Önce 2005 yılında "Yıpranan Kent Dokularının
Yenilenmesi, Korunması ve Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı" adıyla
maruf 5366 nolu yasa çıkıyor. Yasanın mimarlarından biri
olmakla övünen Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah
Demircan'ın da azmiyle TBMM'den çıkan onayın akabinde,
Tarlabaşı Bulvarı'na cephesi olan ve hemen arkasındaki yapı
adalarında yer alan 209'u tescilli, toplam 278 binanın bulunduğu bölge
"yenileme alanı" ilan ediliyor. Semtin yüzde 3'üne tekabül eden
alandaki mülk sahipleri Beyoğlu Belediyesi tarafından 'bilgilendirmeye'
çağrılıyor. Toplantılara katılımı belgelendirmek için mülk sahiplerinden alınan
imzalar daha sonra ortada olmayan yenileme planları için anlaşma zeminin
bulunmadığının delili olarak gösteriliyor ve Bakanlar
Kurulu'ndan acil kamulaştırma kararı çıkarılmasına vesile ediliyor.
Tıpkı Süleymaniye, Sulukule,
Zeyrek, Balat, Fener,
Kürkçübaşı ve daha nice tarihî mahalle gibi, Tarlabaşı da 5366
no'lu yasanın hükmü altına sokuluyor.
Söz konusu yasa, son beş yılda çıkan ve birbiriyle tutarsız bir dizi kanunun,
belediyeye nasıl çoktan seçmeli bir müsadere zemini hazırladığına oldukça sarih
bir örnek. 90'lar boyunca Tarlabaşı da dahil, tarihi semtlerin SİT alanı ilan
edilmesi üzerine doğan bütüncül planlama zorunluluğunu saf dışı bırakmak için
Anıtlar Kurulu yerine "Yenileme Kurulu"nun ikame edilmesinin önünü açan yasa,
katılımcılık söylemini istişareden ibaret bir genellemeye indirirken abanın
altından gösterdiği sopayı 7. maddesinde şöyle açık ediyor: "Bu kanun kapsamında
yer alan yenileme alanlarında, uluslararası hukuktan doğan yükümlülükler saklı
kalmak kaydıyla, diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz." Bir
başka deyişle 5366 "özel" bir amaçla, uygulayıcıları da istisnai yetkilerle
donatılıyor...
Kuşbakışı Tarlabaşı
Kamulaştırma yetkisini de belediyeye devreden yasanın özel amacının rantsal
karşılığını anlayabilmek için semtin çevresine bir göz atmakta fayda var.
Mimarlar Odası'ndan Mücella Yapıcı'nın "Tarlabaşı
Kanunu" diye adlandırdığı 5366 no'lu yasa aslında mahallenin zamanla
rant merkezi olarak algılanmasına neden olan bir dizi kentsel müdahalenin
sonucunda icat edildi. Bedrettin Dalan, Haliç sahiline inerek
şimdilerde soylulaşan bölgeyi ranta açmak için 19861988 yıllarında 167'si
tescilli, 368 binayı yıkıp Tarlabaşı Bulvarı'nı yaratarak semtin Beyoğlu ile
olan organik bağını kesti. Yine 1988 yılında, ikinci köprünün açılmasıyla iş
merkezi Zincirlikuyu-Maslak güzergâhına doğru kaydırılmaya başlandı. Bu aksın
doğal uzantısı olan "tarihi" Beyoğlu, İstiklal Caddesi'nin 1990 yılında trafiğe
kapatılmasıyla gelmekte olan servis sektörünün eğlence mabedi olarak
tescillendi. 2000 yılında metronun Maslak'ın çeperinden Taksim'e ulaşmasıyla
yeni tarz-ı hayatın silueti belirdi: Maslak'ta bir ofiste yüksek gelirli bir
masabaşı işgününün bitiminde, ara istasyonlardaki bir AVM-residansta alışveriş
yapma ya da eve uğrama molasından sonra, Taksim'e intikal ederek Batılı anlamda
turizm ile soslanmış gece hayatında günü nihayetlendirme.
Bu kunt ve "kürsel kent" söyleminden apartılmış şablon son 10 sene zarfında
Tarlabaşı'na olan baskısını çeşitli kollardan arttırdı. Tarlabaşı'na komşu
Talimhane bölgesinde Seyfi Arıkan gibi tarihsel öneme sahip mimarların binaları
yıkılıp küçük esnaf ve yoksul sakinler bölgeden uzaklaştırılken açılan 48 otel
sayesinde yörede emlak fiyatları 6 kart arttı. Piyalepaşa'dan aşağı inerken
sağda, Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampusü öncü soylulaştırma unsuru olarak
bölgeye yerleşirken, Pangaltı ve Şişli istikametinden yukarı çıkarken yapımı
süren 6 dev rezidans projesi hizmet sektörünün kültür hayatına yakın durmak
isteyen üst sınıf çalışanlarını ağırlamayı hayal ediyor.
