Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) 27-30
Mayıs’ta Ankara’da yapılan 41. Genel Kurulu öncesinde anlamlı
bir açılış vardı. 70’lerin unutulmaz TMMOB Başkanı mimar Teoman
Öztürk’ün adı verilen “park”, 26 Mayıs’ta hizmete girdi. Çankaya
Belediye Başkanı Şehir Plancısı Bülent Tanık’ın bu girişimi,
sadece Ankaralılara değil, tüm ulusumuza armağandır… Çünkü mühendis ve
mimarlarımızda Teoman Öztürk’lerle özdeşleşen “yurtsever”lik geleneği, günümüzde
doruğa çıkan “rantsever”liğin gerici politikalarına karşı hâlâ yitirilmeyen
“toplumsal duyarlılık”ların mayasıdır. Nitekim CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da
açılışa katılarak Nâzım’ın ünlü “Akın var akın güneşe akın; Güneşi zapt
edeceğiz, güneşin zaptı yakın” dizelerini anımsatması, ülkeyi sarmalayan “umut
rüzgârı”nın da aynı gelenekten beslendiğini gösteriyordu...
TMMOB yönetimi ise yarım yüzyılı aşkın, “kesintisiz” süren bu duyarlılığın
kaynağını “41. Genel Kurul Çağrısı”nda şöyle vurguluyor: “TMMOB ve odalar,
mesleki demokratik kitle örgütüdür; demokrat ve yurtsever karakterdedir; emekten
ve halktan yanadır; anti-emperyalisttir.. ‘Yeni Dünya Düzeni’ teorilerinin,
ırkçılığın ve gericiliğin karşısındadır.”
Genel kuruldaki en büyük afiş işte bu duruşun “tarihsel özlem”iydi: “Yaşasın
Bağımsız, Eşit, Özgür, Demokratik Türkiye”... Aynı özlemin “güncel”
sorumlulukları da “Özelleştirmeler ve Kamusal Alanın Talanına Hayır”; “Bu Ülke
ve Bu Halk Satılık Değildir” sloganlarıyla özetlenmişti…
Afişlere bakarak düşündüm... Benim “mesleki gözlemler”imle tanık olduğum 35
yılın mücadele gündeminde “kamusal değerlerin talanı” hiç eksik olmadı. Hemen
tüm hükümetlerin “vazgeçemedikleri” ise “ulusal mal varlığımızın
özelleştirilmesi” değil miydi? Ancak bunun “ülkeyi ve halkı satamazsınız”
dedirtecek düzeye tırmanması son yılların ürünü. Geleceğin tarihçileri, 21.
yüzyıl başlarındaki Türkiye’yi kavrayabilmek için, eminim ki en gerçekçi
saptamaları yine TMMOB kaynaklarından bulabilecekler. Yaşadığımız yılları, 1950
sonrası karşıdevrim sürecindeki yağma ekonomisinin “talandan satışa geçiş”
aşaması olarak tanımlayacaklar...
Satışın teknisyenleri
Peki, bu “yeni” aşamadaki “duruş”umuz nasıl olmalı; tarihsel saptamalara
yakışır bir TMMOB politikası için neler yapılmalıdır?
Yanıtını yaşadığımız bazı “farklılık”ları önemseyerek verebiliriz. TMMOB ve
odalarda mesleklerin “toplum yararına” uygulanması için çaba gösteren mimar,
mühendis ve plancılarımızın “ortak sorun”ları arasında artık şu “gerçek” de var:
“yıllardır ‘siyasiler’le tartışılırken; son yıllarda doğrudan ‘meslektaşlar’la
karşı karşıya geliniyor...” Çünkü “pazarlama politikaları”nın uygulanabilmesi
için gerekli “yasal” ve “teknik” hazırlıklara bakıldığında, en değerli koruma
alanlarının bile uluslararası talana açılmasında “bilimsel sakınca görülmeyen”!
raporları siyasiler değil, mimar, mühendis ve şehir plancıları hazırlıyorlar…
Dahası toplumsal çıkarlar yerine bireysel kazançlara dönük teknik hizmetleri
“uydurma terimler”le “ders konusu” yapanlar bile var. Örneğin “ÇED
Raporları”...
Son 3 yıldaki 2 bin ÇED Raporu’ndan yüzde 99’u, yatırımı ve yer seçimini
“çevreyle uyumlu” buluyor! Bunların çoğu meslek odalarınca açılan davalarda
“bilim dışı”lıkları nedeniyle iptal edilmesine rağmen “müellif”lerine hiçbir
yaptırım uygulan(a)mıyor! Benzer şekilde mahkemelere sunulan kimi “bilirkişi
raporları”nda, hâkimleri toplum yararına aykırı hükümler vermeye zorlayan
değerlendirmeler giderek çoğalıyor… Aynı bilirkişilerin “akademik
dokunulmazlık”larına da ne ses çıkartan var, ne de sorgulayan...
Sözün kısası ülkenin ve halkın satışı, mimar, mühendis ve plancıların
hazırladıkları “pazarlama projeleri”, “pazarlama raporları”, “pazarlama
planları”yla gerçekleşiyor. Yağmaya karşı mücadele tarihimizin yüz akı önderi
olan TMMOB’nin, 41. dönemde bu gerçeği mutlaka “önlem gündemi”ne alması
gerekiyor...
|