Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, siyanürün insan sağlığı üzerine
olumsuz etkisi olup olmadığı ve bunun davalı şirketin siyanür kullanarak altın
madeni işletmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda üniversitelerin
toksikoloji, patoloji, biyokimya ve farmakoloji bilim dallarında görevli öğretim
üyelerinden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alındıktan sonra tazminat
isteminin karar bağlanması gerektiğine işaret etti.
Davacılar, davalı şirket tarafından Uşak'ın Ulubey ilçesi Gümüşkol
Köyü yakınlarında siyanür kullanılarak işletilmekte olan altın
madeninin sağlıkları üzerinde olumsuz etkisi olduğu iddiasıyla maddi ve manevi
tazminat istemiyle dava açtı. Eşme Asliye Hukuk Mahkemesi,
davanın reddine karar verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine konu Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi'ne geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle
bozdu.
Davanın, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi
istemine ilişkin olduğu belirtilen kararda, davacıların, "altın madeninden 26
Haziran 2006'dan itibaren çevreye yayılan siyanürün zararlı sonuçlarına maruz
kaldıklarını, aynı günlerde Eşme ve köylerinde yaşayan birçok insanın aynı
biçimde zarar görmesi üzerine kanlarındaki siyanür oranını laboratuvarlara
ölçtürdüklerini ve ölüm tehlikesi atlattıklarını belirterek, tüm bu analizler,
ulaşım, bakım ve tedavi giderleri nedeniyle maddi, yaşanan olayların manevi
sarsıntılara yol açtığı, günlerce ölüm ve sakatlanma korkusu yaşadıklarını,
yaşam hakkı, ruh ve beden sağlığı ile özel hayatlarının zarar gördüğü iddiasıyla
manevi tazminat isteminde bulundukları" hatırlatıldı.
Davalı şirketin ise "dava konusu edilen olayın siyanürle ve yaptıkları
çalışma ile ilgisinin bulunmadığını, bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığınca
takipsizlik kararı verildiğini belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini
savunduğu" ifade edilen kararda, şöyle devam edildi:
"Yerel mahkemece, Eşme Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
sonunda, 26 Haziran 2006 günü Eşme ilçesinde meydana gelen toplu
rahatsızlanmaların şehir suyundaki bakteri sayısının artışından ileri geldiği
saptandığından, davacılardaki rahatsızlık ve kanlarındaki siyanür düzeyinin
yüksek çıkmasının davalı şirketin çalışmalarından kaynaklandığının davacılar
tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle istem reddedilmiştir.
Yerel mahkemece benimsenen ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan
raporda, su ve toprak örnekleri üzerinde araştırma yapılarak sonuca varıldığı
anlaşılmaktadır. Oysa eldeki davada, davalının siyanür kullanarak yaptığı
çalışmalarının insan sağlığını olumsuz yönde etkilediği iddia edilmektedir.
Şu durumda, davacılar tarafından sunulan laboratuvar raporları, dosyadaki tüm
belge ve diğer raporlar gözetilerek, siyanürün davacıların sağlığı üzerine
olumsuz etkisi olup olmadığı ve bunun davalı şirketin siyanür kullanarak altın
madeni işletmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda üniversitelerin
toksikoloji, patoloji, biyokimya ve farmakoloji bilim dallarında görevli öğretim
üyelerinden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınıp varılacak sonuca göre karar
verilmesi gerekir.
Yerel mahkemenin açıklanan yönler gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı
biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın
bozulması gerekmiştir."
|