Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Stratejik Çevresel Değerlendirme Tehdit mi Fırsat mı?

ÇED, SÇD veya SED kısaltmalarının tümünün içeriği doğal, sosyal ve kentsel çevreyi, planlanan herhangi bir projenin olası etkileri ile değerlendirmek, korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak şeklinde anlaşılıyor. Aslında gereksiz iş yükü olarak görülebilen bu analizlerin tamamı, o bölgenin veya kentin planlarında yer alır, almalıdır.

BirGün Gazetesi
Stratejik Çevresel Değerlendirme Tehdit mi Fırsat mı?

“son ırmak kuruduğunda,
son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde;
beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Kızılderili Atasözü

1950 ve 1960’lı yıllarda, yatırım projelerinin yarattığı olumsuz çevresel etkilerin ortaya çıkmasıyla, 1972’de yapılan İnsan ve Çevre konferansı sonrası kurulan UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) ile özellikle gelişmekte olan ülkelerde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) uygulamaları için yöntemler geliştirilmiştir.

ÖNCE KİRLET, SONRA YASA HİMAYESİNDE KORU POLİTİKASI

1983 yılında Çevre Yasası’nın 10. maddesi ile çevre mevzuatına girse de, 1993 yılında tanıştık Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği (ÇED) ile. Ancak 2008 yılına kadar, üç tanesi 2000 yılında olmak üzere, 9 sefer değişikliğe uğradı. Özelikle 2003 yılında yapılan değişiklikler ve yürürlüğe konulan geçici maddeler, bazı önemli projeler için ÇED sürecini kolaylaştırıcı nitelik kazandırdı.

Geçici Madde 3- 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere ve bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetlere bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

Geçici Madde 4- 23/6/1997 tarihli ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce ilgili mevzuatı gereğince güzergahı belirlenen veya yatırım programına alınan petrol ve gaz boru hatları, enerji nakil hatları, otoyollar, duble yollar, ekspres yollar, demir yolları, devlet yolları ve il yolları projelerine bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

ÇED KAPSAMI DIŞINDA KALAN PROJELER

Gemi söküm tesisleri, nükleer tesisler, tehlikeli ve özel işleme tabi atıkların ara depolanma tesisleri, içten yanmalı motor üretimi tesisleri, hava taşıtlarının onarım tesisleri, toplu halde projelendirilen konutlar (1.000 konut ve üzeri), telesiyej uzunluğu 1000 metre ve üzeri olan kayak alanları ve mekanik tesisleri, belli bir büyüklükte olan (ısıl gücü 300 MWt) termik santraller, dört ve üzeri şeritli yolların yapımı, iki ya da daha az trafik şeridi bulunan mevcut yolların dört ya da daha fazla şeritli olacak şekilde yenilenmesi ya da genişletilmesi, yeniden yapılan ya da genişletilen bölümün uzunluğunun 10 km ya da daha uzun olacak şekilde uzatılması, biçiminde tarif edilen otoyollar ÇED kapsamı dışında geçici maddelere göre. Yani sayılan bu büyük projeler için süreci kısaltmak, hızlandırmak ve bürokrasiyi azaltmak için geçici maddeler gibi ara çözümlerle, ÇED raporları sadece devletten “proje yasaldır, çevreye hiçbir zarar vermemektedir” raporu alabilmek için hazırlanan dosyalardan ibaret olmakta. Geçen 16 yıllık sürede yüzde 98 oranında ÇED olumlu, yüzde 2 oranında ÇED olumsuz olarak sonuçlanan ÇED süreçleri de bu düşünceyi desteklemekte.

Sonuçlar bu şekilde olunca ÇED olumlu sonucu alan projeler için yine de girişimler yapılmıyor değil. Örneğin, Rize’nin Çayeli ilçesindeki Senoz Vadisi üzerinde, ‘ÇED gerekli değildir’ raporuyla inşa edilmeye başlanan Uzundere 1 ve Uzundere 2 regülâtörleri inşaatının, yargı kararlarına rağmen durdurulamadığını okuyoruz.

