Bien Seramik’in 2017 Ahşap Koleksiyonu
"Modalities of the Spontaneous"...
Venedik'te Tekerlekli Bavul Yasağı
Venedik Mimarlık Bienali'nde Türkiye Pavyonu Açıldı
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Türkiye, dünyanın en önemli güncel sanat ve mimarlık etkinlikleri arasında sayılan Venedik Bienali'nde uzun süreli bir mekana sahip oldu.
DHA'nın haberine göre, 7 Haziran - 23 Kasım 2014 tarihleri arasında Schüco Türkiye ve VitrA eş sponsorluğunda gerçekleştirilen Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nde bu yıl ilk kez yer alan Türkiye Pavyonu'nda Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı projenin açılışı gerçekleştirildi. Türkiye Pavyonu, proje küratörü Murat Tabanlıoğlu, proje koordinatörü Pelin Derviş ve sergi ekibi Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan'ın katılımıyla uluslararası mimarlık dünyasına tanıtıldı.
20 yıllık kalıcı mekan Türkiye, Venedik Bienali'nin iki ana mekanından biri olan Arsenale'de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekan sayesinde bu yıl ilk kez ulusal bir pavyonla Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi'nde yer alıyor. Türkiye daha önce geçici mekanlarda, Venedik Bienali Sanat Sergisi'ne katılıyordu. Türkiye Pavyonu'nun açılış törenine, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Schüco Türkiye Genel Müdürü Can Eren, VitrA adına Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Atalay Gümrah, Häfele İcra Kurulu Başkanı Hilmi Uytun ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Rüstem Çetinkaya katıldı. Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil, Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel İlişkiler Genel Müdürü Lale Ülker, Roma Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Birinci Müsteşar Erkan Aytun, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Cem Kahyaoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü ve Bakan Danışmanı Abdurrahman Çelik ve Roma Kültür ve Tanıtma Müşavirliği Ataşe Yardımcısı Enis Uğur da katılımcılar arasında yer aldı. Açılışa ayrıca, Venedik Bienali başkanı Paolo Baratta, Türkiye Pavyonu'nun 21 destekçisi, mimarlar, akademisyenler, sanat profesyonelleri ve küratörler katıldı. Mekanın finansmanını sanatseverler sağladı Bülent Eczacıbaşı, Türkiye'nin Venedik bienallerine katılımının aslında çok gerilere dayandığını hatırlatarak, "Bu katılım hep o günün koşullarında, büyük mücadelelerle sağlanabilen geçici yerlerde gerçekleşti. Çok seferinde ne yazık ki Türkiye'ye layık göremeyeceğimiz mekanlarda bu ülkenin katılımı sağladık. Bu bizim için üzücü ve zor bir süreçti. Çünkü her seferinde mücadeleye yeniden başlanıyordu. İstediğimiz yerler sağlanamıyordu ve mevcut yerler için de çok büyük mücadeleler vardı. Bu yorucu oluyordu ve iyi sonuçlar vermiyordu" dedi. Bienal alanında yeni mekanların açılacağını haber alınca harekete geçtiklerini anlatan Eczacıbaşı, "Çünkü asıl darboğaz mekan yokluğundan ileri geliyordu. Bu yeni restore edilen mekana talip olduk ve çok sayıda talip içerisinde Türkiye'nin öne çıkması sağlandı" diye konuştu. Mekanın elde edilmesi, restore edilmesi ve kullanılabilir hale gelmesini sağlayan finansmanın ise sanatseverlerden elde edildiğinin altını çizen Eczacıbaşı, "İşin çok sevindirici ve ilginç yanı da budur. Bu projeyi duyurduğumuzda Venedik Bienali'nin önemini ve Türkiye için ne anlama geldiğini bilen sanatseverler katkılarını esirgemedi. Onların sağladıkları fonlarla burası restore edildi ve Türkiye'ye tahsis edildi" diye sözlerini sürdürdü. 