BR> Türk kaynağı dünyada marka olmalı,
tanınmalı
Gedik Özel Ürünler Satış Sorumlusu Ersin
Duman: Üreticiler çok iyi bir yerde. Türkiye'de kaynakçılar ithal
ettiğinden çok daha fazla üreterek dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç ediyor. Biz
de 82 ülkeye ihracat yapıyoruz. Üretimimizin yüzde 40'nı ihracat. Sektördeki
üretici bakımından bir yetersizlik yok. Sarf malzemesi olarak hemen hemen hiçbir
ürünün Çin'den girişi yok. AB ve ABD markalarının Çin'de ürettirdiği ürünler
giriyor. Sektörün hacmi ve kalitesi oldukça iyi. İsveç'in çeliği, Fransa'nın
modası gibi Türkiye de kaynak ürünleriyle tanınsın istiyoruz. En büyük sıkıntı
mesleki eğitim.
Sektörde çalışanların çoğu eğitim almamıştır. Sadece
geçen yıl 4 bin kaynakçı eğitimi verdik. Mevcut üniversitelerde kaynak
mühendisliği bölümü yok. Türkiye'nin dünya kaynak sektöründe temsiliyeti de
yoktur 1980'lerden beri. Bunun önünü amaya çalıştık. Küresel bir oyuncu olma
yolunda ilerliyor Türkiye. Otomotiv sanayinde otomasyon sistemleri kurmaya
başladık. Kaynak ihtiyacına cevap verebilir noktaya gelmiştir. Özellikle oksijen
kaynaklı kesme işlerinde çoğu eğitimsiz. İlkokul mezunu bir kişiyi getirip
kaynakçı yapıyorlar. Mesela yağlı ellerle oksijen tüpü açılmamalı. Ondan sonra
yangın çıkıyor. Bu da iş kazası oluyor. Endüstri meslek liseleri de azalıyor
giderek. Türkiye 1980'lerden sonra
Dünya Kaynak Federasyonu'na üye
değildi. 2007'den sonra ancak üye oldu. Bundan sonra da bu akademiyi kurmaya
karar verdik ve buna herkes katıldı. Birçok eğitim faaliyetinde bulunuyoruz.
Kaynakla eğitimin kesiştiği her alanda varız. 1 yıl içinde İSO 38-34'le ile de
belgelendirme yapacağız. Sektördeki tüm oyuncuları bu akademide toplamak
istiyoruz.
Otomasyon yükselen değer itici gücü de
otomotiv
E Infrastructure mühendisi Kubilay
Yıldırım: Almanya, kaynakçılıkta kişi başı 58 bin Euro katma değer
kazanımı sağlamış. Türkiye'de tüm kaynakçıların eline birer makine versek
devamlı çalışsalar da bu rakamı yakalayamayız. İlerisi için açılmak ve AB
üzerinde hakimiyet kurmak otomatize olmaktan, hızlanmaktan ve verimlilikten
geçiyor. Yenilikçi teknolojilerle ilgili, dünyada bir dolu teknik var. Bomba
gibi patlayan teknolojiler var. Sanırım Türkiye'de biz en çok bunlara kapalıyız.
Otomasyon yükselen değerlerden birisi. Bunun da itici gücü otomotiv.
Otomotiv, sürekli aynı şeyin tekrarlandığı adeta robotik işler için
geliştirilmiş bir sektör. Bir imalat atölyesinde yeni bir sistemi kabul
ettirmek, yıllardır elle imalat yapan bir yere yeni bir makineyi kabul ettirmek
çok zor. Yurtdışında hiçbir şirket bizdekiler gibi eğitim faaliyetleri vermiyor.
Çin, sadece ucuz işgücü olan bir yer değil. 1 milyar nüfusu da önemli değil.
Çin, yılda 180 bin mühendislik doktorası veren bir ülke. Her ürüne bir doktora
mezunu atayabilirsiniz.
Tersanelerde, tuhaf bir biçimde 'biz sokaktan
döve döve adam getiriyoruz' diye övünüyorlar. Söyleyebileceğim son şey;
Türkiye'de basınçlı kap imalatçıları var büyük miktarlarda malzeme yapıyorlar.
Bunları ihraç ediyorlar yaklaşık yüzde 10-15 parçaları reddedilip geri
gönderiliyor. Buna rağmen hala kar edebiliyorlar. Bu çok enteresan bir süreç. Bu
kaynakların birçoğu kontrol bile edilmiyor. Hata kontrolü yapılmıyor.
Yapılamıyor.
|