Geçici maddelerin yanında bazı özel yerler için başka özel yasa maddeleri olabiliyor. Kaz Dağları’nda altın aramak için Maden Yasası’nın maden aramak için çevresel etki değerlendirmesine gerek olmadığı belirten maddesinden yararlanmak isteyen yatırımcılar, Kaz Dağları'nın altın aranan kısmının milli park statüsünde olmadığını, yani burada maden için ön izin gerekmediğini savunuyor. Maden Yasası'nda 'maden arama' (bir bölgede maden varlığını tespit etmek için) yapılan sondaj ve kazılarda ÇED raporu hazırlanması istenmiyor. ÇED, ancak madene işletme ruhsatı verileceği zaman gündeme geliyor. Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Türkiye'nin en önemli korunan alanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları maden arama çalışmalarına açılmak isteniyor. Tasarı kabul edilirse, Türkiye'nin doğal zenginliklerini barındıran en önemli alanlar maden şirketlerinin eline geçecek ve birçok canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

ÇED yönetmeliğinin geçici maddesinin sağladığı ayrıcalıktan yararlanılmak istenen ve Dicle nehri üzerinde yapılması planlanan Ilısu Barajı, ÇED sürecine tabi tutulmadan inşa edilmek isteniyor. Ancak Dicle Vadisi Türkiye'nin uluslararası öneme sahip 266 Önemli Doğa Alanı'ndan biri ve baraj yapıldığı takdirde sadece Hasakeyf değil çok sayıda nadir canlı türü bölgeden silinecek. Geçici Madde ile ÇED’den muaf tutulan bir diğer proje de 3. karayolu boğaz geçişidir.

Munzur Vadisi üzerindeki Mercan Hidroelektrik Santralı ise Milli Parklar Kanunu ile Milli Parklar Yönetmeliği’ne göre Milli Park Uzun Devreli Gelişme Planı (UDGP) kesinleşmeden Milli Park alanında hiçbir yapı ve tesise izin verilmeyen ve UDGP’nda yer almayan hiçbir yapı ve tesis yapılamayacağı belirtilen bir bölgede inşaatını tamamladı. Yani Milli Park sınırları içindeki Mercan Suyu üzerinde yapımına 1985’te başlanan ve 2003’ten beridir de enerji üreten Mercan HES, Milli Park Uzun Devreli Gelişme Planı kesinleşmeden inşa edilip işletilmeye başlanmış. 2002-2006 yıllarında hazırlanan Munzur Vadisi UDGP ise Çevre Bakanlığı’nda onaylanmadığı için yürürlüğe giremiyor. Bugünlerde de Türkiye'nin en eski milli parklarından birinde devlet eliyle yapılan HES'in kaçak olup olmadığı, HES inşaatı başladıktan 15 yıl sonra araştırılmaya karar veriliyor. Öte yandan Munzur Vadisi Milli park sınırları içinde Bozkaya, Kaletepe ve Akyayık baraj ve HES projeleri gündeme geliyor. Yine milli park içindeki Konaktepe Barajı ve HES projelerine Enerji Piyasası Danışma Kurulu lisans veriyor. Tüm bu projeler için Danıştay’da davalar sürüyor.

Sinop’un Gerze ve Ayancık ilçelerinde yapılması planlanan termik santraller için ÇED sürecinin başlamasının ardından Ayancık ilçesinde gerçekleştirilen ilk ÇED toplantısının olaylı geçtiğini okuduk haberlerden.

Bu kadar olumsuz sonucun yanında alınan ender iyi sonuçlardan biri ise, Kastabala Antik Kenti'nin çok yakınında kurulmak istenen çimento fabrikasına verilen ÇED raporu için Yaşar Kemal'in de destek verdiği çevre mücadelesinde olumlu sonuç alındığı ve rapor iptal edildiği…

Örneklerden de anlaşılacağı gibi, ÇED süreci kimi projeler için çeşitli kolaylaştırıcılarla hızla geçilebiliyor. Dolayısıyla son yıllarda proje düzeyinde yapılan ÇED’e karşı oluşan endişeler doğrultusunda daha geniş kapsamlı bir değerlendirme sistemi olarak Stratejik Etki Değerlendirmesi (SÇD) geliştiriliyor. SÇD halen yürürlükteki ÇED yönetmeliğinde yer almasa da; gelişmiş ülkelerde ÇED sürecine yeni bir içerik kazandırmış, dolayısıyla Avrupa Birliği uyum süreci içinde değerlendirilen yeni bir çevresel – sosyal – ekonomik değerlendirme yöntemi olarak sunuluyor. SÇD, projelerle ilgili olarak, ilgilendiği ve kaygı duyduğu konular açısından meselenin sadece çevre boyutunu değil, insan boyutunu da hesaba kattığı için günümüz koşullarında çok gerekli olduğu düşünülebilecek bir süreçtir.