Kültür, eğlence ve turizm sektörlerinin yalpalı istihdam kapasitlerini göz
önünde bulundurmayan, 11 Eylül sonrası Güney Doğu Asya'da turizm sektöründe
çalışan 9 milyon kişinin işsiz kaldığını, Barcelona gibi ideal bir
"liberal-kültürel kent" ütopyasında bile işsizliğin ülke barajı olan yüzde 14'ü
aştığını, Dubai gibi yılda 15 milyon turist ağırlamayı planlayan
maket-şehirlerin kriz sebebiyle günde üç bin nüfus kaybettiğini göz ardı eden,
yüzeysel bir "rekabetçi kent" imgesini ithal etmeye çalışan bu rantçı planlama,
Tarlabaşı için hazırlanan geleceğin de arka fonunu teşkil etti.
Kamulaştırma ile mesul özel bir şirket
Kentliden ziyade kentin bizzat kendisini bir "birey" gibi algılayan, o
bireyin diğer kentlerle rekabet etmesi gerektiğini savlayan "kentsel
antropomorfizm"in gözünde mülk sahipleri dahil herkesin rahatlıkla göz ardı
edilebileceğine dair en güzel örneği Tarlabaşı gösteriyor. Söz konusu bölge
"yenileme alanı" ilan edildikten sonra açılan ihaleyi Çalık Holding'e bağlı Gap
İnşaat kazanarak sözleşmeyi 4 Nisan 2007'de imzaladı. Geriye tek bir pürüz
kalmıştı. Yöredeki mülk sahiplerinden birebir pazarlık yoluyla konutları satın
almak. Önce vitrini tezyin etmek için, hem de ihale verildikten sonra, yörede
şirket tarafından bir "sosyal doku" araştırması gerçekleştirildi. Daha sonra
mülk sahipleri telefonla aranarak ikili anlaşma sağlanmaya çalışıldı. Mülk
sahiplerine önerilenler ise epey hayret vericiydi, zira Gap İnşaat'ın yörede
tasarladığı otel, alış veriş merkezi ve lüks konut stoğundan mülk sahiplerinin
de pay alması pratikte imkânsız gözüküyordu.
Şirket yenileme sonrası, bir malikin sahip olduğu toplam metrekarenin yüzde
42'sini geri vermeyi öneriyor. Ancak tasarladıkları nazım projede malike uygun
yapı mevcut olmayacağından, "gelin size para ya da TOKİ'den ev verelim" deniyor.
Üstüne üstlük yüzde 42 hesabı hali hazırdaki metrekare üzerinden yapılıyor. Oysa
Belediye sergi salonunda halka arz edilince mülk sahiplerinin de görme imkânı
bulduğu projede yükseklik yer yer 14 kata kadar çıkıyor. Yani, kaba bir hesapla,
mülk sahibine malının yüzde 20'si öneriliyor, o da projenin doğası gereği
verilemiyor.
Ancak işin asıl vahim yanı kentsel dönüşümün ülke sathındaki mağdurlarının
başat bölümünü oluşturan kiracıların Tarlabaşı'nda da evsizlikle yüzleşecek en
büyük nüfusu teşkil etmesi. Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi
Bahar Şahin, söz konusu alanın nüfusunun yüzde 71'ini kiracıların oluşturduğunu
belirtiyor. O kiracıların kahir ekseriyetinin de zorunlu göç mağduru Kürt
vatandaşlardan oluştuğunu düşünürsek bölgenin boşaltılması ile katmerlenecek
beşeri sorunların tüm kent halkına çıkacak faturasını tahmin etmek hiç de zor
değil. Aslında işin beşeri yükünün özellikle kiracılar açısından ne kadar göz
önünde bulundurulduğunu 27 Ağustos 2007'de Radikal gazetesinde Pınar Öğünç'ün
sorularını cevaplayan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan samimiyetle
oraya koyuyor: "Oturanların zarar görmesini istemiyorsam da kira yardımı
yaparım, yapacağız da. Ama bunun mekanizması var. Devlet yoksa sıradan vatandaşa
para vermez. Biz illa yer göstermek zorunda değiliz, kent büyük. Nasıl buraya
sıfırdan gelip yerleştiyseniz, aynen başka bir yerde devam edeceksiniz."
