Çin’in ekonomik büyüme hızı son 25 yılın en düşük oranına geriledi. Yıllardır çift haneli oranlarda büyüyen Çin ekonomisinin bu yıl yüzde 7,5 oranında büyüyebileceği, hatta büyüme hızının yüzde 7’nin altına düşebileceği belirtiliyor. Hong Kong Singapur Banking Company’nin (HSBC) genç sanayi ülkeleri analisti Bernhard Esser dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin yavaşlamasının sürpriz olmadığını söylüyor:
“Elan Çin’de periyodik konjonktür kırılmasına tanık oluyoruz. Yurtiçi talep eskisi kadar değil. Çin şirketlerinin yurt dışından aldığı siparişler de gerilediği için konjonktür doğal olarak baskı altına giriyor”.
Eskiden küresel bulaşma tehlikesi karşısında Amerikan ekonomisinin dikkatle izlenmesi salık verilirdi. Günümüzde ise aynı dikkati uzak doğuya da vermek gerekiyor. Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, dış ticareti teşvik amacıyla faaliyet gösteren ve bir kamu kuruluşu olan Alman Dış Ticaret ve Yatırım Ajansı’nın (Germany Trade and Invest) uzmanlarından Christina Otte Çin ve Alman ekonomilerindeki bütünleşmeye işaret ediyor:
“Çin ve Alman ekonomilerinin birbiriyle nasıl kenetlendiğini görmek için Almanya’nın Çin ile olan ticaretine bakmak yeter. 1990 yılından bu yana Almanya’nın ihracatı 20, ithalatı ise 30 katına çıktı. Bu rakamlar karşılıklı ekonomik bağımlılığın ne kadar arttığının ölçeği sayılır”.
Almanya'nın alternatifsiz ticaret ortağı
Christina Otte Çin’deki hızlı büyümenin öncelikle ihracata bağımlı Alman sanayi şirketlerine yaradığını, Alman şirketlerinin satış hasılatını ve kârını bu sayede arttırabildiğini hatırlatıyor:
“Çin, Almanya'daki birçok sanayi branşının en önemli pazarı oldu. Başta otomotivi ve makine sanayini sayabiliriz. Alman sanayinin ana kollarında faaliyet gösteren işletmelerin en önemli alıcısı Çin’dir”.
2014 yılında Almanya Çin’e 74,5 milyar Euro’luk ihracat yaparken Çin’den ithal ettiği ürünlere 79,7 milyar Euro ödedi. Ticari ortaklardan birinin sıkıntıya girmesi otomatik olarak diğerini de etkiliyor.
‘Tehlike yapısal sorunlardan kaynaklanıyor'
Alman özel sektörü araştırma enstitüsünün başkanı Michael Hüther’e göre borsadaki sarsıntı Çin ekonomisindeki yapısal sorunların bir işareti ve dolaylı olarak Alman ekonomisini de tehlikeye atabilir. Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü Başkanı Ferdinand Fichner ise Çin borsasındaki değer erozyonunun finans piyasalarıyla ilgili olduğunu ve alarm zillerini çalmaya gerek olmadığını söylüyor.
Çin’deki yapısal bozuklukların başında kentli ile köylü arasındaki gelir adaletsizliği ile nüfus yaşlanmasının geldiğini belirten HSBC Bankası analiz uzmanı Bernhard Esser, sosyoekonomik dengeleri tutturmanın yüzde yedi yerine yüzde onluk büyümeyle daha kolay olduğunu ancak yine de paniğe kapılmamak gerektiğini söylüyor:
“Her şeye rağmen Çin’de muazzam bir talep potansiyeli bulunduğunu ve sanayileşme merdiveninde basamak atlamanın mümkün olduğunu düşünüyorum”.
|