Biraz önce, bilmem hangi okulun bilmem hangi sandığında
oy kullandım. Ama ne oy kullanmak! Oy kullanmaktan ziyade esaslı bir arbede:
Sandık başkanı ve olay yerine çağrılan jandarmayla girdik birbirimize! Sebep?
Türkiye Cumhuriyeti (TC) vatandaşı Bülent Küçükaslan, oy
kullanmayana para cezası verilecek TC'de oy kullanmak istiyor!
Üşenmemişim, enfes bir öğlen vakti güneşin altında salına salına okulun
bahçesine gitmişim, bir elimde seçmen kartım diğer elimde TC Kimlik Kartımla "oy
kullanacağım" demişim, ve başlamış münakaşa. Hem de, vatandaşlığın neredeyse
fetişleştirilerek "oy kullan vatandaş"a indirgendiği bir ülkede!
Olayı çok kısaca anlatayım... Kardeşim oyunu kullandıktan sonra sandık
başkanlığı görevini yürüten kişiye dönüyor ve soruyor: "Abim de bu sandıkta oy
kullanacak, ama kendisi tekerlekli sandalye kullanıyor ve merdivenlerden dolayı
buraya ulaşabilmesi mümkün değil. Bu sorunu nasıl aşacağız?" Bunun üzerine
sandık başkanı, "Abinizi buraya çıkartmak zorundasınız" diyor. Kardeşim, bunu
kabul etmediğimizi, daha önce de oy kullandığımızı, o zaman sandık başkanının
mührü ve oy pusulalarını aşağıya indirdiğini, sandık görevlilerinin benim oy
kullanabilmemi sağlamakla yükümlü olduğunu tek tek anlatıyor. Dinleyen başkan,
bir an bile duraklamadan, "Olmaz, ya abinizi buraya çıkartacaksınız, ya da oy
kullanmasın" deyiveriyor. Kardeşimin tepesi atıyor tabii. Atıyor, zira 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un
"Sandığın konulacağı yer"i düzenleyen 74. Maddesi çok açık: " Özürlü seçmenlerin
oylarını rahatlıkla kullanabilmeleri için gerekli tedbirler alınır".
Kardeşim devam ediyor: "Vatandaşın karşısına böyle iki seçenek sunmak sizin
haddiniz değil. Aşağıda TC vatandaşı bir seçmen var ve sizin göreviniz de onun
oy kullanmasını sağlamaktır. Ya bu görevinizi yerine getirirsiniz ya da
hakkınızda suç duyurusunda bulunurum". Ama başkan "na to kefari, na to
mermari"! Daha yetkili birilerine gidiliyor, değişen bir şey yok, polemiğe
devam... Sandık başkanı Jandarma çağırıyor:
– Sorun ne? – Bıdı-bıdı-bıdı-bıdı – Tamam kardeşim neden
büyütüyorsunuz? –Büyütmüyoruz, oy kullanmak istiyoruz –Tamam, tutar
getiririz buraya, aşağıda onca vatandaş var – Hayır, biz karga tulumba
taşınmak istemiyoruz. Oy kullanılmasını sağlamak aşağıdaki vatandaşın
sorumluluğu değil. Kim "gel oy kullan" dediyse abime, o, yani devlet sorumludur
abimin oy kullanmasından. Biz sistemin çalışmasını istiyoruz. Ve eğer sistemde
bir aksama varsa, yani Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçim planlarken işini
yapmamışsa, bu sorumsuzluğun bir tutanakla kayda geçirilmesini istiyoruz –Siz
devlete ne yapıp yapmaması gerektiğini söyleyemezsiniz. Neden zorluk
çıkartıyorsunuz? –Zorluk çıkartmak istemiyoruz, herkes görevini yapsın
istiyoruz. Aşağıda TC vatandaşı biri var ve en doğal hakkı olan oy kullanma
hakkını gasp ettirmek istemiyor –Biz altı metre karın olduğu yerde devlete
hizmet ettik, burada da bir vatandaşı sırtımıza alıp çıkartırız –Konu sizin
nerde nasıl görev yaptığınız değil, konu bir vatandaşa oy kullandırtmayan
sistemin varlığı ve sizden istediğimiz de bu aksaklığı bir tutanakla kayda
geçirilmesi –O zaman oy kullanmayıversin abiniz!
Bu hararetli tartışmanın ardından jandarma aşağıya yanıma geliyor. Bir de ben
anlatıyorum yapmak istediğimiz şeyi... Olayın sadece benim oy kullanıp
kullanmamamla ilgili olmadığını, işlemeyen bir sistem yüzünden sakatların en
temel hakkının on yıllardır YSK tarafından gasp edildiğini, burada karga
tulumba taşınarak bu yanlış sistemin üstünün örtülmesine hizmet etmek
istemediğimi, burada (ülkenin binlerce yerinde olduğu gibi) bir mesele olduğunun
açıkça ortaya konmasını istediğimi anlatıyorum. Bu arada çevremiz ne olduğunu
anlamaya çalışan halkla dolup taşıyor tabii. Çevredeki bu güzel insanlar şaşkın!
He desem hemen insanlık namına tutup merdivenlerden çıkaavecekle beni! Tabii ki
beni anlıolaa ama, işte, hadi gari...
Hasılı, ne olduğunu anlamadan paldır küldür merdivenlerde sandalyemle
akrobasi yaparken buldum kendimi. İki üç jandarma eri çocuk, beş altı da halktan
güzel insan. Gittim, oyumu kullandım... Dönüş için aynı merdivenlerin başına
geldiğimde arkama baktım, jandarma arazi. İniveedik!
İniveedik de, benim midem bulandı. Sakata insan gibi gidip oy kullanmak bile
haram bu ülkede. Devletin bir kurumu ve onun görevlileri işlerini yapmadığı
için, vatandaş katmerli-sakat olmanın korkusuyla sandık eşiğinde debelenip
duruyor.
Devletin çeşitli kurumlarından defalarca sağlık kurulu raporu almak zorunda
bırakılan; Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile
İçişleri Bakanlığı'nda "sakat" diye kaydı bulunan yüz binlerce insan için,
bilmem kaç senede bir gerçekleştirilen seçimlerde oy sandığını düzayak bir yere
koymak bu kadar mı zor!? O seçim sandığının başında görevlendirilen insanlara
"işiniz oy kullanılmasını sağlamak" demek bu kadar mı zor? Devlet nedir Allah
aşkına?
Ve, YSK sadece sandığa erişim sorumluluğunu savsaklıyor değil. Bu seçimlerde
iyice zıvanadan çıktılar... Bu yıl 400 bin sakatın oy kullanma hakkını da bir
kalemde çizdi bu kurum! 2022 sayılı yasa kapsamında muhtaçlık maaşı almak için
-akıl sağlığı açısından hiçbir sorunu olmadığı halde- vasi tayin etmek zorunda
bırakılan sakatlara, YSK, "oy kullanamazsınız" dedi. Kullanamadılar!
YSK'nın yaptığı (en azından) ayıp etmenin Arapçası.
Türk Dil Kurumuna göre "yakışıksızlığın büyüğü" anlamında kullanılan bir
sözmüş bu "ayıp etmenin Arapçası". Ama ben Ek$i Sözlük'dekini daha çok sevdim:
saçmalıkları çok güzel özetleyen, başka hiçbir şey söylemenize gerek bırakmayan
söz öbeği, ziyade-i ul-halt!
Sonuç: Ayıp etmeyin, ettirmeyin. İnsanlara değer verin ki, değeriniz
artsın.
|