2 milyon euroyu aştı Bundan sonra her yıl bir Türkiye katılımı olacağını belirten Bülent Eczacıbaşı sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir yıl çağdaş sanat bir yıl ise mimarlık bienali yapılıyor burada ve şimdiye kadar mimarlık bienaline katılmamış olan Türkiye buna da artık katılım gösterecek. Dolayısıyla her sene yeni bir projenin burada yer alması sağlanacak ve koordinasyonu İKSV tarafından yapılacak. Tabii bunun finansmanı yine sponsorlarımız tarafından sağlanacak. Her zaman desteğini gördüğümüz Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun da bize yardımları olacak diye umuyoruz. Böylece elbirliğiyle bunu sürdüreceğiz." Projelere göre bütçenin değişeceğini söyleyen Eczacıbaşı, "Buna göre bir finansman ihtiyacı doğacak. Bu mekanın bu hale getirilmesi, 20 yıllığına Türkiye'ye tahsis edilmesi ve yenilenmesi, 2 milyon Euro'nun biraz üzerinde bir finansmanla sağlandı" bilgisini de paylaştı. Türkiye'deki tasarım açığına da değinen Bülent Eczacıbaşı, "İKSV olarak tasarıma çok önem veriyoruz. Bunu da tasarım bienallerini başlatarak kanıtladık. Bu konuda dünyada ilklerden olmayı başardık. Bu, zaman içerisinde dünyanın en ilgi çekici bienalleri arasında yer alacaktır. Birincisi bize bu işareti verdi. Biz bunu, tasarım dünyasının takvimine ve haritasına, Türkiye'yi ve İstanbul'u yerleştirmek olarak tanımlamıştık. Bunun, Türkiye'de tasarım açılımının başlatılması için bir destek olacağını düşünüyorum" diye konuştu. Venedik Bienal Başkanı Paolo Baratta da, Türkiye'nin mimarlık sergisine katılan 11 yeni ülkeden biri olduğunu hatırlatarak, bunun hikayesini şöyle anlattı: "Birkaç yıl önce o dönemin Roma Büyükelçisi Hakkı Akil ve Eczacıbaşı ile Türkiye'nin burada kalıcı bir pavyona sahip olması için bir görüşme yaptım. Projeyi gösterdim ve çok memnun oldular. Olağanüstü bir iş başararak, kısa sürede finansman topladılar ve çok başarılı bir küratör atadılar. Biz de İtalya olarak, buranın hemen hazırlanması ve restorasyonu için çok başarılı bir iş çıkardık." Türkiye Pavyonu'nun da bulunduğu söz konusu binanın, Venedik Cumhuriyeti tarafından 1500-1600 yıllarında, silahların sergilenmesi için kullanıldığını anlatan Baratta, “Yani her zaman bir sergi alanıymış burası ve Venedik, ne kadar büyük bir askeri güce sahip olduğunu burada gösteriyormuş. Bunu elbette ki Türklere karşı da yapıyormuş. Dolayısıyla Türkiye'nin, bir zamanlar Venedik'in antagonist gücünü gösterdiği bu binada sanatla, tasarımla yer alması gerçekten çok güzel" ifadelerini kullandı. Söz konusu mekanların, sanat ve mimarlık dünyasının en önemli buluşma alanları olduğunu dile getiren Baratta, buralarda çok güzel dostluklar elde edildiğini de belirtti. Devlet desteği olmadan Türkiye'nin bu kalıcı katılımı göstermesinin olağanüstü olduğunun altını çizen Baratta, “Bu pozitif bir