Türkiye dahil 12 Güneydoğu Avrupa ülkesinin katıldığı bir toplantı
için İstanbul'a gelen Bokova, UNESCO'nun eğitim, cinsiyet ayrımcılığı ve ifade
özgürlüğü konusunda değişim yaratabileceğini düşünüyor. Bokova'ya göre, bugün en
önemli sorun küresel düzeyde adil toplumlar yaratmak
UNESCO Genel Direktörü İrina Bokova’nın Hürriyet
Daily News ile söyleşisi:
BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Genel
Direktörü Irina Bokova, Çırağan Sarayı’nda Hürriyet
Daily News & Economic Review ile yaptığı söyleşide, UNESCO
aracılığıyla insanların hayatını değiştirebileceğimizi söylüyor. “UNESCO’ya
inanıyorum” diyen Bokova, doğru politikalar belirleyip uygulaması halinde
kurumun eğitim, bilim, iletişim ve kültür gibi önemli alanlarda insanların
hayatlarında kayda değer değişiklikler yaratabileceğini de sözlerine
ekliyor.
Bokova İstanbul’a, Türkiye dahil, 12 güneydoğu Avrupa ülkesinin liderlerinin
katıldığı Güneydoğu Avrupa Kültürel Koridorlar Zirvesi’nde önemli bir konuşma
yapmak üzere geldi. Bokova örgütün geleceğine dair vizyonunu, “Küreselleşmiş bir
dünyada UNESCO: 21. Asır İçin Yeni Hümanizm” cümleleriyle ifade ediyor, zira
dünyayı yeni bir barış ve hümanizm çağına taşımak, bu çerçevede küresel çapta
daha kapsayıcı, adil ve eşit toplumlar yaratmak, dünyanın bugün yüz yüze olduğu
en büyük mesele.
Anneler prospektüsü okuyamıyor
Bokova’ya göre, UNESCO eğitim alanında bütünlüklü bir yaklaşımla olumlu bir
programı uygulayarak ve bunun için kuvvetle bastırarak öncü rol oynayabilir.
Dünyada okuma yazması olmayan insanların oranını düşürmek bu anlamda acil bir
konu; 760 milyon insanın okuyup yazamaması hoşgörülebilir bir durum değil.
Dünyadaki okuma yazma oranlarına dair alarm verici ve kabul edilemez tabloya
değinen Bokova, “Yeni teknolojilerden söz ediyoruz ve sürekli internete
bağlıyız, fakat dünyanın dört bir yanında anneler çocuklarına verdikleri
ilaçların prospektüsünü okuyamıyor, aileler sağlıklı bir ortamda yaşayamıyor”
diye konuşuyor.
Bokova ayrıca özellikle kadınlar ve genç kızlar için kaliteli eğitime yeni
bir vurgu yapmaya kararlı olduğunu söylüyor; kadınların ve genç kızların yüzde
50’si, yoksulluk, erken evlilik, ikinci sınıf muamele ve altyapı eksikliği gibi
çok çeşitli nedenlerle ilköğretimin ötesine geçemiyor. “Milenyum Kalkınma
Hedefleri’ne (MKH), özellikle de eğitime yeni bir gözle bakmamız lazım, ki
UNESCO’nun bu konuda çok büyük bir sorumluluğu var” diyor Bokova.
Bokova bir sonraki MKH tartışmasında kültürün de ele alınacağını umuyor.
“Kültür gelir üretiyor ve ekonomik büyümeyi teşvik ediyor” derken, bunun
toplumları daha kapsayıcı kıldığına ve birçok savaş ve savaş sonrası ülkesinde
bir siyasi istikrar unsuru olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca kültürün belli
toplumlarda şiddetle mücadelede de bir araç olabileceği kanaatinde. “Bugün adına
dünya dediğimiz küresel köyde kültür insanlara ve toplumlara çok daha fazla
özgüven aşılıyor” diyor.
