25 bin çalışanın sorumluluklarının üzerinde olduğunu söyleyen
Zorlu'dan ilginç açıklama...
Zorlu Grubu'nun patronu Ahmet Zorlu, grubunda 25 bin çalışanın olduğunu ve
bunların sorumluluklarının üzerinde olduğunu söyledi
Zorlu Grubu, geçtiğimiz yılı 2.5 milyar dolar ihracatla kapatan ve bu yıl 3
milyar dolar ihracat hedefleyen bir topluluk. Cirosu 6 milyar dolar olmasına
rağmen patronu Ahmet Zorlu, buralara hiç yanlış yapmadan gelmediklerini ama
büyük hatalar yapmadıkları için büyüdüklerini söylüyor. Bir de ekliyor: "Ben
önce Allah'tan korkarım. Sonra da işimi kaybetmekten. Çünkü çark büyük. Şu
an grupta gayrimenkulle birlikte 25 bin çalışan var. Türkiye'de reel sektörde en
büyük çalışan sayısı neredeyse bizde. Sorumluluk büyük" diyor.
OKUL VARDI DA OKUMADIM MI?
Denizli Babadağ'ında dokumacı bir aileden gelen Ahmet Zorlu 3 çocuğun
ortancası olarak dünyaya gelmiş. 1983 yılında ticarete atılan babasının yaz
tatilinde devamlı dükkâna gelmesini istediğini hatırlayan Zorlu "Ama ben
çocuktum. Oynamak varken gitmek işe istemezdim. Şimdi babamdan büyük bir servet
kaldı diye düşünüyorum" diye konuşuyor. İlçelerinde lise, ortaokul olmadığını
sadece ilköğretim okulunun yer aldığını dile getiren Zorlu "İlçede üniversite
mezunu nüfus maksimum yüzde 3'tü. 2-3 tane sinema vardı. Ama Okul yoktu. Ben
ilkokul mezunuyum. Ama şimdi 'okul vardı da biz okumadık mı?' diyorum" dedi.
FÖTR ŞAPKALI TÜCCARLAR
Babasından aldığı eğitimle 14 yaşında mal teslim alıp ambar tutmaya kadar işi
tek başına çekip çevirecek kıvama gelen Ahmet Bey, 15 yaşında işleri geliştirmek
için gurbete çıkmış ve Trabzon'a gitmiş. Hep büyümek istediğini dile getiren
Zorlu bunda da Babadağı'ndan alışverişe gelen fötr şapkalı İstanbullulara
özenmesinin etkili olduğunu ifade ediyor. O günleri "Ben yapayım isterdim. Büyük
tüccar olmak isterdim. Babam ise bu isteklerime 'çocuk' diye bakar güler
geçerdi" diye anlatan Zorlu, o günlerde postane kapısında beklediği sipariş
mektuplarını ve sipariş gelmediği zaman duyduğu hayal kırıklıklarını dün gibi
hatırlıyor.
İLK BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI
15 yaşından müthiş sipariş aldıkları Karadeniz'e hizmeti yakınlaştırmak için
Trabzon'a yerleşen ve dükkân açan Zorlu, Trabzon'da aldığı hayat derslerini de
şöyle anlatıyor: "Dolma senet gerçeğiyle ilk kez orada karşılaştım. 30-40 bin
liralık mal sattık ama bütün senetler protesto oldu. Bu olunca iplikçiler bize
iplik vermekten korkmaya başladı. Amcamla da geçinemedik. Ortaklık bitti. Babam
da biraz tedirgin oldu. 5-6 ortakla yeni şirket kurdular."
