164
|
TÜRK YAPI SEKTÖRÜ RAPORU 2016
hareket ederek, dampingli ithalatı sınırlayıcı bir önlem alamamış
olması, söz konusu olumsuzluğu derinleştirmiştir.
2015 yılında sektör son 20 yılın en sarsıntılı dönemini geçir-
miş bulunmasına ve sıkıntıların halen devam ediyor olmasına rağ-
men, Türk çelik sektörünün ülkemiz piyasasında ithal ürünlerle
karşı karşıya kaldığı haksız rekabete karşı korunmamış olması, te-
sis kapanmalarına, işçi çıkartılmasına ve vardiya sayılarının azal-
tılmasına neden olmuştur. Sektörde yaşanan üretim duruşları,
üretim kesintileri ve işçi çıkartmalar, acilen çözüm üretilmesi ihti-
yacını ortaya koymaktadır.
Sektördeki kan kaybının önüne geçilebilmesini teminen, Tür-
kiye çelik piyasasının da diğer ülkelerde olduğu gibi, dampingli ve
devlet destekli çelik ürünleri ithalatının yol açtığı haksız rekabet-
ten korunmasına, adil rekabet ortamının tesisini mümkün kılacak
tedbirlerin süratle alınmasına, sektörün kurulu kapasitesinin da-
ha etkin bir şekilde kullanılmasına, katma değerin yurtiçinde bıra-
kılmasına ve yurtiçindeki istihdamın desteklenmesine ihtiyaç du-
yulmaktadır. Bu durum, sektörün sahip olduğu potansiyelin etkin
bir şekilde değerlendirilerek, ülke ekonomisine katkısının arttırı-
labilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.
Sektörün Sorunları ve Gündem Maddeleri
Sektörün en önemli gündem maddesi, yurtiçi piyasada dam-
pingli ve devlet destekli ürünlerin ithalatının yarattığı haksız re-
kabet ortamının giderilmesidir. Dünyadaki büyük çelik tüketicisi
piyasaların kapılarını dampingli ve devlet destekli ithal ürünlere
kapatması, hızla büyümekte olan Türkiye piyasasını en büyük he-
deflerden birisi haline getirmiş ve devlet desteklerinden yarar-
lanamayan Türk çelik üreticileri, haksız rekabetiyle karşı karşıya
kalmıştır. Yurtiçi çelik tüketiminin % 20 civarında arttığı son 4 yıl-
dan bu yana Türk çelik sektörünün üretimi % 7,5 düşerken, çelik
ithalatı % 50 oranında yükselmiş ve ithalatın Türkiye’nin tüketimi
içerisindeki payı % 56 seviyesine kadar çıkmıştır.
Kış şartlarında enerji temininde yaşanan sıkıntılar pek çok
üreticinin uzun süre durmasına yol açmış, enerji kesintilerinin be-
lirli bir program dahilinde yapılmamış olması ve yaşanan koor-
dinasyonsuzluk, kesintilerin yol açtığı zararı daha da arttırmıştır.