Bokova 2010 Uluslararası Kültürlerin Yakınlaşması Yılı çerçevesinde bir
Kültürler Arası Barış ve Diyalog Yüksel Kurulu kurduğunu anlatıyor. Bu kapalı
bir komite değil, kapsayıcı bir zemin; tüm entelektüeller, sanatçılar ve
kültürel diyalog yoluyla barışın nasıl teşvik edileceğini tartışmak isteyen
şahsiyetlere açık.
Bugünlerde etnik gerilimlerin arttığını vurgulayan Bokova, UNESCO’nun
kültürel diyaloğun teşvik edilmesine yardımcı olabilecek entelektüeller ve
akademisyenlerden oluşan dev ağı üzerinden oynacağı bir rol olduğunu söylüyor.
“Bütün cevapları bilmiyoruz, fakat tartışmamız ve işe bir yerinden başlamamız
önemli.”
Bokova ilk kez 2002’de UNESCO’nun girişimiyle başlatılan Güneydoğu Avrupa
Kültürel Koridorlar Zirvesi’nin önemli bir siyasi girişim olduğuna inanıyor.
UNESCO’nun ‘iyi sonuçlar veren’ bu girişimi daha da geliştirmeye kararlı
olduğunu ve dahil edilebilecek Kafkaslar gibi başka bölgeler için de iyi bir
model olabileceğini söylüyor.
Düşünce ve ifade özgürlüğü gibi demokratik değerler ve temel haklar konusunda
da Bokova, önemli olanın bu tür değerleri ilan etmekle kalmayıp uygulanmaları
için çaba göstermek olduğunu belirtiyor. “Her yıl 3 Mayıs’ta Uluslararası İfade
Özgürlüğü Günü’nü kutluyoruz” diyen Bokova, UNESCO’nun bu alanda başka
faaliyetler de yürüttüğü-nü, sözgelimi hükümetlere ifade ve medya özgürlüğünü
koruyan yasalar çıkarmaları konusunda destek olduklarını, konferanslar ve
gazeteci eğitimleri düzenlediklerini anlatıyor. Geçen yıl yaklaşık 20 ülkede,
özellikle de savaş sonrası Afrika bölgelerinde, ifade ve medya özgürlüğünü
teşvik etmeye dönük çalışmalar yapıldığını söylüyor.
Bokova ayrıca UNESCO’nun dünya çapında gazetecilik eğitimi veren
üniversitelerle güçlü bir işbirliği içinde olduğunu ve her yıl gazetecilerin
eğitilmesi için 60’a yakın projenin hayata geçirildiğini anlatıyor. “Gazeteciler
için belirlenmiş standartlarımız ve birçok üniversitede bu tür değerleri teşvik
etmek için görevlendirilmiş kürsüler var.”
UNESCO’nun gazetecilerin korunması konusunda da faaliyet yürüttüğünü ve bu
yıl başında bu çerçevede bir rapor yayımladığını söyleyen Bokova’ya göre, birçok
gazeteci sadece savaş koşulları nedeniyle değil, yolsuzluğa veya benzer konulara
dair gerçeği söyledikleri için hayatını kaybediyor. “Bu tür eylemlerin
cezalandırılmasını istiyoruz” diyor ve UNESCO’nun farklı ülkelerde
gazetecile-rin güvenliğini korumak konusunda yoğun çaba gösterdiğini
belirtiyor.
Pilot iklim projesi
Bokova için UNESCO’nun değişim yaratabileceği alanlardan biri de iklim
değişikliği. “Bu alanda büyük bir boşluk söz konusu” diyor. UNESCO’nun iklim
değişikliği eğitimi için bir pilot proje başlattığını söyleyen Bokova’ya göre,
insanlar günlük hayatlarını değiştirmek yönünde eğitilmedikleri sürece, iklim
değişikliğini önleyecek görevler ve finansman noktasında hangi kararlar alınırsa
alınsın etkili olmayacak.