UYKU KAÇIRAN ZARAR
Babasının yeni kurduğu ortaklıkta 150 lira maaşla çalışmaya başladığını dile
getiren Zorlu, ardından yaşanan ihtilal ile bir kez daha sarsıldıklarını
anlatıyor: "Elimizdeki stok malları bohçacılara satarak stokumuzu bitirdik. Ama
bir baktık yıl sonunda 10 bin lira içerdeyiz. Kasada zarar çıkınca ortaklardan
biri gözümün içine baktı. Ben de üstüme alındım tabii. Ben kasadan hiç para
almazdım. Para yetmezse yarım ekmeğe iki köfteyle öğle yemeği yerdim. Otele
geldim. Uykum kaçtı. Bir daha saydım. Fark etmedi. Bu benim için büyük bir korku
oldu"
Rakipler kadar teşvik alsaydık 10'a katlardık
1970'lerde Trabzon ufak gelmeye başlayınca İstanbul'a giden Zorlu için dönüm
noktası emprime çarşaf işi oldu. Taç markası büyümesinin ilk ivmesi oldu. Pazar
kokusunu iyi alan Ahmet Bey 1970'lere kadar fason üretim yaptırdıktan sonra
Korteks'i kurdu. Entegre olmaya başladı. Ürün yelpazesini genişletti. 1994
yılında da Vestel'in sahibi oldu. Aldığında 360 bin televizyon üretimi varken
şimdi 11.5 milyon televizyona çıktıklarını dile getiren Zorlu, “Rakiplerimizin
aldığı teşvikleri biz alsaydık Türkiye bambaşka bir yerde olurdu. İhracatımız 10
katına çıkardı" diyor.
Hayali ihracat teklifi bile aldı
Zorlu 1980'de kendisine gelen ve kabul etmediği hayali ihracat teklifini de
şöyle anlattı: "Büyük bir işadamı, 'Sen çok cici mallar yapıyorsun. Gel bunu
ihraç edelim' dedi. Ben de 'Zaten ihraç ediyorum' diye cevap verince 'Merkez
Bankası'nın desteğini biliyor musun?' diye sordu. Ben de 'Biliyorum' dedim.
Sonra anlatmaya başladı: 'Diyelim ki senin elindeki mal 5 dolarsa, fiyatı 30
dolar yaparız. Yüzde 32 teşvikle Merkez Bankası'ndan 9 dolar alırız. Malın
bedeli 5 doları sen alırsın. Kalan 4 doları da paylaşırız. Malları da nehire
dökeriz.' Ben de sordum 'Nereden alacağız bu parayı' diye. 'Tabii ki Merkez
Bankası' cevabı geldi. 'Peki Merkez Bankası kim?' deyince ne demek istediğimi
anladı. 'Kusura bakma' dedim. 'Tüyü bitmedik yetimin hakkını yemem'. Şimdi bana
bu teklifi getiren o insanların hiçbiri yok. Hepsi yok oldu."
Otel için 3 grupla görüşme halindeyiz
Haziran gibi satışa çıkması planlanan Karayolları arazisindeki projede
fiyatların belli olmadığını dile getiren Ahmet Zorlu, satış tarihi için haziran
aynı gösteriyor. Projedeki daire sayısının 450- 500 olacağını ifade eden Zorlu,
şöyle konuştu: "İç dizayn değişti. Gelen giden çok. Dairelerin tamamını
karşılayacak talep fazlasıyla var. Fiyat belli değil. Ben de proje içinde
yaşayacağım. Ama dairemi daha seçmedim. Otel konusu tam netleşmedi . Ama ay
sonuna kadar onun da kararını vereceğiz. 3 grupla görüşüyoruz. Daha önce
Türkiye'ye girmemiş bir grup da var içlerinde. Ama ay sonunda netleşecek."
Yılmaz'ın zengini olsaydım Zorlubank için izin alırdım!
Ahmet Nazif Zorlu daha önce beyanatlarında 'Ben Özal dönemi zenginiyim'
demişti. Ama Mesut Yılmaz'la dostluğu da eskilere dayanır ve birlikte anılır.