ÇED ESKİDİ, ARTIK STRATEJİK ÇED YAPMALI

Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD); önerilen herhangi bir projenin olası çevresel sonuçları ile ekonomik ve sosyal faktörlerin de dikkate alınarak değerlendirildiği sistematik bir süreç olarak tanımlanmaktadır literatürde. Sürdürülebilir kalkınma için en önemli araçlardan biri olarak görülür. Tabi burada, plancılar olarak birazcık itirazımız olabilir… Onu da yazının en sonunda bağlayalım.

SÇD kapsamında plan, program ve politikaların çevresel değerlendirmesinin, AB içerisinde ilk olarak, 1993–2000 yıllarını kapsayan Beşinci Eylem Programı’nda bahsi geçmiştir. AB’de 13 Aralık 1999 tarihli taslak hala gündemdedir. ABD, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Hollanda, Danimarka ve İngiltere SÇD’ye yönelik tüzüklerini hazırlayan ilk ülkeler arasındadır. SÇD, günümüzde yaklaşık onu aşkın ülkede yasal olarak uygulanmakta ancak ülkemizde halen yasal bir statü kazanmış değildir.

SÇD’ni, karar verme aracı değil, daha iyi karar vermede yardımcı bir araç diye ele alırsak, plan ve politika kararlarını belirleme dolayısıyla planlama aracı olarak kullanabiliriz. SÇD, kamunun, paydaşların ya da onların temsilcilerinin karar verme sürecine katkılarını temin eden bir süreç olduğu için projenin başında katılımı sürecin içine sokabilir. Planlama süreçlerinde her zaman bahsi geçen, ancak hiçbir zaman olması gerektiği gibi gerçekleştirilemeyen “tüm paydaşlı katılım” sağlanabilir bu sayede belki…

SÇD genellikle kamusal otorite kararlarında kullanılacak bir araçtır. Karar verme sürecinin hemen başında, henüz taslak hazırlanmadan önce başlatılır. SÇD’in stratejik karar alma sürecinin en başından itibaren kullanılmaması durumunda karar almada çok da etkili olmadığı gözlenmiştir. SÇD metodolojisinde “hiçbir şey yapmama” yani mevcut durumu koruma da ayrı bir seçenek olarak değerlendirilmelidir. Böylece, proje için belirlenen amaçların yanında bu amaçlardan etkilenenlerin bugünkü konumlarına göre, gelecekte nelerinin değişeceği de göz önünde tutulabilmiş olur. SÇD bu konumuyla sosyal – ekonomik – politik etkilerin tartışılabildiği bir ortam yaratabilir.

Ulusal ve bölgesel kalkınma planları, yerel kent planları, koruma alanı planları, sektörel politikalar (tarım, ulaşım, enerji gibi), kaynakların planlaması (kıyı yönetimi, su yönetimi, ormancılık, madencilik planlaması gibi), sosyal amaçlar için politikalar belirleme (istihdam, kalınma, ulaşıma eşit erişim gibi) ve alternatifler arası seçim (termik ya da nükleer enerji üretimi, yeraltı ya da havada elektrik dağıtım sistemi) SÇD gerektiren stratejik karar alanları örnekleri olarak verilmekte.

SÇD’NİN ÇED’DEN FARKI NEDİR?

Karar alma sürecini her aşamasında uygulanacağı vaat edilen SÇD, önleyici bir yaklaşım benimsediğini, daha geniş çerçeveden değerlendirme yaptığını, birden fazla aşamadan oluştuğunu, sürekli olduğunu ve sürdürülebilirliği hedef aldığını belirtir.

ÇED uygulaması ise sürecin son aşamasında değerlendirme yapmaya olanak sağlamakta ve bu da çevre sorunlarına karşı etkin mücadelede yetersiz kalmaktadır. Geniş kapsamlı bir çevresel değerlendirme çalışmasına olanak verebilen SÇD ise, sürecin ilk aşamasından başlayarak uygulanabilen bir süreçtir. Ancak SÇD’nin özellikle sürdürülebilirlik boyutuyla henüz politikacılar tarafından tam kabul görmüş bir yaklaşım olmadığı belirtiliyor.

