TÜSİAD’ın 40’ıncı genel kurul toplantısı
bir milat olacak mıydı? Başbakan Erdoğan’ı
‘sinirlendirmeyen’, eleştirilerde ‘sınır
koyan’ yeni bir patronlar kulübü mü olacaktı yoksa 40 yıldır olduğunu
gibi bildiğini okumaya devam mı edecekti?
İlk sinyali Yüksek
İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç verdi: “Bir kısım dostlarımızın
ülkede çok seslilik, alternatif çözümler sunma ve takipçisi olma konusunda kaygı
duyduklarını görüyorum. Onlara bu kürsüden şu teminatı vermek istiyorum:
TÜSİAD 39 yıldır olduğu gibi önüne koyduğu misyonu tümüyle yerine
getirmeye devam edecektir. Bunun için yapılması gereken ne varsa yapılacak,
söylenmesi gereken ne varsa söyleyecektir. Bu geçmişte de böyle olmuştur,
gelecekte de böyle olacaktır.”
Dün bir gelenek daha yıkıldı ve
yeni başkan konuşmasını ‘hazirun’a teşekkür etmekle bırakmayıp,
vurucu bir konuşma yaptı. TÜSİAD’ın yeni Başkanı Ümit
Boyner, “TÜSİAD dinamizmiyle, öncülüğüyle, cesaretiyle sadece
kendisiyle yarışıyor” derken, şunları vurguluyor: “TÜSİAD Türkiye’nin en
etkili, entelektüel çizgisi sağlam, bağımsız sivil toplum örgütüdür. TÜSİAD bir
çıkar grubu değil, TÜSİAD Türkiye’nin en önemli baskı grubudur. Bu yüzden TÜSİAD
iktidarlar ve muhalefet tarafından çok tavsiye edilmesine rağmen yıllardır
sadece kendi işine bakamaz.”
Boyner Holding Yönetim
Kurulu üyesi Ümit Boyner köşeli cümlelere aşina. Eşi Cem Boyner, TÜSİAD
Başkanlığı sırasında verdiği demeçlerle rahmetli Turgut Özal’ı epey
sinirlendirmişti. Cem Boyner’in, 1989’daki “TÜSİAD, Kanarya Sevenler
Derneği değil” sözü TÜSİAD tarihine geçmişti. Karı koca Boynerler,
Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) ile de Türkiye’nin geleceğine
dair söz söyleme hakkı istemişti ama sandıktan çıkamadılar. Dünkü genel kurulda,
TÜSİAD üyeleri arasında ‘baskı’ sözcüğü sık kullanıldı. İktidar baskısı birebir
tarif edilmese de genel bir duruş da sergilendi. Arzuhan Doğan
Yalçındağ’dan sonra Ümit Boyner de ilk konuşmasıyla ‘uslu
çocuk’ olmayacağının fazlasıyla sinyalini verdi.
Ne
oldu bize?
Şunları söyledi Ümit Boyner:
“Hani biz bir
köprüydük, medeniyetler ittifakı için örnek ülke bizdik. Hoşgörünün binlerce
kültürün beşiğiydik, ne oldu bize? Sorunlarımızı birlikte çözmek yerine
herkesten, her şeyden şüphe duyuyoruz. Konuşmuyoruz, bağırıyoruz. Dinlemiyoruz,
dinleniyoruz. Gerçeklerle yüzleşmek yerine komplo teorileri üretiyoruz. Ne oldu
bize? Niçin farklılıklarımızı zenginlik değil, zaafiyet olarak görüyoruz?
Hepimiz huzura hasretiz. Gergin bir toplum olarak yaşamaktan yorulduk. Hepimiz
daha müreffeh Türkiye istiyoruz. Gençlerimizin canını ve geleceğini daha güvende
hissettiği, iş ve aş bulabildiği bir Türkiye istiyoruz. Korkularından,
şüphelerinden sıyrılmış, kendine güvenen bir Türkiye
özlüyoruz.
Kızılderili hikayesi
Meselelerimizi
çözmeden hızla koşmaya çalışıyoruz. Beyaz adam ve kızılderili birlikte ata
binerler dört nala... Kızılderili bir anda durur. Beyaz adam şaşırır ve sorar,
“Neden durduk neyi bekliyoruz?” Kızılderili yanıt verir: “Çok hızlı gittik,
ruhlarımız geride kaldı...” Çözemediğimiz sorunlar var. Çok derinde, halının
altına yıllarca süpürülmüş. El ele vermezsek, sıkılmış yumrukları açıp el
sıkışmazsak çözemeyeceğiz. Ruhlarımız rahat etmeyecek. TÜSİAD’a arka arkaya
kadın başkan seçerken ülkemizin bir bölgesinde töre cinayetlerine kurban giden
kadınlarımızı unutabilir miyiz? 18-30 yaş arası gençlerimizin yüzde 30’a yakını
işsizken, gençleri unutabilir miyiz? Toplumla daha çok paylaşım ve iletişim
içinde bir TÜSİAD hayal ediyorum. Türkiye’nin varlıklıları ve şanslıları
diğerlerini geride bırakıp koşamaz. Bugünkü dünyada durup bekleyemeyiz, ama
kimseyi geride bırakmadan elele ilerleyebiliriz.”
|