Kendisine, 'Mesut Bey'in işinizde hiç desteği oldu mu?' diye
sorduğumuzda "Birine siyaseten 'bana destek ol' demek benim tabiatıma aykırı
bir şey bir kere. Mizacım buna müsaade etmez" diye yanıt verdi. Sonra da daha
önce hiç duymadığımız bir banka başvurusu anısını anlattı: "Hiç aklımızda yokken
1991-1992 yıllarında Zorlubank için müracaat ettik. O zaman Mesut Yılmaz
Başbakandı. Bana izin vermediler. Ben de 70 milyon dolara Denizbank'ı satın
aldım. Sadece ismini aldım. Mesut Yılmaz zenginiysem madem, benim onun
Başbakanlığı zamanında banka müsaadem neden ıkmadı. Bu da bunun bir ispatıdır."
Hiçbir siyasi görüşü olamayacağını ama iyi politika yapanı hep benimsediğini
ifade eden Zorlu şöyle devam etti: "Benim partim, işimdir. Mesut Bey'le tanışmam
onun amca çocuklarıyla ticari alışverişimizle oldu. Zaten benim devletle işim
olmadı. Şu devletten şu ihaleyi aldın desinler. Karayolları için 3 sene
uğraştım. Tüpraş'ta ihaleyi aldım, iptal oldu. Biz devletle iş yapmıyoruz."
Bankayı sattım ama kartını kullanıyorum
Bankayı sattınız. Peki mevduatınız Denizbank'ta mı hâlâ?
Denizbank'la çalışıyorum. Onun kartını kullanıyorum. O benim bebeğim.
Sıfırdan yetiştirdik onu.
Enerji ve gayrimenkule yapacağınızı söylediğiniz 5 milyar dolarlık
yatırımın neresindesiniz?
Çoğunu yatırdık. 2012'de daha önce söylediğimiz gibi enerjide 4 bin MW'a
ulaşacağız inşallah. Şu anda çalışır vaziyette 1000 MW var. Yapılmakta olan 2
bin MW var. Kriz de biraz etkili oldu. Devam eden yatırımları durdurmadık.
Sadece planladıklarımızdan ertelediklerimiz oldu...
Bulduğunuz doğalgaz rezervi nedir?
Epey gaz çıkardık. Rezerv olarak 150-160 milyon dolarlık var. Ama 15 gün önce
yeniden bulduk.
Zeytinlik Adası size mi kaldı?
Birazcık kalsın o bize. O da bizim olsun. Ben yeşili çok severim. Bahçede
gördüğünüz çınar ağacını parayla dikemezsiniz. Koca projeyi kaydırdık biz bu
ağaç için. Bir de ıhlamur ağacı var. 30 metre kaydırdık projeyi
bunları korumak adına. Zeytinlik için de yapılanma hakkım var. Tesis yapalım
dedik ama ben o doğanın bozulmasına kıyamadım. Çevreci de olmak lazım. Biz
enerjide de buna çok önem veriyoruz.
Bebek'teki otel projesi ne oldu?
Orası butik otel olacak. İşletmesini de bir markaya vereceğiz.
Deva arazisinde başlıyor musunuz?
Evet. İş merkezi olacak. Holdingin bir kısmını da oraya taşıyacağız. Orada
rezidans da olacak.
Sizden sonrası ne olacak?
Çalışabildiğim kadar çalışacağım. Ama kimseye kalmamıştır. Kurumlar
kalıcıdır. İnsanlar sadece oraya yöneticidir. İyi yöneten kalır.
İyi yönetemeyen de gider. Tabii bunu evlatlar da sürdürecektir. Ben babamdan
büyük servet aldım. Onun kredisini kullandım.
Siz kendinizi birinci jenerasyon mu kabul ediyorsunuz, ikinci
mi?
İkinci. Babamın kurduğu bir temel var. O dokuma temeli ticari temeli,
piyasadaki bilinirlik olmasaydı olmazdı.
'Hanım da ister misin?'
Ahmet Zorlu "İş başvurusu için gelenlerin 'Cumartesi çalışma var mı?' 'Araba
var mı?' gibi soruları dikkatimi çekiyor. Ben çalışmaktan 48 saat yatağa
girmediğim günleri bilirim. Bu soruları soran bir adaya bir gün 'Hanım da
istiyor musun?' diye sormuştum" diyor. (GAZETE HABERTÜRK)
|