Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, tüm dünyadaki
verilerle kıyaslandığı zaman Türkiye’deki iş kazaları ve özellikle ölümle
sonuçlanan kazalar açısından oldukça vahim bir tablo ortaya çıktığını söyledi.
Ömer Dinçer başkanlığında Bakanlık’ta gerçekleştirilen Üçlü Danışma
Toplantısı’na, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu,
Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, DİSK Genel Başkanı
Süleyman Çelebi, TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul
Kudatgobilik ile Bakanlık bürokratları katıldı.
Toplantının ardından basına açıklamalarda bulunan Bakan Dinçer, özellikle
maden ocaklarında ve tersanelerde yaşanan kazaların ardından gündeme gelen iş
güvenliği konusunun ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğunu ifade etti.
Dinçer, “ILO verilerine göre, 2003-2008 arasında iş kazası oranları itibarıyla
oldukça sorunlu bir ülke olduğumuz ortaya çıkıyor. Gerçekten Hindistan ve
Rusya’dan sonra ölümlü iş kazalarında üçüncü sırada yer alıyoruz” dedi.
‘KOBİ’lere yoğunlaşılmalı’
Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 220 bin iş yeri, yaklaşık 9 milyon işçi
bulunduğunu bildiren Dinçer, işyerlerinin yüzde 99.7’sinin KOBİ niteliği
taşıdığını söyledi. Dinçer, bu işçilerin yüzde 83.8’inin KOBİ’lerde çalıştığına
dikkati çekerek, kazaların yaklaşık yüzde 81’inin de KOBİ’lerde meydana
geldiğini vurguladı. İş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınırken KOBİ’lere
yoğunlaşılması gerektiğini ifade eden Dinçer, Türkiye’de 2008’de 72 bin 963 iş
kazası meydana geldiğini, 539 meslek hastalığı ile karşılaşıldığını ve 866
kişinin bu nedenlerle yaşamını kaybettiğini bildirdi. Dinçer, iş kazalarının
daha çok maden, metal, makine, mobilya, tekstil, nakliyat ve inşaat
sektörlerinde yaşandığını, iş kazaları nedeniyle ölüm oranlarına bakıldığında
ise sıralamanın maden, inşaat, nakliyat, metal, mobilya olarak gerçekleştiğini
söyledi.
Bakan Dinçer, 2013 yılına kadar, iş kazalarında yüzde 20’lik bir düşüş ve
meslek hastalıklağına yakalananların kayıt altına alınmasının hedeflendiğini
belirterek, “İşgüvenliği Kanunu Yasa Tasarısı taslağı ana hatlarıyla hazır.
İşveren Sendikaları kanunun farklı alanlarda farklı algılanabileceği endişesiyle
beklenmesini tavsiye etti. Birlikte bir toplantı daha yapılacak” dedi.
İşçi ‘Bunu yapmam’ diyecek
Taslakta yer alan ‘çalışmama hakkı’ başlığıyla ilgili soruya ise Dinçer,
“Böyle bir kanun düşünüyoruz. İş sağlığı ve güvenliği; işçi, iş güvenliği uzmanı
ve iş verenin ortak sorumluluğudur. Burada hayatı tehlikeye atan bir durum
varsa, işçi ‘Ben bu işi yapmam’ diyebilecek” şeklinde cevapladı. Dinçer, iş
güvenliğini sağlamayan işyerlerine yapılacak yaptırımlar içinde yasanın
çıkmasını beklemeye gerek olmadığını belirterek, “Eksik tespit edilen uyarı ve
para cezalarını kaldırdık. Özellikle Bursa’daki maden kazasının ardından 30
maden kapatıldı, 150’den fazla firmanında ruhsatı iptal edildi” dedi.
(Radikal)
Kazaların 2008’de Türkiye’ye maliyeti 4.8 milyar TL
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, iş kazalarının yarattığı
maliyete de dikkat çekti. Kazaların Türkiye ekonomisine getirdiği görünen ve
görünmeyen maliyetinin 2008’de yaklaşık 4 milyar 875 milyon TL olduğunu belirten
Dinçer, “İş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınsaydı bu maliyetlerin yüzde
98’ine katlanmak zorunda kalmazdık” dedi. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
hukuki düzenlemelerin nasıl olması gerektiği konusunu tartıştıklarını belirten
Bakan Dinçer, şöyle devam etti:
“Daha önce hazırlanan iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili tasarının
eksikliklerini gözden geçirdik. 2013 yılına kadar iş sağlığı ve güvenliği
kanununun hazırlanmasını ve yeni mevzuatın uygulanmasını sağlamak amacıyla
ilgili tarafların ve kamuyonun bilgilendirilmesi ve tanıtım faaliyetleri için
konsey üyesi kurum ve kuruluşların görev almasını, 100 bin kişide iş kazası
oranının en az yüzde 20 oranında azaltılmasını, beklenen ancak tespit edilemeyen
meslek hastalığı vaka sayılarının tam olarak tespit edilmesini, sunulan iş
sağlığı ve güvenliği laboratuvar hizmetlerinin ulaştığı çalışan sayılarının
artırılmasını, ulusal konsey üyesi kurum ve kuruluşların iş sağlığı ve güvenliği
proje eğitim ve tanıtım çalışmalarına daha çok yoğunluk verilmesini prensip
olarak belirledik.”
|