Kültür mirası normlarının maddi temelleri: Sorunlar, ihtiyaçlar ve öneriler
DMK ile 2004'ten beri izleme süreci devam ediyor. Ancak bu izleme sürecinin kültürel miras politikalarının evrensel normlara göre geliştirilmesinde yeterli olmadığını, iyi yönetilmediğini ve tıkandığı söylenebilir. Yöneticiler Komite kararlarını ve sözleşmeden doğan yükümlülükleri genellikle bir "dış müdahale" olarak algılıyor. İstanbul için yaratacağı çok aktörlü katılım mekanizmaları ile ve kültür mirası politikalarının geliştirilmesi açısından bir fırsat olabilecek bu ilişki değerlendirilemedi. Bu işbirliği, aktif olarak bu süreçte yer alabilecek STK'ların tasfiyesi ile sonuçlandı. Politika geliştirme, yenileme kanalları kapatıldı. Tartışmalar sonuçlar üzerine odaklandı, sorunların nedenleri göz ardı edildi.
Haliç Metro Köprüsü projesinde yönetim itiraz eden çevrelerin köprünün yapılmasını uzun bir süre engellediklerini, bu hattın 1 milyon kişiye hizmet vereceğini, zaman kaybının halka zarar verdiğini ifade ediyordu. Bir proje geliştirme sürecinin olumlama veya olumsuzlama sembolizmi içinde tartışılması sözkonusuydu. Tasarım sürecinin kapalı bir çevrede cereyan eden tartışmalara indirgenmesi, uygulama aşamasında tartışılması, uzmanlık hizmetlerinin yapılandırılmasındaki sorun, sürecin fikir üretimine ve katılıma açılmaması önemli sorunlar ortaya çıktı. Süleymaniye, Sulukule, Ayvansaray, Balat gibi semtlerdeki kentsel dönüşüm projeleri tartışıldı ama İstanbul'daki BM Habitat Zirvesi sonrası UNESCO ve Avrupa Komisyonu desteği ile gerçekleştirilen Fener-Balat Rehabilitasyon Projesi bir pilot uygulama olarak değerlendirilemedi. AKB programında yer almasına rağmen bir gelişme sağlanamadı.
Yenikapı'daki Marmaray transfer merkezinin programlama ve projelendirme sürecinin AKB 2010 desteği ile Tarihi Yarımada Yönetim Planı'nın bir mikrobölgeleme örneği olarak, bir uygulama alanı olarak değerlendirilmesi mümkünken, bu fırsat kullanılamadı. Bu alanla ilgili dolgu alanı projesi kapsam dışı değerlendirildi. Dünya Miras Listesi'nde yer alan Karasurları'nda da benzer bir mikrobölgeleme çalışması AKB programında yer alırken bu fırsat kullanılamadı. Yıllarca ihale ile araştırma, danışmanlık, proje hizmetleri alındı. Surlardaki uygulamalar büyük tahribatlar gerçekleştikten sonra durduruldu, buna karşılık bu geçen süreçte yeni bir deneyim üretilemedi. Dünya Miras Komitesi ile kurulan ilişkide kültür mirasının korunması konusunda kalıcı gelişmeler sağlanamadı.
İstanbul'da kamu tarafı STK'ları sürece aktif olarak katmamakta. Sözü edilen uygulamalarda araştırma ve proje işleri ihale sistemi ve müteahhitlik hizmetleri içinde geliştirilmekte. Bilim çevrelerinin yalnızca danışmanlık yapmaları, piyasa aktörleri ve müteahhitlik hizmetleri altında görev yapmaları AB normları ile açık bir çelişki içeriyor. Kamu yönetimleri uluslararası normları dayatma olarak algılamakta. Bu normların bir elitin ayrıcalık elde etme talebi olarak algılanması, bilim çevrelerinin de kendi kamu yararını temsil eden bir çıkar grubu olarak konumlandırılması ve katılıma kapatılması kültür mirasını koruma politikalarının oluşumunu engelliyor. Bu meselenin yalnızca yönetimin bir sorunu olarak değerlendirilmesi yerine, süreçte yer alan aktörlerin katılım biçimi ile ilgili yöntemsel sorunlara işaret ettiği söylenebilir. BM formatı içinde STK'ların bağımsız bir iletişim ağı oluşturması, bağımsız olarak muhatap alınmaları olağan. Bu nedenle önümüzdeki sürecin bir politika yenileme fırsatı olarak yeniden değerlendirilme potansiyeli taşıdığı söylenebilir.
|