Bakanlık Her Bölge için En...
Çinçin'e Selçuklu Mimarisi!
Yöresel Mimariye Karşılıksız Kredi
TOKİ'den Tariş Arazisine AVM...
"AVM'ler Yüzde 400 Arttı"
TOKİ'den "Yöresel" Konut
"Yerellik AVM'lere Selçuklu Kapıları Yapmak Değildir"
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın (TOKİ), 13 şehirde yaptığı yöresel mimarideki konut projeleri, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mimar Oktay Ekşi’nin köşe yazısına konu oldu. Ekşi, mahalle yerine ‘site’nin, sokak yerine ‘blokların’, çarşı yerine AVM’nin olduğu projelerde “yöresel mimari”nin nasıl oluşturulacağını soruyor.
Mimar Oktay Ekşi, Cumhuriyet Gazetesi’nden bugün yayınlanan “TOKİ’den ‘sokak’sız yerellik” adlı köşe yazısında, TOKİ’nin yöresel konut projesini gündeme taşıdı. Ekşi, “’kimlikli kent’ demek, Selçuklunun anıtsal yapılarındaki taç kapılarını günümüzün kimliksiz apartmanlarına takmak ya da “blok nizam kuleler”e asla yakışmayacak “pencere söveleri” yapıştırmak değildir” diyerek, TOKİ’nin mahalle, sokak ve çarşı-pazar kültürünü çağdaş yaşamla bütünleştiren bir planlamayı hayata geçirmesi gerektiğinin de altını çiziyor…
Ekşi soruyor: “Sokak üzerine sayısız şiir, makale hatta roman yazmış edebiyatçılarımızın aynı duygularına “blok”lar ilham kaynağı olabiliyor mu?”
İşte Ekinci’nin o yazısı…
TOKİ’den ‘sokak’sız yerellik Mahalle yerine site, sokak yerine blok, çarşı yerine AVM’lerde Selçuklu kapıları! Son günlerin en heyecan verici “kentleşme haberi” özetle şöyle: “TOKİ ‘yöresel mimari’yi yeğleyecek. Karabük-Safranbolu, Erzincan, Nevşehir, Gaziantep-İslahiye, Malatya, Niğde, Düzce, Amasya-Merzifon, Gaziantep-Nizip, Bolu-Mengen, Mardin, Kocaeli-Çayırova ve Çanakkale’de yapılacak konutlar geleneksel mimariyle tasarlandılar.” Ülkemizin tüm bölgelerinde yıllardır “aynı tip” mimariye imza atan TOKİ, bu “kimliksiz” ve “çevreye saygısız” kentleşmenin adeta “kamusal önder”(!)liğini üstlendi… Bu nedenle sadece mimarların değil, kültürel ve doğal karakterlerimize önem veren herkesin eleştiri yağmurundan kurtulamıyor. Şimdi, aynı eleştirilere adeta “yanıt” verircesine ilan edilen “yeni proje anlayışı” haberlerinde şu ayrıntılar var: “Konutlarda geleneksel Türk mimarisindeki en ve boy oranına uygun pencereler yer alacak. Pencere söveleri bölgeye göre biçimlendirile-cek. Doğu’daki söveler taş, Batı’dakiler ahşap olacak.” Böylece, elde edileceği varsayılan “yöresel görünümlü” binalarda Türk mimarisinden nasıl esinleneceği ise şöyle açıklanıyor: “Apartman girişlerinde Anadolu Selçuklu ‘taç kapı’sı uygulanacak. İlin en ünlü tarihi yapılarından, örneğin Erzurum’da Çifte Minareli Medrese’den, Konya’da Karatay Medresesi’nden, Safranbolu evlerinden örnek alınabilecek.” Kimlikli olabilmek Bütün bunlar gösteriyor ki TOKİ’nin mimarisine kimler karar veriyorlarsa, asıl esinlenilmesi gerekenin “geleneksel kent dokularımız”daki hemşerili kültürümüzü de yaratan “insani”lik olduğunu hâlâ kavrayabilmiş değiller… Ya da bilse-ler bile yeni kentsel çevrelerin eski şehir dokularımızdaki “toplumsal değerler”i gözeten bir çağdaşlıkta tasarlanıp uygulanmasını önemsemiyorlar; belki de istemiyorlar.. Çünkü “kimlikli kent” demek, Selçuklunun anıtsal yapılarındaki taç kapılarını günümüzün kimliksiz apartmanlarına takmak ya da “blok nizam kuleler”e asla yakışmayacak “pencere söveleri” yapıştırmak değildir. Bir kamu kurumu olan TOKİ’den asıl beklenen, sözgelimi kentin diğer tüm sakinlerini güvenlik paranoyasıyla katil, hırsız yerine koyan, çevresi bir tür sur(!)larla çevrilmiş tek girişli “site”ler yerine, zengin-fakir herkesin “eş saygınlık”ta yaşadıkları “bize has çağdaş mahalleler” kurmak değil midir? Siteler toplumu hemşerilik kültürüne yabancılaştırır. Mahalle ise tasada ve kıvançta, saygı ve sevgiyle birlikte yaşamanın adıdır. Sözde “muhafaza”kâr TOKİ’ciler ise mahalle değil de site peşindeler; neden? Benzer şekilde yine geleneksel kent kültürümüzün şaheserlerinden “sokak”larla oluşmuş yeni yerleşimler planlamak yerine, alt kattakinin üst kattakini tanımadığı “blok nizam” yapılar yeğleniyor! Sokak üzerine sayısız şiir, makale hatta roman yazmış edebiyatçılarımızın aynı duygularına “blok”lar ilham kaynağı olabiliyor mu? Ve özellikle en insani alışverişin, “asma ya da çınar altı”nda hoş sohbetli birlikteliklerinin ve halkın kendi esnafıyla dayanışmasının tarihsel mekânları olan çarşılarımızı, pazarlarımızı geliştirmek yerine, “sömürgeciliğin tüketim hangarları” AVM’lere bu sevda nedendir? TOKİ, o sevimsiz apartmanlarında tarihsel mimariden “göstermelik motifler”le asla kimlikli yerleşmeler yaratamaz. Toplumu kulelere hapseden bloklarında yabancılaşmanın hizmetkârı olmaktan kurtulamaz. Bu nedenle asıl yapılması gereken, mahalle, sokak ve çarşı-pazar kültürümüzü çağdaş yaşamla bütünleştiren bir planlamayı yaşama geçirmektir. |