Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tasarısı,
dikkatle ve duyarlılıkla incelenmesi gereken bir düzenleme olup, ülkemiz doğal
değerlerinin geri dönülemez şekilde yok edilmesine yol açabilecek bir kanun olma
potansiyelini içermektedir. Tasarının gerekçe metninde her ne kadar, AB
müktesebatına uyum esası belirtilmişse de gerçekte AB mevzuatının ve
uluslararası sözleşmelerin “koruma” kavramına ilişkin etkin
tavrının tasarıya hiç yansımadığı söylenebilir.
Öncelikle tasarıya hakim olan genel anlayış doğal değerleri “koruma”
kavramı yerine “kullanma” kavramını öne çıkaran, küresel sermayenin
doğal alanları yatırım alanı haline getirmeye engel olarak gördüğü kısıtları
ortadan kaldırmaya, aşmaya yönelik bir hazırlık metni olduğu ortaya çıkmaktadır.
Kültürel değerle doğal değeri birbirini tamamlayan, güçlendiren bir bakış açısı
yerine ayrıştıran ve farklı kamusal yararlar yükleyerek koruma kültürünü
zayıflatan bir anlayış ortaya konmaktadır.
Diğer yandan, tasarının adında “koruma” kavramı yer alıyor olsa da tasarı
metninde oluşturulması hedeflenen “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik
Kurulu” ve “Mahalli Biyolojik Çeşitlilik Kurulu”nun
adlarında “koruma” tanımı yer almamaktadır. Bir başka ifadeyle bu kurullar
tabiatı ve biyolojik çeşitliliği korumakla ilgili ve görevli kurullar değildir
denebilir. Bu kurulların özerk yapıları bulunmamakta, idari sistemin bağlı bir
organı olarak tanımlanmaktadır.
Tasarı, koruma alanlarının etkin olarak korunabilmesini sağlayacak caydırıcı
denetim araçları öngörmemektedir. Örneğin aykırı davrananlara ilişkin etkin
cezai yaptırımlar yer almamaktadır.
Tasarının adına, amaç ve ifadelerine bakıldığında halen yürürlükte olan
düzenlemeleri güçlendiren, boşlukları kapatan, koruma alanındaki sorunları
gideren bir tavır beklenirken, tam aksine var olan doğal koruma alanlarını
“doğal sit alanlarını” tamamen ortadan kaldıran, bu alanların
var olan doğal sit statülerine son veren ve çok sınırlı bir bölümü için yeniden
değerlendirme öneren tutumuyla çok tehlikeli bir süreci başlatacaktır.
Tasarının geçici 1 ve 2. maddesi ile bugüne kadar tescil ve ilan edilmiş
bütün doğal sitlerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Orman alanlarında ve
orman rejimine tabi alanlarda, özel çevre koruma bölgelerinin de, milli
parklarda, sulak alanlarda, doğal sit tescil kararlarının ve statülerinin
ortadan kalkması, doğal sit alanlarının yaklaşık tamamına yakınının iptal
edilmesi anlamını taşımaktadır. Mevcut doğal sit alanlarının yaklaşık olarak
tamamına yakın bölümü bu sayılan alanlarda yer almaktadır. Tasarıyla getirilen
ve gözden kaçırılmaması gereken tehlike, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu’nun Orman Kanunu’ndan ve diğer kanunlardan daha etkin koruma getiren
hükümlerinin orman, milli parklar, sulak alanlar vb alanlarda ortadan
kaldırılması ile, sayılan bu alanların yatırımlara ve kullanımlara açılması
amacıdır. Geçici maddelerle büyük oranda sit statülerinin kaldırılmasıyla yalnız
özel mülkiyete konu alanlardaki doğal sitlerin yeniden değerlendirileceği hükmü
getirilerek tabiat ve ekosistemin, peyzajın bütünlüğü göz ardı edilmektedir.
Tasarı ile “Ekolojik Etki Değerlendirmesi” adı altında henüz
yönetmeliği ve nasıl işleyeceği belirli olmayan bir süreç getirilmektedir. Bu
yaklaşımla da bugüne kadar ÇED yönetmelik ve mevzuatına göre çevrede yaratacağı
sorunlar nedeniyle uygun görülmeyen faaliyetler için, kolaylaştırıcı bir süreç
öngörülmektedir, ÇED işlevsiz kılınmaktadır.
Tasarının genel mantığının koruma kavramını değil, kullanma kavramını esas
alarak düzenlediği sonucunu ortaya koymaktadır. Gerek tanımlar gerekse geçici
maddeler ve gerekse öngörülen kurullar için getirilen tanımlar bu anlayışı ve
sonucu ortaya çıkarmaktadır. Tasarının ülkemizin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerin amaçlarına tam olarak uygun olduğu söylenemez. Bu haliyle,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca düzenlenen “Kentleşme Şurası” kararlarına ve
şura kararları kapsamında hazırlanmış olan “Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem
Planına” da aykırıdır. Ayrıca Anadolu’nun sahip olduğu endemik bitki ve hayvan
türlerinin sayısının bütün kıta Avrupasından daha çok olduğu dikkate alındığında
bu tasarıyla bu zenginliğin de büyük tehlike altına gireceği açıktır.
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı geri çekilerek, doğal
sit alanlarının ve eko sistemlerin korunmasını sağlayacak, uluslararası
sözleşmelerin kavram ve mantığına uygun, aklı ve bilimi esas alan katılımcı bir
anlayışla ve koruma alanında özerk kurumlar öngören bir yaklaşımla, doğal
değerlerin ve ortamların korunmasını etkin olarak sağlayacak yeni bir yasal
düzenlemenin gündeme getirilmesi hedeflenmelidir.
Hasan Topal / Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
|