“Medeniyetler İttifakı ve UNESCO’nun ortak bir gündemi var: Barışı, hoşgörüyü
ve farklı kültürlerin birbirini daha iyi anlamasını teşvik etmek” diyor Bokova.
Atıfta bulunduğu husus, Medeniyetler İttifakı Genel Sekreteri’nin Yüksek
Temsilcisi Jorge Sampaio ile 28-29 Mayıs tarihlerinde Brezilya’da düzenlenen
Medeniyetler İttifakı Forumu’nda imzaladığı mutabakat. Bokova ilk olarak 2008’de
imzalanan mutabakatın tazelenmesinden çok mutlu olduğunu ve bunun işbirliğine
güç sağlayacağını söylüyor: “Bu girişim, Medeniyetler İttifakı’yla UNESCO
arasındaki sinerjinin hoşgörüyü ve barışı teşvik edeceğine gerçekten
inanıyorum.”
Bokova, “Haiti trajedisi gerçekleştiğinde, ilk günden itibaren orada
olmamızın ahlaki sorumluluğumuz olduğunu düşünüyordum. Marttaki ziyaretimde
binlerce insanın yaşadığı yıkımı ve kişisel trajedileri gözlerimle gördüm”
diyor, 12 Ocak’taki yıkıcı Haiti depremine atıfla. Bokova’ya göre Haiti BM ve
tüm uluslararası toplum için, böylesine büyük bir insani felaket karşısında
gerçekten seferber olup olamadığına dair bir sınavdı. “Haiti jeo-politik bir
önem arz etmiyor, petrol veya elması yok” diyor ve ekliyor: “O yüzden de hangi
noktada hâlâ insan olabildiğimize ve insanları trajediden kurtarmak için yardım
edip edemeyeceğimize dair bir sınavdı bu.” Bokova Haiti’nin önceki statükoya
dönmemesi, başka bir yapıyla yoluna devam etmesi gerektiğini de vurguluyor.
‘BM’de reform şart’
“Hem Haiti eğitim bakanı hem de kültür bakanının eğitim sistemini yeniden
kurmak, teknik ve mesleki eğitimle yardımcı olmak ve böylesine büyük bir felaket
yaşamış bir bölgede medyayı eğitmek için projeler düzenlemek konusunda yanımızda
olmasından mutluyum” diyor Bokova ve ekliyor: “Paris’te Haiti toplumuna ve
kültürüne yardım etmeyi, yanı sıra ülkedeki kültürel varlıkları korumak için
uluslararası bir komite kurulmasını hedefleyen iki önemli konferans yapıldı.”
Haiti’nin kökleri Afrika geleneklerine dayanan son derece zengin bir kültürü
olduğuna dikkat çeken Bokova, bu yüzden UNESCO’nun felaketten sonraki ilk
endişelerinden birinin bu ülkenin kültürel mirasını, Haiti Kültür Bakanlığı’yla
işbirliği içinde korumak olduğunu belirtiyor.
Bokova, 19. asrın başındaki ilk bağımsız siyah ülke olması itibarıyla
Haiti’nin UNESCO için çok önemli bir yeri olduğunu söylüyor; örgüt ülkede uzun
zamandır faaliyet gösteriyor, bilhassa eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve
Haiti kültürünün korunmasına yardım etmeye çalışıyor.
Bokova’ya göre dünya sadece çok kutuplu değil, daha demokratik bir hale
geliyor ve bu da BM’nin rolünü bu küreselleşme ve çok taraflılık çağında daha da
önemli kılıyor. Bokova BM içinde reformun da devam etmesi gerektiğini ve
Güvenlik Konseyi’yle diğer BM kurumlarındaki karar alım usullerinin modernize
edilmesi gerektiğini savunuyor. Bokova, “BM reformdan geçirilirken, cinsiyet
eşitliği son derece ciddi biçimde ele alınmalı” diyor. (25 Haziran 2010)
|