SOSYAL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ

Sosyal Etki Değerlendirmesi (SED), sosyal bilimlerin ÇED sürecini bütünleyici bir parçası olması gerektiği düşüncesi ve sadece ekonomik kayıpların değil, diğer kayıpların da dikkate alınması gerektiği fikrinin oluşması ile ortaya çıkmış. SÇD ile beraber veya ondan bağımsız olarak yürütülebilir. Fikir ve kapsam olarak daha fazla sosyal yaşamı önemsiyor; doğrudan-dolaylı, kısa dönem-uzun dönem, planlı-planlanmayan, bilinen-bilinmeyen, amaçlı-amaçsız, görünen-görünmeyen tüm etkileri dikkate alıyor. Proje ile beraber kaç kişinin yerinden olup yeniden yerleştirileceğinin, gelirdeki kayıpların ne kadar olacağı, kaç kişinin işinden olacağı, kaç kişiye yeni iş olanakları yaratılacağı ölçülebildiği gibi, daha soyut etkilerin de göz önünde tutulduğu bir süreci destekliyor. İnsan hakları, kültür, sosyal normlar dikkate alınıyor. Kadınların ve erkeklerin projenin olası etkilerinden farklı olarak etkileneceğini belirtebiliyor ya da toplumda dezavantajlı, savunmasız kabul edilen grupların üzerindeki etkilere özel önem verilmesi gerektiğini söyleyebiliyor. SED aynı zamanda tüm bu etkileri belirlemekle kalmıyor, bunları en aza indirgemek için neler yapılması gerektiği konusunda da yol gösteriyor. Dikkate aldığı değişkenler projenin etkileyebileceği tüm kesimler; yaş grupları ve cinsiyete göre nüfus, değer sistemleri, gelenekler, arkeoloji ve kültürel varlıklar, toplumsal yapı, ilişkiler, topluluğun uyum ve düzenine olabilecek etkiler, bireyin yaşam kalitesi, refahı, güvenlik ve ait olma duygularındaki değişimleri önemseyen sosyo-psikolojik etkilerdir.

Sonuçta…

ÇED, SÇD veya SED kısaltmalarının tümünün içeriği doğal, sosyal ve kentsel çevreyi, planlanan herhangi bir projenin olası etkileri ile değerlendirmek, korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak şeklinde anlaşılıyor. Aslında gereksiz iş yükü olarak görülebilen bu analizlerin tamamı, o bölgenin veya kentin planlarında yer alır, almalıdır. Aslında sağlıklı yürüyen, yürütülen planlama süreçleri ÇED, SÇD veya SED değerlendirmelerinin tüm kaygılarını taşır ve önlemlerini uzun vadeli olarak koyar. Sürdürülebilir kalkınma ibaresi; planlama öğrenciliğinin, dolayısıyla planlama ilkelerinin vazgeçilmez kıstasıdır. Ancak yine de insan SÇD sonuçları da ÇED sonuçları kadar homojen mi olacak acaba diye aklından geçirmeden edemiyor…

“Paydos…
Diyecek bir gün tabiat anamız,
Gülmek, ağlamak bitti çocuğum
…” Nâzım Hikmet

Gazete haberlerinden seçmeler…
•Yatırımcıya ÇED desteği (21.12.2002)
•ÇED süreci, 140 günden 30 güne iniyor (17.09.2003)
•ÇED yatırımlara engel olmayacak (13.02.2006)
•Karadeniz Sahilyolu’na ÇED ayrıcalığı (12.07.2006)
•Koylardaki balık çiftliklerine ÇED izni Ankara’dan… (31.07.2006)
•Altın üretimi ÇED’e bağlı (29.11.2007)
•ÇED de neymiş, kaldırın gitsin (04.12.2007)
•Yatırımcının ‘ÇED raporu hamallığı’ sona eriyor (01.01.2008)
•Eroğlu’ndan Zafer Havaalanı’nın ÇED raporu tamamlandı müjdesi (13.07.2008)
•Kocaoğlu: ‘Çamlı Barajı için Bakanlık ÇED raporunu bir an önce vermeli’ (29.08.2008)
•ÇED Yönetmeliği için iptal davası (19.09.2008)
•ÇED raporuna Develili gençlerden dava (22.09.2008)
•ÇED heyetinin dinlediği vatandaşlar; ‘Çimento fabrikasını istiyoruz’ (16.12.2008)
•ÇED’siz maden arama mahkemeden döndü (21.01.2009)
•İkizdere için ‘ÇED gerekli değil’ kararına durdurma (28.11.2009)
•Halkın katılımı komedisi (29.12.2009)
•Tartışmalı tesisin ÇED raporunun yürütmesi durduruldu (19.01.2010)
•ÇED toplantısına katılmayan halk HES’leri protesto etti (22.01.2010)

 

ETİKETLER: çevre
http://www.yapi.com.tr/haberler/stratejik-cevresel-degerlendirme-tehdit-mi-firsat-mi_80053.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!