Eyüp Muhçu diyor ki, aslına uygun olsaydı, "orijinaline benzeseydi", yapılan "restorasyon" olurdu. Bu saçmasapan lafgüzarlığa dayanmak çok zor. (Bu arada küçük bir ayrıntı: Ben de ta başından itibaren zaten 20. yüzyıl başındaki fotoğrafın Mimar Sinan dönemindeki olmadığını, zaten ihale ile yaptırılan projenin "ihya" gerekçesinden başka bir şeyle örtülemeyeceğini söylüyorum.) Bu durumda sormazlar mı "orijinal taklit" nasıl mümkün? Yıkılan yapı zaten taklit. Peki ya taklit olmasaydı, yıkılan Mimar Sinan eseri olsaydı ne olacaktı? Gene taklit! Bu sıradan yapı da tam da sorunu faş etmiş. (Zaten edeceği de belliydi, bir sene önce yazmıştım.) Arsanın çevresi de işhanı dolmuş. Restorasyon, mimarlık imar meselesine alet edilmiş. Ama kimin umrunda? Yakında Tophane'deki Usta Mektebi de parkın içine, kalıntıların yerine inşa edilir. O zaman da Eyüp Muhçu aslına benzedi, ama yerinde değil mi diyecek? Kendimizi kandırmayalım. Meslek kuruluşunun böyle fetvalar vereceğine, mimarlık alanında düşünce özgürlüklerini savunması gerekir. Ama bunu yapacağına kısa yoldan sorun "iktidarın zihniyeti" deyip kendi sorumluluğunu örtbas ediyor. Bu basmakalıp uygulamanın bile Eyüp Muhçu'nun restorasyon dediği, hiçbir deneysellik, düşünce içermeyen, ihale ile yaptırılan "ihya" projelerinden daha iyi olduğunu düşünüyorum. Evet: Gizlenmiş öznellik içeren (Eyüp Muhçu'nun restorasyon dediği )"ihyâ" bile bundan beter. Ama Mimarlar Odası Başkanı buradaki meselenin farkında bile değil. Biraz uğraşsa iktidarın zihniyetine havale ettiği sorunun odanın hazırladığı proje ihalesi taban fiyat listesinde de aynen tekrarlandığını görür.
|