‘Boşa akıyor’ bahanesiyle akarsularımız da yerli, yabancı
tekellerin açılımına sunuluyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
tarafından satış tahtasına konan elliden fazla akarsu kaynakları ve HES
(hidro elektrik santralı) özelleştirmeye tabi tutularak halkımızın
malı, kamu malı olmaktan çıkarılıyor. Daha önce Manavgat
suyunun İsrail’e pazarlanacağı biliniyordu. Ancak bugüne kadar henüz
gerçekleştirilme safhasına ulaşamayan bu niyet, araya yapay İsrail geriliminin
girmesi nedeniyle ertelenmiş gibi görünüyor.
Artık ülke kaynaklarının sata sata bitme aşamasına gelmesinden sonra, sıra
elde kalan ve halkın yaşam kaynağı olan sulara geldi. Bunun da halkın boğazını
kurutmak demek olduğu ortada... Kiralama yoluyla el değiştiren akarsular üzerine
yapılacak HES’lerle ülkenin su kaynakları da pazarlamaya açılmış olacak. Bu
arada özel sektöre kiralama yolu ile devredilecek HES sayısının 150 olduğu
açıklamaları yapılmaktadır. Akarsularımız enerji santralı kurulması gerekçesiyle
ve elektrik enerjisindeki darboğaz öne sürülerek elden çıkarılıyor. Su
kaynakları üzerine kurulacak HES’ler için milli parkların, yaban hayatı koruma
alanlarının ve su sporu (rafting) alanlarının bulunması da durumun yasa ve yasak
tanımazlığını ortaya koyuyor.
Akarsular üzerine kurulacak HES’lerle ilgili olarak yapılan proje
çalışmalarının Antalya’da 59, Isparta’da 56’ya yükseldiği Türkiye Su Meclisi
Yürütme Kurulu ile TTKD (Türkiye Tabiatını Koruma Derneği) yetkililerinin
açıklamalarından anlaşılıyor. Özelleştirme İdaresi’nin 52 adet HES için teklif
verme süresinin 19 Şubat’ta biteceği ilan edilmiş durumda. Bu da halkın suyunun
da ticari meta haline getirilmesi, ülkenin yaşam damarlarının, atardamarlarının
kurutulması demektir.
Bütün dereler, akarsular halkımızın elinden alınarak yerli, yabancı
şirketlere ya kiralanacak ya da yasa değişiklikleriyle satılacak. Çünkü şu
andaki yasalar bu alanların, yani doğal kaynakların, doğal zenginliklerin
satışına olanak vermemektedir. Sadece kiralanma söz konusudur. Anayasanın 168.
maddesi doğal varlıkların satışını engellemektedir.
Karadeniz’de kurulacak HES’lerle bölgenin akarsuları ve dereleri kurutulacak
ve bir süre sonra Karadeniz çölleşerek çevre felaketinin yaşanması söz konusu
olacaktır. Bunun bilimsel açıklamaları, yetkilileri hiç de ilgilendirmemekte,
kısa erimli çözümler halkın gözünü boyamak için sürdürülmektedir.
Akdeniz’i besleyen sular da kurutulacak
İşte Karadeniz’i besleyen su kaynaklarının üzerine yapılacak sınırsız HES’ler
nedeniyle Karadeniz’in çölleşmesinden sonra bu kez, Akdeniz de kendisini
besleyen akarsulardan, derelerden yoksun kalacaktır. Su kaynaklarının yerli
tekellerin iştahını kabartmasının yanında yabancı anglo-Amerikan şirketlerinin,
İsrail firmalarının iştahlarını da kabartmaması düşünülemez.
Zaten yerliden yabancılara geçiş kolay bir rant halinde. Yine konuyla ilgili,
demokratik kuruluşların açıklamalarından HES yapılacak akarsular; Kovada, Boğa
Çayı, Köprüçay, Alakır Çayı, Kargı Çayı gibi sularla Kıbrıs Deresi gibi doğal
yaşamı koruma alanlarının olduğu anlaşılıyor. Türkiye genelinde ise 1600’den
fazla HES’in yapılacağı bu açıklamalara ekleniyor. Bir akarsu üzerine 20’den
fazla HES’in kurulması projelendirilmiş. Böyle olunca bu rakamın 2000’in üzerine
çıkabileceği yapılan açıklamalarda yer alıyor. Oysa enerji seçenekleri açısından
ülkemizin rügâr ve güneş enerjisi olanakları yeteri kadar değerlendirilmiyor.
Almanya ve gelişmiş ülkelerin bu kaynakları yüzde 20’nin üzerinde kullandıkları
bir gerçek.
HES’in kurulacağı söz konusu edilen ve projelendirildiği belirtilen akarsu
kaynakları: Antalya’da; Dim Çayı, Balıkçayı, Gönendere, Alakır Çayı (2 adet),
Manavgat Çayı (3 adet), Boğa Çayı, Gevne Çayı (2 adet), Aksu Çayı, Finike Çayı,
Gömbe Çayı, Akçay Deresi, Aykırtça Deresi, İtice Deresi, Taşatan Dere, Kuru
Dere, Çürüş Çayı, Karaman Çayı, Kıbrıs Deresi, Karpuz Dere, Çenger Dere, Koca
Dere, Ağva Çayı, Kocaçay, Kargı Çayı, Cerle Dere, Köprüçay, Aksu Deresi, Küçük
Çay, Kargı Çayı, Alara Çayı, Doyran Çayı, Demre Çayı. Isparta’ da; Kartoz Çayı,
Isparta Çayı, Ağlasun Çayı, Çukur Çayı, Gökpınar, Gelen Çayı, Kovada Çayı,
Küçüksu Deresi, Aksu Çayı, Köprü Irmağı, Elsazı Çayı. Muğla; Kargı Çayı,
Yukarıçay (2 adet), Kargıcık Deresi, Kargı Çayı, Eşen Çayı, Kızıl Dere, Çayhisar
Deresi, Yukarıçay, Eşen Çayı, Seki Çayı, Delikpınar Ulaşdere, Karaçay Çayı, Çal
Dere, Derin Deresi, Dikilitaş Deresi, Sarhoş Çayı olarak düşünülmekte olduğu
yine bu kuruluşlar tarafından kamuoyuna açıklanıyor. Bu yoksul halkın sularıyla
oynamak, onu gözden çıkarmak ülkenin kan damarları, kılcal damarlarını kurutmak
demektir.
|