ale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur
Okyay, Kale Grubu olarak seramik
sektöründe ancak 2011 yılıyla birlikte bir toparlanma beklediklerini
açıklayarak, ihracatta yüzde 84 katma değer yaratan sektörün ciddi bir biçimde
desteklenmesi gerektiğini söyledi. Sektörün, özellikle ihracat konusunda sıkıntı
çektiğine, konvansiyonel pazarlarda ciddi bir durgunluk yaşandığına dikkat çeken
Zeynep Bodur Okyay ile Uluslararası Yapı 2009 İstanbul
Fuarı’ndaki Canakkale Seramik & Kalebodur
standında kısa bir söyleşi yaptık.
MesutT: Aynı zamanda Türkiye Seramik Federasyonu’nun da başındasınız.
Kriz, seramik sektöründe nasıl yaşanıyor?
İmalat sanayi endeksinde bir daralma zaten vardı; anladığım kadarıyla bu
devam ediyor. 2009’un ciddi anlamda zor bir yıl olacağı söyleniyordu.
Dolayısıyla rakamlar da bunu teyid ediyor. Hem iç, hem de dış pazarda bir
sıkıntı var. Özellikle ihracat konusunda çok zorlanıyoruz; konvansiyonel
pazarlarımızda durgunluk had safhada. Nisan ayı oldukça iyi gitti, ama Mayıs’ın
ilk haftasıyla tekrar eski rakamlara geri döndük.
MesutT: Ne oranda bir daralmadan söz ediyoruz?
İhracatta yüzde 35.5’luk bir daralma olduğunu, ama iç ve dış pazarları
birlikte düşünürsek yüzde 20’lik bir daralma yaşandığını tahmin ediyoruz. Mart
ayının 15’inden başlayarak, Nisan ayında bir ivme oldu; ancak Mayıs ayında
tekrar bir gerileme yaşandı. İnşallah geçicidir diyerek, hiç olmazsa inşaat
sezonunu iyi yaşama ümidindeyiz. Seneyi tam yaşayamayacağımız zaten aşikardı,
onun için biz 2009’un kötü bir yıl olacağını tahmin etmiştik. 2010 için de yurt
dışındaki hareketlenmeye bağlı olarak bir şey söyleyebiliriz. Eğer ihraç
pazarlarında bir miktar iyileşme ve hareketlenme olursa, 2010 yılında ufak ufak
toparlanır diye düşünüyorduk; ama aslında Kale Grubu’nun tahminleri 2010 yılının
da kötü bir yıl olacağı yönünde. Dolayısıyla biz, ancak 2011’de ümitli
olabiliriz düşüncesindeyiz. Unicera Fuarı, bizim için oldukça iyi geçmişti;
fuara, yurtdışından ciddi alıcılar geldi. Çünkü Çin’de de tadarik anlamında
sıkıntılar var; Yuan Dolarla birlikte değerlendi. Ayrıca bir de kalitesizlik
gibi bir sorun var. O nedenle Avrupalı firmalar, daha yakın olması, standart ve
daha iyi bir kalite sunması nedeniyle Türkiye’ye daha farklı bakmaya başladılar.
Bu anlamda, ‘acaba Türkiye gibi daha güvenilir partnerlere mi dönsek?’ gibi bir
ilgi vardı. Arkadaşlarımdan aldığım bilgilere göre Yapı İstanbul Fuarı’nda da
yabancı katılımcı sayısı oldukça fazla. Tabi bunun işe dönüşmesi, yani kuru
kalabalıktan öteye geçmesi gerek. Bu nedenle biz elimizden geldiği kadar gayret
gösteriyoruz. Seramik sektörü sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Faaliyetini
durduran ya da çok düşük kapasitede çalışan firmalar var. Ama son bir aydır
firmalarda da genel anlamda bir hareketlenme gözlüyoruz.
MesutT: Seramik sektörü genel ekonomik panorama içinde nerede
duruyor?
Türkiye için çok önemli bir sektörüz; ihracatta yüzde 84 gibi bir katma değer
yaratıyoruz. Cari açık probleminin olduğu bir ülkede, bu tür sektörlerin
desteklenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca sektör, üretimden uygulama
aşamasına kadar hem vasıflı hem de vasıfsız herkese bir iş kapısı; dolayısıyla
Türkiye’nin dokusuna çok uygun bir sektör. İşsizliğin bu kadar problem olduğu
bir ülkede, bu nedenle de desteklenmeli. Ayrıca Türk seramik sektörü dünya
sıralamasında beşinci sırada; Türkiye’nin sıralamada yukarda olduğu sektörlerin
sayısı çok fazla değil. Seramik sektörü, marka çıkarma potansiyeli çok yüksek
bir sektör. Devletin bu anlamda bazı projeleri var; ama onların devamı gelmeli.
Firmalın bu yöndeki gayretleri de artmalı.
MesutT: Bu anlamda açıklanan destek paketleri ne kadar işe
yaradı?
Direkt bize yönelik bir şey yok. İnşaat sektörüne yönelik bazı düzenlemeler
yapıldı; ama örneğin 150 metrekarenin üzerinde konut sayısı zaten az, onun
altındakilere de KDV yoktu. Ayrıca inşaat sektörünün başka problemlerinin
olduğunu da unutmamalı. Sorunlu müteahhitlik firmaları da var; alacaklarını
tahsil edemeyen firmalarımızın sayısı da oldukça fazla. Türkiye’de reel sektörün
çok ciddi anlamda desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sanayisi zayıf
olan bir ülkenin kalkınmayla uzaktan yakından bir ilişkisi olamaz. Servis
sektörü de bir şekilde reel sektöre bağımlı.
Mesut: Sektöre yönelik bir önlem ya da teşvik paketinde öncelik ne
olmalı?
Yenileme, şu anda bizim için görünen en önemli şey. Yenilemeyi teşvik etmek
gerek. Evinin mutfağını ya da banyosunu değiştirmek isteyen insana en azından
KDV indirimi ya da yenilemenin miktarının belli bir kısmını gelirinden mahsup
etme imkanı tanınmalı. Bu, sektöre doğrudan bir destek olacaktır. Çünkü
yenileme, sürekli ve katma değeri yüksek bir talep. Üstelik insanlar bazı üst
segment ürünlere de yönelebiliyorlar. Bir de bizim enerji maliyetlerimiz çok
yüksekti. Dünyadaki fiyatların düşmesiyle birlikte, zamların bir kısmı geri
çekiliyor. Bu bizim için sevindirici oldu ama hala yeterli değil. Türkiye’nin
toplam ithalatının yüzde 20’sini kullanan bir sektör olduğumuz için, enerji
nedeniyle sıkıntıda olan firmalar var. En önemli sıkıntılarımızdan biri de
nakliye; yani limanlara ulaşmak. Türkiye, motorini en pahalı kullanan ülke.
MesutT: Kale Grubu, genelde inovatif ürünlere ayrı bir önem veriyor.
Kriz ortamında inovasyon ne kadar sürdürülebilir?
Bizim yapı grubumuzda ar-ge’de 87 kişi çalışıyor. Katma değerli ürünler
üretmek anlamında ar-ge çalışmalarını teşvik etmeye devam etmek istiyoruz; o
bizim önceliğimiz. O konuda hiç taviz vermiyoruz, çünkü ancak inovatif ürünlerle
ayakta kalabileceğimizi düşünüyoruz.
|