güzelliği. Sulukule’nin boşaltılmasına sonuna kadar karşıyım. İstanbul’un güzelliği, zenginliği, kendi içindeki çeşitliliğiyle vardır.
Bunları da anlatsanız insanlara...
Kitabın sonunu söylersek başından kitabı okur musun? İyi bir kılavuzsan yolu sırtında yüklerle insanlarla beraber geçiyorsan “Yol çok zor” dersen başından vazgeçer. Adama varacağı yeri anlatacaksın ama o yolu insanlarla beraber aşacaksın. Yaptığınız seyahatlerde yatırımcılar nasıl bakıyor projelerinize?
Türkiye’ye para akıtacak olan eski Sovyet, İran ve Arap coğrafyası. Batı’da zaten kriz var. İran’da muazzam bir Türk hayranlığı var. Mısır’da da öyle. Düşünün Türk anayasasını Arapçaya çevirtmişler.
Evet. 1980 darbe anayasası çevirtmişler. Ne hayır gelirse artık…
2012’de daha iyisini yapalım onu çevirsinler. Sonuçta bir Türkiye hayranlığı devam ediyor dünyada. Ay yıldız inanamayacağınız kadar yükselmiş durumda. Araplar ellerinde ay yıldızlı bayraklarla savaşıyor. Suriye sınırına ay yıldızlı bayrak çekiliyor. Bunları görmek lazım. Mısır’dakiler “Yeter ki Türkiye’den gelin konut yapın” diyorlar. Türk dizilerini, filmlerini izliyorlar.
Bunları görüyoruz zaten de, bu da bir tür fetih ruhu değil mi? Mısır’ın inanılmaz bir kültürü var zaten. Biz neden Kıvanç Tatlıtuğ’u oraya da dayıyoruz ki?
Kıvanç Tatlıtuğ ormandaki sincap. Ormanın hepsine bakmalıyız. Bir dinamizm oluşuyor dünyada. Sen bu dinamizmi olumluya çevirebilirsin. Bu dinamizmin yönetimi Türkiye’ye geçiyor. Alman bakan geçenlerde Davutoğlu’na ne dedi?“Türkiye’yi almamız gerekir AB’ye. Almaz isek Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’dan kuvvetli hale gelmesi ihtimali var” dedi.
Başarının sırrını “Aza üzülmeyip çoğa coşmamak” olarak tanımlıyorsunuz ama şu son durumumuz çoğa coşmak gibi geliyor bana.
Orada diyorum ki olana, akana uymak gerek. Akan deli bir Nil’se, acaba coşan Nil mi, yoksa coşanı söyleyen Serdar mı? Biz dile getiriyoruz. Sahip çıkmak, dikkat etmek lazım diyoruz.
Diyorsunuz ki 20. asırda kalaşnikof modaydı. Kalaşnikoflu insanların fotoğraflarını görürdük. 21. asırda yerine ayyıldız geçti. Ay yıldız oldu kalaşnikof sonuçta.
Ay yıldız güneş tutulmasıdır aslında. Güneş Allah’ı temsil eder. Ay dünyayı, dünyevi boyuttur. Güneşin içine ay geliyor. Böyle mistik anlamlarıyla algılansa her şey çok güzel de…
Ne yapalım onlar bize uysun. Bu dünya iyiyle kötünün arenasıdır. Orta halde bir yerde gidecek kıyamete kadar. Hiçbir iyi kalmadığı gün kıyamet kopacak. 500 sene Altın Çağ sürecek. Sonra o da deforme olacak. Dünyada kötülük var olacak. Kıyameti 2800’ler diye tahmin ediyorum.
Deniz Gezmiş için de yazdığınız bir şiiriniz var…
O da ormanın tavşanı işte... O şiir insan sevgisiyle ilgili. Deniz Gezmiş bizim tarihimizde bir ayıptır. Hiçbir insanı öldürmemiş birini idam edemezsin. Deniz Gezmiş’le aynı fikirde değilim. Çocukluğumdan beri sağ fikirlerle büyümüş bir insanım. O fikirlere açık değilimdir. Sol fikirlerin sevgi kısmına açığım ama insanın her şeyi yapabilecek muktediratı olmayan bir varlık tanımına karşıyım. Sol bütün insanları altlarda bir yerde birleştirir. İnsanların birbirinden farklı varlıklar olduğunu kabul etmez. Herkesi aynı üniformaya giydirmeye çağırır. Sağın da kendi fikirlerini dikta etmesine karşıyım ama sağın içinde var olan bir insan bir dünyaya bedeldir gücü, her şeyi dönüştürebilmeye inancı ve pozitivizminin yanındayım.
Sizin sol tanımınız biraz fazla eski değil mi?
Altın çağın kuralı hem sağ hem sol. Hem o hem bu.
Sol gösterip sağ vurmak olmasın da...
Hem sol, hem sağ…
Serdar İnan kimdir?
Serdar İnan’ın ismini ilk olarak ‘Çılgın Proje’ye 30 bin dolar teklifiyle duyduk. İnan proje üretmeyi seviyor. 2008 yılında ürettiği “çılgın” projelerinden biri de Haliç ile Karadeniz’in birleşeceği ‘Venedik Projesi’ydi.1965 yılında Erzincan’da doğan Serdar İnan, Robert Kolej’in ardından İTÜ Mimarlık bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında çalışmaya başladığı İnanlar İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı. Bugüne kadar imza attığı proje sayısı şimdilik 100. İnan, Mimar Sinan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nın yanı sıra İstanbul İnşaatçılar Derneği’nde başkan vekili olarak görev yapıyor. Aynı zamanda makaleler ve şiirler yazıyor, yayımlanan şiir kitapları şöyle: ‘Yansımalar’, ‘Doğum’, ‘Seninle Bensiz’, ‘Mahşer’. Sırada yeni kitabı ‘Asl-ı Suret’ var.
|