İstanbul'un kültürsanat camiasında beklenen oldu ve İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı (İKSV), 15 yıldır bulunduğu
Beyoğlu'ndaki Luvr Apartmanı'ndan,
Şişhane'deki tarihi Deniz Palas binasına taşındı. Hem de bir
taşındı pir taşındı... 2006'dan beri restorasyonu süren bina, şu an başlı başına
bir müze haline gelmiş durumda. Cuma günü açılışı yapılan Deniz Palas'ta
dolaşırken elinizi attığınız her yerde bir sanat eserine çarpıyorsunuz. Çünkü 20
sanatçının yapıtları İKSV'nin yeni binasını baştan aşağı sanatla dolduruyor.
Küratör Fulya Erdemci tarafından yerleştirilen; Hüseyin Bahri Alptekin, Selim
Birsel, Ayşe Erkmen, İnci Eviner, Gülsün Karamustafa, Komet, Ömer Uluç gibi
sanatçıların yapıtları, binanın farklı alanlarını süslüyor. Ayrıca Yang
Jiechang'ın I Believe in Angels isimli neon yerleştirmesi de terasta yer alacak.
Yani burası hem İKSV'nin ofisi hem de bir kültür-sanat merkezi haline gelmiş
durumda.
Binanın giriş ve birinci katında bulunan 'Salon' adlı performans merkezi
oturmalı 200, ayakta 600 kişilik kapasitesiyle klasik, caz, rock, alternatif ve
dünya müziği konserleri; tiyatro-dans gösterileri, panel ve konferanslara ev
sahipliği yapacak. Yine binanın giriş katında, İKSV Tasarım dükkânı yer alıyor.
Türkiye'nin önde gelen sanatçılarının yapıtlarının ürün uygulamaları, Türk
tasarımcıların koleksiyonları ve MOMA gibi dünyaca ünlü müze ve tasarım
markalarının ürünleri satılıyor. Giriş katında Peralı adlı kafe de yer alıyor.
En üst kat ve terasta ise Haliç'e bakan ve Borsa tarafından işletilen restoranın
adı X. Binanın beşinci katında ise ünlü soprano Leyla Gencer'in müzesi yer
alacak. Çalışmaları süren müzenin mart ayında açılması planlanıyor. Burada
Gencer'in Milano'daki evinden getirilen özel eşyaları sergilenecek, onun
piyanosu eşliğinde dinletiler düzenlenecek...
Mimariyle sanatın birleşmesi
Yüksek Mimar Dr. Burhan Satıcı, sanatsal eserlerin mimari
uygulamalarını büyük bir titizlikle yaptıklarını ve bu binanın bir mimar olarak
kendisini çok heyecanlandırdığını söylüyor. Binada sürekli sergi oluşturacak
sanatçıların, onların eserlerinin ve bu eserlerin kullanılacağı yerlerin
belirlenmesi iki buçuk senelik bir ön çalışma gerektirmiş. Binadaki dikkat çeken
eserlerden bazıları şöyle:
* Girişte, Sarkis'in Göbek Bağı (Ayasofya Hazine Dairesi Avizesi ile) adlı
çalışması karşılıyor konukları. * Merdivenlerden yukarıya çıkarken, Selim
Birsel'in Başak Tarlaları size eşlik ediyor. Sanatçının tanklardan oluşturduğu
başaklar, savaş ve barış üzerine yapılmış bir ironi. * Merdiven yerine
asansörü tercih edenler ise Canan Tolon'un ışıklı aynalarından yansıyan
kırılmalar sayesinde kendisini sonsuzluğa gider gibi hissediyor. * Ayşe
Erkmen'in farklı pencerelere yerleştirdiği farklı renklerdeki jaluziler,
dışarıdan bakıldığında bir renk mozaiği oluşturuyor. * Aydan
Murtezaoğlu'nun, sırasıyla beşinci, dördüncü ve üçüncü katlarda kapı camlarına
uygulanan Düşen Kız çalışması süregiden bir aksiyon. Sırıkla atlayan bir kız,
son katta düşüşünü tamamlıyor. * Canan Dağdelen'in X Restoran'ın ortasındaki
cam küpü de dikkat çekici bir çalışma. Küpün içinde yukarıdan asılı minik
toplarla 'place' yazıyor ve saydam tavanı sayesinde terastan da farklı bir
biçimde görülebiliyor.
14 milyon dolara mal oldu
20. yüzyılda, Rum mimar Georges Coulouthros (Yorgo Kulutros)
tarafından Art Nouveau stilinde inşa edilen yedi katlı Deniz
Palas, toplam 4.650 metrekare alana sahip. 1920'de Kirzadelerin evi olarak
yapılan bina, daha sonra çok çeşitli amaçlarla kullanıldı, son olarak da bir iş
hanıydı ve harap bir haldeydi. Şu anki halini alması ise yaklaşık 14 milyon
dolara mal oldu. Doğan Tekeli'nin danışmanlığında,
Burhan Satıcı'nın koordinasyonunda yapılan yenileme çalışmaları
Saruhan Mimarlık tarafından yürütüldü. Yüksek Mimar Dr. Burhan
Satıcı, "Bu binanın kullanım ve nitelik açısından iki farklı özelliği var,"
diyor ve ekliyor, "Bürolarımız, diğer alanlar ve sanatsal etkinliklerimizin
kombine bir ilişkisi var. Bu ilişkinin iç içe olması buradaki en heyecan verici
olay. Bunu destekleyen şey de nitelik. 1920 yapısını, ikinci derece tarihi eser
olmasına rağmen birinci derece tarihi eser gibi ele aldık, iç ve dış tamamen
koruyarak takviye ettik."
Aylarca duvarları kazıdık
Satıcı, binayı ilk aldıklarında virane bir halde olduğunu söylüyor ve
yaptıkları çalışmaları şöyle anlatıyor:
"Bina özgün olarak, her katta üç daire bazında tasarlanmış. En üst katında da
çok kötü durumda bir çamaşırhanesi vardı. Zaman içinde farklı kullanmalar,
bölgenin kültürel açıdan çökmesi binada büyük tahribatlar yaratmış. İç dokuyu
öldürmüşler. Biz aldığımız zaman, 1960'da yapılmış, Menderes döneminin
gazetelerini gördük duvarlarda, duvar kâğıdı gibi yapıştırılmış. En alttaki
sanat eserlerine, o işlemelere, bezemelere ulaşabilmek için epey kazıdık.
Binanın dışındaki taş işçiliği için de, bozulan yerleri düzeltmek ve mevcut taşı
koruyarak eski yapıyı ortaya çıkarmak bir buçuk sene sürdü. Hatta mimarını
bulamadık uzun süre. Mayıs 2009'da, binanın cephesini temizleyerek aşağı
indiğimizde, kapının sol tarafında, taşın üzerine işlenmiş Yorgo Kulutros
yazısını bulduk."
|