Dünya genelinde korumacı tedbirlerdeki artış da dikkate alına-
rak, sektörün dampingli ve devlet destekli ürünlerle rekabet et-
mek durumunda bırakılmaması, kamu yatırımlarında yurtiçi girdi
tedarikine öncelik verilmesi ve kapasitelerin etkin bir şekilde kulla-
nılabilmesi, hayati önem taşımaktadır. Bu cümleye ek olarak;
• Dampingli ve devlet destekli çelik ithalatının sınırlandırılması-
na imkân sağlayacak korunma tedbirlerine yönelik soruşturma
süreçlerinin hızlandırılmasına,
• Türkiye’nin üretim kabiliyetine ve yurtiçi ihtiyacı karşılayabile-
cek kapasiteye sahip olduğu ürünlerde, gümrük vergisi oranla-
rının sektörü yeterince koruyacak seviyelere yükseltilmesine,
• ABD, Kanada ve Hindistan gibi ülkelerin kullandığı tüm enstrü-
manların değerlendirilmesine,
• Yurtiçi tüketimde yerli ürünlerin payının arttırılabilmesi ve it-
hal ürün girişinin sınırlandırılabilmesi için bölgesel enerji boru
hatları, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, otoyol, metro ve de-
miryolu hatları gibi büyük kamu projelerinde, gelişmiş ülkeler-
de olduğu gibi, yurtiçinde üretilen çelik ürünlerinin kullanılma-
sının zorunlu hale getirilmesine,
• Serbest ticaret anlaşmalarının etki analizi çalışmaları yapılma-
dan imzalanmasının çelik sektörü üzerinde yarattığı tahribatın
engellenebilmesini teminen, Japonya, Ukrayna ve Rusya gibi
çelik ihracatı açısından güçlü ülkelerle yapılacak STA’ların dı-
şında bırakılmasına,
• Sektörün en büyük ikinci girdisi konumunda bulunan elektrik
enerjisi üzerindeki TRT Payı, Belediye Fonu, kayıp kaçak gibi sek-
törle hiçbir ilgisi bulunmayan fon ve kesintilerin kaldırılmasına,
• Hurda ve kömür ithalatından tahsil edilmekte olan çevre katkı
payı uygulamasına son verilmesine,
• Türkiye ile AKÇT arasındaki serbest ticaret anlaşmasının revi-
ze edilerek, yüksek katma değerli ürünlere geçişe ve teknolojik
dönüşüm yatırımlarına teşvik verilmesinin önünün açılmasına,
• İthalatı teşvik eden bir uygulama haline gelen 'Dahilde İşlem
Rejimi’nin, yerli girdi kullanımını teşvik edecek şekilde revize
edilmesine ve bu çerçevede, belge kapanmasında yaşanan zor-
lukların, KDV konusunda karşılaşılan problemlerin, YMM ra-
poru zorunluluğunun yarattığı sıkıntıların aşılmasını ve bu sa-
yede yurtiçi girdi kullanımının ithal girdi karşısında daha cazip
hale getirilmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınmasına,
• Son dönemlerde gerçekleştirilen ihalelere uluslararası statü
verilmek suretiyle sıfır gümrükle girdi ithalatının yapılmasının
engellenmesine,
ihtiyaç duyulmaktadır.
Dünyada bu kadar atıl kapasiteye rağmen, bu kadar özgür
ithalatın yapılabildiği başka bir ülke bulunmamaktadır. Yıllardır
üzerinde çalışıldığı ve tüm hükümet programlarına girdiği halde,
ithalata bağımlılığın giderilmesini mümkün kılacak adımlar atıla-
mamıştır. Hiçbir ülkenin ithal girdiye bağımlı bir şekilde sanayi-
sini geliştirme şansının bulunmadığı hususu, daha fazla göz ar-
dı edilmemelidir.
ABD, Japonya, Güney Kore ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş ül-
kelerde, yassı çelik çok daha yüksek miktarlarda tüketiliyor ol-
masına rağmen, yerli girdi bilinci ile hareket edilmekte ve çelik
kullanıcısı sektörler de ürünlerini rekabetçi bir şekilde tüm dün-
ya ülkelerine ihraç edebilmektedir. Türkiye’de ise düşük fiyatlar-
la hatta zaman zaman kalitesiz ürünler tercih edilerek gerçek-
leştirilen girdi ithalatının, nihai ürün ihracatına ciddi bir katkısının
bulunmadığı gözlenmektedir. İhracatımızdaki yavaşlama da bu-
nu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla mevcut yapı, ne çelik sek-
törüne ne de çelik tüketicisi sektörlere yaramakta, Türk eko-
nomisinin içini boşaltmakta ve taşeronlaştırmaktadır. Konunun,
hükümet programlarına da ters düşen sübjektif çıkarlar çerçe-
vesinde değil, Türk ekonomisinin âli menfaatleri penceresinden