enetim ve danışmanlık alanının önde gelen firmalarından Ernst & Young tarafından bu yıl
3’üncüsü hazırlanan ‘Global Risk Raporu’ yayınlandı. Dünya
çapında, iş dünyasının 2010 yılı boyunca içinde bulunduğu ortamın her açıdan
karşılaşacağı riskleri belirleyen rapor için hem farklı sektör yöneticilerinin
hem de akademisyenlerin görüşleri alındı.
2010 yılı en önemli 10
risk sıralamasında ilk sırada yasal zorunluluklar ve uyum
var
Ernst & Young’ın her yıl, değişen koşullara göre
hazırladığı risk radarına göre, bu yıl gözden kaçırılmaması ve takip edilmesi
gereken başlıca risk konuları şöyle sıralanıyor (parantez içerisinde 2009
sıralamalarıyla beraber):
Yasal düzenlemeler ve uyum riskleri
(2) Kredi temini (1) Ekonomideki yavaş toparlanma / çift dipli resesyon
(aynı) Yetenek yönetimi (7) Gelişmekte olan piyasalar (12) Maliyet
tasarrufu (aynı) Yeni ve farklı rakipler (5) Radikal çevreci hareket
(4) Toplumsal kabul riski ve kurumsal sosyal sorumluluk (yeni) Stratejik
işlem ve işbirliklerinin yönetimi (8)
Araştırma sonuçlarına göre, 2009
yılında ikinci sırada görülen yasal düzenlemeler ve uyum
riskleri, 2008 yılında olduğu gibi bu yıl da yine ilk sıraya oturuyor.
En önemli güncel kaygılardan biri, regülasyonlarla ilgili belirsizlikler
nedeniyle şirketlerin karar almalarının ve plan yapmalarının engellenmesine
yönelik. Radikal çevreci hareketlerin önemini kaybettiği görülen yeni listede,
yetenek yönetimi ve gelişmekte olan piyasalar konularının sıralamada oldukça
önemli sıralara geldiği dikkati çekiyor. Dünya genelinde yetenek bulma yarışı
bazı sektörlerde sorun teşkil eder hale geliyor. Doğum oranının yüksek olduğu
dönemde doğanların (baby boomers) yaklaşan emeklilikleriyle emekli sayısının
artmasının risk olarak değerlendirilmesi gerektiği ortaya koyuluyor. Rapor
sonuçlarına göre, geleceğin lokomotif pazarları halini alacak gelişmekte olan
piyasalarda başarılı olmak ise zorunlu hale gelecek. Bu nedenle, sıralamada bir
önceki yıl 12inci sıradayken bu yıl söz konusu risk 5’inci sıraya
oturmuş.
Ernst & Young Türkiye Risk Danışmanlık Hizmetleri Bölümü
ortaklarından Arzu Pişkinoğlu, raporla ilgili dikkat çeken
hususları şöyle özetliyor:
“Şu an tüm dünyada ekonomik krizin
etkileri hafiflerken hala belirsiz bir ortam olması nedeniyle, çoğu sektörde
yasal düzenlemelerin iyice sıkılaştığı ve bu durumun da iş dünyasında karar alma
ve harekete geçme hızını yavaşlattığı düşünülüyor. Global Risk Raporu’nda dikkat
çeken konulardan biri de Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalarla ilgili riskin
ön plana çıkması. Günümüzde ve ileriki yıllarda gelişmekte olan ekonomilerin
global büyümenin öncüsü olması beklendiğinden bu piyasalarda doğru şekilde
yatırım yapmak ve uygun iş modelleri kurarak başarılı olmak ön plana
çıkıyor”.
Söz konusu tehditlerin birçoğu, global finansal krizin
sonuçlarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkıyor. Varlık yönetimi, bankacılık ve
daha az kapsamda da olsa sigorta sektörünün, finansal krizin ardından politik
tepkiye ve daha sıkı regülasyonlara maruz kaldığı gözlenen raporda, petrol/gaz,
emlak ve madencilik/metal sektörleri gelir kazanmak için kaynak sıkıntısı
yaşayan hükümetlerle anlaşmaya çalışıyorlar. Kamu sektörü kuruluşları ise baskı
altında kalan siyasi liderlerin ani reflekslerle aldıkları kararlarla baş etmek
durumunda kalıyor.
Yeni bir risk: Toplumsal kabul görme
Toplumsal kabul görme ve kurumsal sosyal sorumluluk konuları
son 10 yıldır büyük bir önem kazandı. İşte bu nedenle, bu yıl söz konusu riskin
ilk 10 arasında yer alması bir sürpriz olmadı. Şirket itibarını sarsabilecek
tehditlerin varlığını koruduğu ve siyasi tepkilerin yükseldiği günümüz
koşullarında toplumun desteğini korumak veya kazanmak için çok titizlikle
hareket edilmesi gerektiği ortaya çıkıyor.
Arzu Pişkinoğlu “Günümüz
koşullarını dikkate aldığımızda kurumların mevcut ve ortaya çıkabilecek
risklerini devamlı değerlendirmeleri ve buna bağlı olarak faaliyetlerini
yönetmeleri gerekiyor” diyerek risk yönetiminin, yöneticilerin günlük işlerinin
bir parçası haline gelmesi kaçınılmaz gözüktüğünü de ekliyor.
|