enerjinin etkisidir. Burada Türkiye'nin katılımıyla yeni bir dünyanın doğuşunu kutluyoruz" dedi. "Bu mekan tüm sanatçılarımıza hayırlı olsun" Türkiye'nin 2 ay önce buraya atanan Paris Büyükelçisi Hakkı Akil, Türkiye'nin bienalde kalıcı bir mekana sahip olmasının arkasındaki isimlerin başında geliyor. Roma'da görev yaptığı sırada Bülent Eczacıbaşı'nın kendisine bu projeden bahsettiğini anlatan Akil şunları söyledi: "Ben de kendisine, İtalya savunma bakan yardımcısının iyi arkadaşım olduğunu ve bu binaların savunma bakanlığına ait olduğunu, birlikte bu projeyi hayata geçirebileceğimizi belirttim. Bilahare bianelin başkanı Paolo Baratta ile görüşüp 3'lü bir toplantı yaptık. Tüm pürüzleri hallettikten sonra küçük bir sorun kaldı ortada. O da parasıydı. Onu da sağolsun Türkiye'deki sponsorlarla halletti Bülent Bey ve böylece ilk defa Venedik Bianeli'nde Türkiye'ye ait kendimize ait bir pavyonumuz oldu." Türkiye'nin gelişen ekonomisinin, sanata, günlük yaşama, kültür hayatına da etkileri olduğunu belirten Akil, bu noktada Bülent Eczacıbaşı'na teşekkür ederek, "Bu mekanın, tüm sanatçılarımıza ve kültür dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum" dedi. Hafızada kalan mekanlar Hafıza Mekanları sergisi, Murat Tabanlıoğlu'nun kendi kişisel tecrübelerinden yola çıkarak İstanbul'da hafızasına kazınmış binalar ve bölgelere odaklanıyor. Serginin ana hatlarını, Tabanlıoğlu'nun hayatının farklı evrelerinde eşik niteliği taşıyan İstanbul'daki üç bölge oluşturuyor; Tabanlıoğlu'nun çocukluğunun geçtiği Taksim AKM-Salıpazarı bölgesi, İstanbul Erkek Lisesi'ne devam ettiği Babıâli (Cağaloğlu) ve devamında Bağcılar'daki Hürriyet Dünyası (eski Milliyet) ile Safir, Levent Loft, Kanyon gibi dev binalarda mimar olarak imzasının bulunduğu kentin gökdelen bölgesi Büyükdere Caddesi. Sergide yer alacak sanatçılardan Alper Derinboğaz, Büyükdere Caddesi'nin üç boyutlu bir maketini hazırladı. Mimar fotoğrafçı Ali Taptık ise projenin ana eksenini oluşturan bölgelerdeki önemli binaların içinden İstanbul'a baktığı fotoğraflarla katkı sağlıyor. Çağdaş fotoğraf sanatçısı Serkan Taycan, kamusal alanın nasıl kullanıldığını analiz ederken, bir diğer mimar fotoğrafçı Metehan Özcan, Mecidiyeköy'deki Hukukçular Sitesi'nde yaşayanların iç mekânları nasıl kullandığını inceliyor. Candaş Şişman ise serginin sesi olacak bir ses enstalasyonu hazırlıyor. İlk defa İstanbul'un gerçek yüzü Venedik'te Murat Tabanlıoğlu, senelerdir hem sanat hem mimarlık bienallerine geldiğini ancak Türkiye'nin ilk kez kendi pavyonuna sahip olduğunu anımsatarak, “Bunun da küratörlüğünü yapmak önemli. Her şey İKSV ile başladı. Bülent Eczacıbaşı, Görgün Taner ve ekibi sayesinde burada bir başlangıç yapıldı. Biz mimarlar değil, mimarlık üzerine bu sergiyi yaptık" dedi. Tabanlıoğlu, "Küçükken Ayaspaşa'da Deniz Apartmanı'nda otururken babam AKM'nin mimarı idi. Sonra bir baktım ki AKM herkesin olmuş. Cağaloğlu'nda Aydın Doğan ile tanıştık ve şu an Hürriyet olan Milliyet binasını yaptık. Bu, benim ilk, babamın ise son binasıydı. Daha sonra hafızamda Bulvar var. Galataport var. Oradan tek kalan önemli şey ise İstanbul Modern'e dönüşen antrepolardan biri. Diğer önemli şey ise, yine Eczacıbaşı ve İş Bankası grubuna Kanyon'u yapışımız. Bunlar benim hafızamdaki hatıralarım" diye sergide yer alan mekanlara değindi. 