1968-1973 yılları arasında Türkiye’de
“haşhaş” ekimi yapılan her yeri dolaştım. ABD’ye göre, ülkesine kaçak
giren eroinin yüzde 80’ini üreten Türkiye vatandaşlarını zehirliyordu. “Haşhaş”
ekimi yasaklanmalıydı. 12 Mart’ın Başbakanı Nihat Erim’in ilk kararı haşhaş
ekimini yasaklayınca köylü güç durumda kaldı. Afgan ve Uzakdoğu eroini ABD
vatandaşını zehirlemeyi sürdürdü, meğer Türkiye suçlu değilmiş! Bülent Ecevit
başbakan olunca yasağı kaldırdı, kesim biçimini değiştirdi. TMO haşhaş kellesini
köylüden aldı, Afyonkarahisar’daki alkaloit fabrikasında afyon üretti. Sorun
kökten çözüldü.
1969’da Cumhuriyet’te yayımladığım “Afyon Raporu”
araştırmamla “Yılın Gazetecisi” seçildim. Araştırmalarımın odağı Şuhut
ilçesi idi… “Allianoi diye bir yer yoktur” diyen Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu da Şuhutludur. Roma döneminde Şuhut’taki antik
kentin adı “Synnada”dır. Sikkelerinin bir yüzünde Zeus’un öteki yüzünde haşhaş
kozası ile buğday başağının varlığını Sayın Bakan iyi bilir. Babası Hacı
İbrahim, bir tuhafiyeci idi. Rahmetli, Şuhut odaklı afyon kaçakçılığı yapanların
bazılarının hacı, bazılarının da yörede benzin istasyonu sahibi olduklarını çok
iyi bilirdi! Eroğlu da o günleri çok iyi anımsar sanırım.
İnşaat Yüksek Mühendisi olmanın yanı sıra ikinci diplomasını İstanbul
Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’nden aldığı için de bir tarihçi sayılır! Tarihçi
bakanımız Tarkan’a ne diyor?
“Allianoi diye bir yer yoktur. Uydurma bir kelimedir. Paşa Ilıcası adıyla
bilinen bir kaplıcadır. Sanatçı arkadaş sanatıyla ilgilensin. Herkes bilmediği
bir konuya burnunu sokarsa çok yanlış olur. Ben şimdi kalkıp da onun sanatıyla
alakalı bir şey söylesem ne derece yanlış olursa, onun da bir baraj ya da tarihi
eserin korunmasıyla ilgili söyleyeceği şey fevkalade yanlıştır.”
Demokrasilerde her vatandaşın her işe burnunu sokma hakkı olduğunu unutan
Bakan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın resmi sitesinde “Allianoi”nin yer aldığını
bilmiyor. Bakan, Allianoi’nin sular altında kalmasının TBMM’nin 5 Ağustos
1999’da 4434 sayılı Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ni
onaylayan yasaya da aykırı olduğunu bilmiyor.
Bakan, kentindeki Sandıklı kaplıcalarının yöre halkına milyonlar
kazandırdığını, İzmir Balçova’da “Agamemnon Kaplıcaları”nın Skandinav
ülkelerince kapatıldığını, Denizli Hierapolis’tekilerin yarım milyon turist
çektiğini de bilmiyor.
Şuhut’ta anlatmışlardı. Eski devirlerde bir alkolik, bir esrarkeş, bir
afyonkeş bir kente giderler. Geç kalmışlardır, kale kapısı kapanmıştır. Alkolik
“Yüklenip kapıyı kıralım!” der. Esrarkeş, “Kapının anahtar deliğinden süzülüp
girmeyi” önerir. Afyonkeş “Boş verin. Şurada yatıp uyuyalım. Sabah olunca
gireriz!” der.
Tarkan, “Allianoi’den çok etkilendim. Hatta ‘uyan’ şarkıma burası esin
verdi!” diyor. Bu şarkısı ile Tarkan, yalnızca Allianoi için değil Bakan’a da
aynı çağrıyı yapmış olmuyor mu? İyi ki Tarkan, burnunu Allianoi’ye sokmuş, ya
Şuhut’taki hacıların işlerine soksaydı!
|