Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yıllık olarak
hazırlanan World Energy Outlook 2011 Raporu Türkiye tanıtımı,
Sabancı Center'de gerçekleştirildi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği
(TÜSİAD) tarafından düzenlenen toplantının açılışında konuşan
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, enerjide arz
güvenliğinin sağlanması ve küresel iklim değişikliği ile mücadele zorunluluğunun
tüm ülkeler için 'son derece hassas' seçimlerin yapılmasını gerektirdiğini
kaydetti.
Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarının, gelecek 25 yıl içerisinde
dünya enerji tüketiminin yüzde 60'ın üzerinde artacağını öngördüğüne değinen
Boyner, aynı uluslararası tahminlerin 2020 yılına kadar Türkiye'nin enerji
tüketiminin gelişen ekonomisi ile dünya ortalamasının üzerinde artacağına işaret
ettiğini hatırlattı. Boyner, başta sanayi olmak üzere sektörlerin rekabet gücünü
artırabilmek için, kaliteli enerjinin uygun fiyattan temin edilebilmesi ve
verimli kullanılabilmesi gerektiğini, 'sürdürülebilirlik' çerçevesi içerisinde
ekonominin daha az 'karbon yoğun' olarak büyümesini temin etmek ve çevrenin
korunmasına azami dikkat göstermek gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin, halihazırda enerjisinin
yüzde 31'ini doğalgazdan, yüzde 31'ini kömürden, yüzde 28'ini petrolden ve yüzde
10'unu yenilenebilir kaynaklardan sağladığını dile getiren Boyner, ''Ülkemizin
toplam sera gazı emisyonları ise 1990-2009 yılları arasında yüzde 97,6 artış
göstermiş durumda. Burada en büyük payı yüzde 75 ile enerji kaynaklı ve yüzde 9
ile atık kaynaklı emisyonlar alıyor. Gelecek dönemde bu emisyonların, büyüme
hedeflerimizi ve rekabet gücümüzü etkilemeyecek makul bir oranda azaltılması
gerekmektedir'' dedi. Boyner, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri çerçevesinde oluşturulmuş yeni bir ekonomik düzende rekabet
etmek durumunda kalacağını, söz konusu yeni düzende ekonomik büyüme, enerjide
arz güvenliğinin sağlanması ve iklim değişikliği ile mücadele gibi birbiriyle iç
içe geçmiş konularda küresel çözüm arayışlarının ön plana çıkacağını
anlattı.
''Elektrik piyasası üretim
özelleştirmelerinin ivedilikle başlatılıp sürdürülmesi
gerekiyor'' Enerji bileşimini daha az
karbon yoğun hale getirmek için çabalarken, yüksek büyüme beklentisinin enerji
talebini artıracağına dikkati çeken Boyner, şu değerlendirmelerde bulundu:
''Bu durum, enerji bileşiminde belirli seçimler
yapmamızı gerektirecektir. Denklemin bir yanında enerjide arz güvenliği
çerçevesinde yerli kaynaklarımız olan termik ve büyük hidroelektrik santralleri
bulunuyor. Kömürle çalışan termik santrallar, görece daha ucuz enerji sağlıyor,
ancak karbondioksit emisyonlarını artırıcı etki yapıyor. Bu potansiyelimizi
değerlendirirken, yeni kurulacak kömür santrallarının yüksek verimli şekilde
tasarlanması, mevcutların da teknolojilerinin yenilenerek daha verimli
çalışmalarının sağlanması gereklidir. Hidroliğe baktığımızda da mevcut
planlamaların 2020'li yıllarda bu potansiyelin tamamının kullanılmasını
hedeflediğini görüyoruz. Diğer yanda ise karbon içerikli olmakla birlikte daha
temiz ancak ithalat talebini önemli ölçüde artıran doğalgaz bulunmaktadır. Başta
rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan yeterince
faydalandığımızı da henüz söyleyemiyoruz. Bu doğrultuda yerli ve yenilenebilir
enerji yatırımlarına hız verilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
Enerji ithalatçısı bir ülke olarak girdiğimiz bu mücadele, maalesef
birbiriyle çelişen amaçları bünyesinde barındırıyor ve kazanması göründüğünden
daha zor. Bu zor denklemin arzu ettiğimiz şekilde çözülmesi için gelecek 10
yılda 2023 vizyonu ile hazırlanmış olan enerji ve iklim politikalarının hayata
geçirilmesi için gerekli ortamın sağlanması gerekmektedir. Dolayısı ile
önümüzdeki 10 yıllık fırsat penceresini çok iyi değerlendirerek gerekli yatırım
ve finansmanı harekete geçirecek kararları bir an önce almak durumundayız.''
Ümit Boyner, enerji verimliliğinin, küresel
iklim değişikliği ile mücadele ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecinde
kullanabilecek, arz güvenliğinin sağlanması ve ekonomik büyüme için çok önemli
bir araç olan, tüketicilerin basit alışkanlıklarını değiştirerek katkı
yapabileceği bir alan olduğunu belirtti. Enerji Bakanlığı verilerine göre,
bina sektöründe yüzde 30, sanayi sektöründe yüzde 20 ve ulaşım sektöründe yüzde
15 olmak üzere 4 adet Keban Barajı inşa edebilecek, yaklaşık 7,5 milyar lira
değerinde enerji tasarruf potansiyeli bulunduğunu aktaran Boyner, ''Enerjide arz
güvenliğini sağlamaya dönük yatırımlar için önemli bir önkoşul da uzun vadeli
öngörülebilirliktir. Bu çerçevede son dönemde piyasanın liberalleştirilmesi
yönünde atılan adımları memnuniyetle karşılamaktayız'' diye konuştu.
|