nkara Havaalanı’ndan kente gelirken Keçiören'den geçersiniz.
Oralarda görülen çok katlı apartmanlara alıcı gözle bakanlar, gördüklerine bir anlam veremezler.
Bir aileye yeteceğinden çok çok daha büyük oldukları dışlarından besbelli konutlardan oluşuyor bu kitleler. Kitleler diyorum, çünkü bunlara mimarlık işleri demek gelmiyor içimden. Bizim Denizli ağzıyla bu "gubat" kitlelerin üzerinde ne idüğü belirsiz kimi biçimler, çizgiler görürsünüz. Bunları kim yaptırır kime yaptırır diye düşünürsünüz… Yapanın, yaptıranın kim olduklarını, nereli olduklarını bir türlü çıkaramazsınız.
Bu insanların inandıklarını sandıkları "nasıl bir kültürdür" diye sormak bile boşunadır. Kültürsüzlükleri besbellidir…
Ne gibi bir eğitim onları bu çizgilere getirmiştir, anlayamazsınız.
Ankaralı mimarlar da böyle duyumsamışlardır besbelli. Kendi inandıkları kültürlerine karşı sorumlulukları vardır. Bu konu üzerinde halkla birlikte düşünmeyi isterler. Bir sergi oluşturalım bu yapıların fotoğraflarıyla, diye düşünürler. Başarırlar da bu işi.
Ankara'nın ünlü alışveriş yapılarından birinin yöneticileriyle anlaşırlar. Sergi açılır… Ama ancak iki gün açık kalır.
Çünkü bu yapıların bulunduğu yerin belediye başkanı, baskı ile kapattırır sergiyi.
İster inanın ister inanmayın böyle olur bu olay…
Gerçekten uygar bir ülkede böyle bir şey olamaz.
Bizim kültür çizgimizi de ne yazık ki böyle olaylar etkilemektedir herkesin gözünde.
Böyle bir baskının çağımızın kültürü içinde yeri yoktur.
Hitler, Stalin dönemi çoktan geçmiştir.
Kendi insanının yaşama kültürünü tanımayanlar, ona kültür sandıkları densiz biçimleri, eciş bücüş çizgileri sunmaya kalkıyorlar.
Bu densizliğin ölçüsüzlüğünü bir yana koyun, sergi yasakçılığını anlayabilmek olanaklı mı bu çağda?
Kimi saçmalıkları yapıyorsunuz yaptırıyorsunuz, sonra bunun fotoğraflarını yasaklıyorsunuz.
Yasakçı insanlarla hiçbir yola çıkılmaz!
|