AB ile ABD arasında serbest ticaret anlaşması (STA) unsurunu da içeren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) tesis edilmesine yönelik müzakereler, Türkiye’nin ticari ilişkileri açısından son derece önem taşıyor. Türkiye ise hala müzakere sürecinde olunan TTIP anlaşmasının dışında kalmak istemiyor. Dünya Gazetesi'nden Aydın Şahinalp'in haberine göre, ABD Ekonomik ve Ticari İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Kurt Tong, “ABD ile aralarında Bahreyn ve Nikaragua’nın da yer aldığı 20 ülke arasında serbest ticaret anlaşması olduğunu ve bu ülkeler arasında neden Türkiye’nin yer almadığı” sorusuna, tebessüm ederek “Henüz yok; çünkü bu konu hiç müzakere edilmedi” yanıtını verdi. Peki, yakın gelecekte Türkiye ile ABD ticari ilişkilerinde bir STA çıkar mı?... Bu konuda spekülasyona yol açacak bir yorum yapmak istemediğini belirten Tong, “Türk yetkililerle görüştüğümde bana ABD ve Avrupa Birliği arasındaki TTIP müzakerelerini yakından izlediklerini söylediler. Birlikte çalışarak TTIP görüşmeleri ve gelişmeleri hakkında Türkiye’nin daha ayrıntılı bilgilendirmesi gerekiyor” diye konuştu.
Türkiye’nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na ilişkin endişelerinin yakından incelenip değerlendirilmesi gerektiğini belirten Müsteşar Yardımcısı Tong, “Kaygıya yol açan nedenlerin masaya yatırılması gerek. Türkiye, ABD pazarına girmek için iyi bir erişime sahip. TTIP anlaşması imzalandığında Avrupalı firmalar ABD pazarına Türkiyeli şirketlere oranla daha kolay girebilecek. Türkiye açısından oluşabilecek olumsuz durumları ortadan kaldırmak için çalışmalıyız” dedi.
"Anlaşmaya takılmamak gerekir"
ABD ile Türkiye arasındaki ticaret hacmini yeterli bulmadığına değinen Müsteşar Yardımcısı Kurt Tong, şöyle devam etti: “Türkiye’nin dış ticaretindeki en büyük ortağının AB olduğunu biliyorum ama ABD ve Türkiye birçok fırsatı barındıran büyük pazarlar. Ticaret anlaşmasına takılmadan birlikte çalışarak düşük olan ticareti yükseltmeliyiz. ABD’nin Türkiye’deki yatırımları da beklentilerim düzeyinde değil. Türkiye, ABD’li firmalar için büyük fırsatlar barındırıyor. ABD’li firmaların güçlü olduğu enerji, finans biyoteknoloji gibi sektörlerde daha fazla yatırıma geçmeli. Türk firmalarının da başarılı oldukları sektörler var. İnşaat, imalat ve hizmet sektörleri ilk akla gelenler.”
"Yeni sermayeye hep açığız"
Çin’i de değerlendiren Kurt Tong, kimi uzmanlarca Dünya Bankası’na alternatif olarak gösterilen, Çin’in öncülüğünde kurulma çalışmaları devam eden Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın (AAYB) ABD’yi kaygılandırmadığını söyledi. Bu konunun politize edilmemesi gerektiğini kaydeden Tong, “Bu konuda ABD’nin bakışı şu; ‘yeni sermayeye her zaman açığız’ ve yeni sermaye girişi her zaman iyidir. Asya’da altyapıda talep çok büyük. Asyalı bir bankanın yaptığı araştırmaya göre sadece Güneydoğu Asya’da 8 trilyon dolarlık alt yapı açığı bulunuyor. Çin bizim altyapı bankası hakkındaki görüşlerimize saygı duyuyor ve birçok konuda bizimle aynı düşüncede. Yeni kurulan AAYB’nin World Bank ya da Asya Kalkınma Bankası gibi yüksek standartları olmalı. Çevre koruma, sosyal güvence, sürdürülebilir borç gibi konularda dünya standartlarına uygun olması gerekiyor. Örneğin ülkeleri ödeyemeyeceği borç yüküne sokmamalı. Onların bu konularda hassas davranacakları konusunda iyimserim. Bunun hayata en iyi şekilde geçirilmesi Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası ve AAYB’nin ortak çalışmasıdır. Böylece standartlar daha rahat uygulanabilir. AAYB politik değil bir finansal konudur” dedi.
"Faiz artışının etkilerini tahmin etmek güç"
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikası hakkında prensip gereği yorum yapmadığını belirten Kurt Tong, “Fed’in olası faiz artışının gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkileyeceğini tahmin çok zor. Ancak Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeler finansal piyasalarda daha az oynaklık ve sarsıcı olmayan krizler için reformlarına devam etmeli. Bu, büyük gelişen piyasalar için önemli bir husus” dedi.
|