30'lu yaşlardaki bir grupla yapılan toplantılar sonucunda bu çalışmalara karar verdiklerini anlatan Tabanlıoğlu, "İlk defa Türkiye de İstanbul'un gerçek yüzüyle, ama şimdiye kadar pek gösterilmeyen gerçek yüzüyle Venedik'te" dedi. İstanbul heyecan verici bir şehir İstanbul'un sadece Ayasofya ve Topkapı'nın olduğu bir yer olmadığını dile getiren Tabanlıoğlu, "Gerçek yaşadığımız yer gerçekten çok ilginç. Bizans, Osmanlı ve daha sonra bizler… 60'larda Menderes geliyor ve Bulvarı açıyor ve orası birden değişiyor. Dalan geliyor Tepebaşı değişiyor. Son 10 yılda çok farklı ekonomik gelişmeler var. Bunların hepsi şehri etkiliyor. Bir Avrupa şehriyle karşılaştırınca İstanbul hep değişkendir ve bu da bence ilginç bir şey" diyerek, İstanbul'un heyecan verici bir kent olduğunu ifade etti. İstanbul'un şu anda dünyanın 6. En çok ziyaret edilen şehri olduğuna değinen Tabanlıoğlu, “Bu bence gittikçe de artacak. Bunun arkasında bienallerin ve değişik faaliyetlerin olması var. İstanbul'da artık 365 gün bir şey var" dedi. Hafıza Mekanları'nın farklı 4 ölçekten oluştuğunu anlatan Tabanlıoğlu şunları söyledi: "Birincisi daha mimari ve aynen Google map (harita) gibi. Uzaya gidip oradan İstanbul'u 3 boyutlu görmek gibi ve bu rölyefle ortaya çıkıyor. Gelecekte neler olacağına dair bu topografyada fikirler var. 20 metre yükseklikten İstanbul'daki meydanları çektik. Fotoğrafçı Serkan yükselerek, oradaki başka katmanları da görmeye çalıştı. Ali Taptık ise, çeşitli binalara gitti. 1900'lerden bugüne yapılmış. Onları daha çok gezginci gibi gördü. Metehan ise Hukukçular Sitesi'ne gitti. 1967'de yapılan bu bina, ilk modernist binalardan ve hala kullanılıyor." Bienalin 'Fundamentals' adlı ana sergisinin küratörlüğünü ise, mimarlık dünyasının tartışmalı ismi Rem Koolhass gerçekleştiriyor. Mekanın alınması için finansman sağlayan sponsorlardan, Bodrum'daki Maça Kızı Otel'in sahibi Sahir Erozan ise, “Tasarım, hayatın her zaman ileriye gittiğini hatırlatan bir kelime. Türkiye'nin, bu dünyanın bir parçası olması ve insanların bizim de neler düşündüğümüzü anlayabilmesi önemli" dedi. Türkiye'deki tasarımın çok güçlendiğini ve dünyaca takip edildiğini dile getiren Erozan, “Eskiden içe dönük bir ülkeyken, şimdi dünyanın bir parçası olduk. Bir magazine reklam vermek yerine böyle etkinliklere destek vermek önemli" diye konuştu. Hafıza mekanları kitabı Hafıza Mekanları projesine eşlik etmek üzere hazırlanan ve editörlüğünü Pelin Derviş'in üstlendiği 'Places of Memory' adlı bir kitap da hazırlandı. Kitapta, 2010 yılında Venedik Bienali 12. Uluslararası Mimarlık Sergisi İtalyan Pavyonu'nun küratörü Luca Molinari'nin, Murat Tabanlıoğlu, Pelin Derviş, Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Aslı Altay, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan ile yaptığı röportajlar yer alıyor. Kitabın tasarımını serginin iletişim malzemelerini de tasarlayan Aslı Altay (Future Anecdotes Istanbul) üstleniyor. Türkçe-İngilizce olarak basılan kitap, bienalde ve kitapçılarda satışa sunuluyor. |