Yapı Kredi Kültür Sanat'ın Galatasaray'daki binasından içeri
adım atanlar birbirinden ilginç üç sergiyle karşılaşıyor. Kâzım Taşkent Sanat
Galerisi'nde Esra Ersen'in ‘Yolcular'ı, Sermet Çifter
Salonu'nda ‘Bruno Barbey'in İstanbul'u ve
Vedat Nedim Tör Müzesi'nde ‘Lidyalılar ve Dünyaları'. Bunların
içinde gözden en ırak yerde, üst katta olanı izleyeni binlerce yıllık bir
yolculuğa çıkarıyor.
Hitit, Urartu, Troya, Selçuklu, Afrodisyas, Çatalhöyük ve Frigya
uygarlıklarının izleri, yaşamları ve bıraktıkları miraslar Yapı Kredi Vedat
Nedim Tör Müzesi'nde açılan sergilerle ete kemiğe bürünmüştü. Bu konulara ilgi
duyanların bildiği gibi Yapı Kredi Kültür Sanat Anadolu uygarlıklarını tanıtmak
amacıyla her yıl bir arkeoloji sergisi açıyor. Şubat ayı ortalarından beri de
Lidyalılar ve Dünyaları Sergisi devam ediyor.
Frig kralı Midas
Yapı Kredi Kültür Sanat Genel Müdürü Tülay Güngen, "Dünyanın
üçüncü büyük sikke koleksiyonuna sahip bir banka olarak parayı ilk bulan
uygarlık olan Lidyalılarla ilgili bir sergi yapmak bizim için kaçınılmazdı"
diyor. Lidya uygarlığını en iyi örnekleriyle anlatmak isteyen sergide yer alan
eserler Manisa, Ödemiş, Gordion, Efes, İzmir, Sadberk Hanım, Ankara Anadolu
Medeniyetleri ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'nden getirilmiş.
Bir ‘Demir Çağı' krallığı olan Lidya'nın merkezi Sardeis, MÖ 6. yüzyıl
civarında Bozdağ'ın eteklerinde güvenlikli ve bereketli topraklar üzerinde
kurulmuş. Yunan ve Roma efsanelerinde Paktolos, şimdiki adıyla Sart Çayı'ndaki
altının varlığı, dokunduğu her şeyi altına çeviren Frig Kralı Midas'ın burada
yıkanmasına bağlansa da kentin su ihtiyacının karşılandığı Paktolos Çayı'nın
kaynağına yakın bir yerde bulunan ve doğal bir alaşım olan elektron (gümüş
karışımı altın) suya karışırmış. Lidyalılar paralarını bu alaşımdan yaparlarmış.
Kroisos/'Karun' zamanında alaşımda bazen 70- bazen yüzde 80 altın olduğu için
bir standart getirilmiş. Bu şekilde Lidyalıların hem 12 İyonya devletine hem de
Frigya topraklarına uzanan etkileri olmuş. Ama Lidyalılar altını sadece değişim
aracı olarak değil, süs eşyası takı yapımında da çok kullanmışlar. Tülay
Güngen'e göre bu sergi, Lidyalıların Frigyalılar ve Yunanlılardan esinlenen tam
bir Batı Anadolu Uygarlığı olduğunu gösteriyor. "Mesela, bira yapmak ve içmek
için kullandıkları toprak kaplardaki Yunan etkisi uygarlıkların nasıl birbirini
etkilediğinin kanıtı" diyor.
‘Lidyalılar ve Dünyaları' sergisinde sergilenen ev planları, alet-edevat,
çanak-çömlekler, işlemeler-süslemeler, takılar insana "Aslında binlerce yıl
öncesinden farklı pek de bir şey yaratamamışız" dedirtiyor. Günümüzle ilgili bir
diğer benzerlik ya da bir dönüşüm denebilir; o dönemde de evler, işyeri olarak
kullanılıyormuş. Evin bir bölümünde üretim yapılıyormuş.
YKY tarafından sergiyle eşzamanlı ‘Lidyalılar ve Dünyaları' adlı kapsamlı bir
katalog yayımlanmış. Sart Amerikan Hafriyat Heyeti Kazı Başkanı Prof.
Dr. Nicholas D. Cahil tarafından yayına hazırlanan -katalog
demeye dilim varmıyor- bu çok önemli referans kitabını bu olağanüstü uygarlığı
daha iyi anlamak için sergi öncesi ya da sonrası mutlaka okumak gerekiyor. Sergi
istenirse bir arkeoloğun rehberliğinde de gezilebiliyor. Bir daha kolay kolay
bir araya gelemeyecek, çok önemli bir uygarlığı bir bütün olarak anlamamıza
olanak sağlayan bu sergiyi kaçırmayın.
Bruno Barbey'in İstanbul'u
Bu sergi bir Magnum fotoğrafçısı olan Bruno Barbey'in ‘Mayıs 68' ve
‘İtalyanlar'ın ardından İstabul'daki üçüncü sergisi. Fransız asıllı Bruno
Barbey, Fas'ta büyümüş. Doğu kültürlerine ilgisi büyük. Fas, Portekiz, Gabon,
Polonya, Nijerya ve İran serilerinin ardından bu kez İstanbul kentini ve
insanlarını fotoğraflamış. Sokaklar, gemi, metro gibi toplu taşıma araçları,
maça gidenler, kahvehaneler gibi objektifine takılanlar kimi zaman bizim
bildiğimiz İstanbul'u kimi zaman da gözden kaçırdıklarımızı anlatıyor. Bruna
Barbey'in İstanbul'u 30 Mayıs'a dek görülebilir. İstiklal
Serüveni ‘Yolcular'
Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde René Block küratörlüğünde
gerçekleştirilen ‘İstiklal Serüveni' sergilerinin onuncusu güncel sanatçı Esra
Ersen'e ayrılmış. Yolcular/Passengers adlı sergi; birkaç kuşak önce İstanbul'a
göç etmiş, geldikleri günden beri yerleştikleri mahallelerden dışarı çıkmayan
insanların denizi ilk gördükleri günü anlatıyor. Bu video enstalasyonunda
kamera, bir yanda onları denize ulaştıracak otobüsün çizdiği rotayı izlerken
diğer yanda da yaşadıkları alanları yansıtıyor. ‘Yolcular' 20 Haziran'a dek açık
kalıyor.
|