Tarlabaşı'nı kolay lokma zannetmek
Tüm bu çok taraflı cendere sonrası, yıllardır çeşitli bürokratik engeller
yüzünden binalarını yenileyemeyen mülk sahipleri, bir şirketin 9 adet star
mimara ısmarladığı ve henüz resmi onaylı tatbikat projesi bile bulunmayan yamalı
"yenileme projesinde" 1993'ten beri SİT alanı olan semtteki evlerinin yıkılarak,
sadece dış cephelerinin binalara maket misali iliştirileceğini görünce
örgütlenmeye karar verdi. 2008 yılı başında örgütlenmesini tamamlayan Tarlabaşı
Mülk Sahipleri ve Kiracıları Kalkındırma Sosyal Yardımlaşma Derneği'ne yaklaşık
280 mal sahibi ve 150 kiracı üye oldu. Belediyenin niyetinde bir değişiklik
görmediklerini belirten dernek sözcüsü Erdal Aybek, görüşmeleri yedi aydır
askıya aldıklarını iletiyor. Şirketin, belediyenin ve acil kamulaştırma kozunun
tüm baskılarına rağmen 2008 Şubat'ından beri sadece üç vekaletname
kaybettiklerini ilave eden Aybek, Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi'nin Mart
2008'de yürütmenin iptali için açtığı davaya 132 mülk sahibi ile müdahil
olduklarını da ekliyor. Belediyeden ve hükümetten istedikleri ise gayet açık ve
net: Yasalarca da teşvik edilen mülk sahiplerinin kendi evlerini restore etme
haklarının doğru dürüst bir plan dahilinde tesis edilmesi.
Dönüşümün politik ajandası
İstanbul'da süregiden dönüşüm ve yıkım döngülerine baktığımızda, yerinden
edilenlerin seçimindeki sıralamada rant bölgelerinin tanziminin yanı sıra toplum
içinde aşırı marjinalleştirilmiş, dolayısıyla savunma mekanizmları daha zayıf
unsurların da hesaba katıldığını görüyoruz. Sarıgöl ya da Sulukule gibi Roman
mahallelerine, Ayazma gibi Kürt göçmenlerin ya da Başıbüyük gibi muhafâzkar
halkın yaşadığı semtlere yıkım ve yerinden edilmelerde öncelik verilmesinin bir
nedeni de olası mukavemetin zayıflığının hesaplanmasında yatıyor. Bu açıdan
bakıldığında 50 bin civarında olduğu tahmin edilen nüfüsunun büyük bölümü
zorunlu göç mağduru Kürt göçmenlerden, özellikle Sahra-altı ekonomi
mültecilerinden, travestilerden ve kâğıtsızlardan oluşan, bu minvalde
damgalanması da epey kolaylaşan Tarlabaşı'nın niye hedef seçildiğini anlamak pek
de zor değil. Semtin Kürt göçmenleri hakkında çalışmalar yürüten Yrd. Dç. Dr.
Bediz Yılmaz'ın da ifade ettiği üzere zamanımızda "Türkiye'de, genelde kent
yoksulları ve özelde Kürt göçmenlere dair kamuoyunda yaratılmış olan klişeler,
19. yüzyılın 'tehlikeli sınıflar' söylemiyle benzerlikler taşıyor." Bu söylemsel
marjinalleştirme, semtin müsaderesine zemin hazırlarken, yol açtığı mekânsal
dönüşümle de kentin geleceğini katmerlenmiş sorunlara gebe bırakılıyor. Aslında
iktidarın Tarlabaşı ile ilgili tahayyül sınırlarını belirtmek açısından
Dermircan'ın mahalle halkını kastederek geçtiği özete kulak vermekte fayda var:
"Trafik kazası geçirmiş bir hasta ölümle pençeleşiyor, bacağını kesmeniz lazım.
Adam tek bacaklı kalacak, acaba ölse mi diye düşünemezsiniz..."
Her şeye rağmen, derneğin ve ahalinin varolma mücadelesi hem hukuksal açıdan
hem da sokakla hemzemin bir şekilde devam ediyor. 12 Mayıs'ta Mimarlar Odası'nın
açtığı dava gereğince mahkemenin atadığı bilirkişi mahalleye gelecek, dernek
üyleri de nümayişlerle kent haklarını ifade etmekten geri durmayacak. Dernek
sözcüsü Aybek'in de ifade ettiği gibi “Bu bizim için yapılan bu dünya değil, o
yüzden Tarlabaşı'nın Manhattan olmasına izin veremeyiz.”
|