Sivil Toplum Kuruluşları’nın
faaliyetleri dikkat çekiyor, övgüler alıyor, sorgulanıyor, eleştiriliyor. O
kadar çok alanda o kadar çok STK faaliyet gösteriyor ki; yerel sorunlarla
mücadele eden aktif eylem grupları, politik eylemciler, büyük fonlar kullanarak
uzun vadeli projeler üreten organizasyonlar... Kimisi sessiz sedasız işini
yapıyor, kimisi sık sık medyada görünüyor. Benzer sorunların üzerine eğilirken
bambaşka yöntemler kullanabiliyorlar. Sivil Toplum Geliştirme
Merkezi, STK’ler arası işbirliğini geliştirmek için faaliyet
gösteriyor. Türkiye çapında ulaştıkları STK sayısı 4500 civarında. Geçenlerde
Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda yüzden fazla STK’yi bir araya
getirerek Türkiye’nin bu alandaki ilk festivalini düzenlediler.
Festivalde en dikkat çeken aktivitelerden biri Toplum Gönüllüleri
Vakfı’nın Canlı Kitap Projesi’ydi. Organizasyon
çadırında proje koordinatörlüğü yapan Umut Karapeçe anlatıyor;
“Bir kütüphaneden farkı yok. Ziyaretçiler geliyor, kitaplarını alıyor, yarım
saat okuyor, form doldurup çıkıyor. Tek farkı kitapların insan olması.” Üstelik
bu insanlar önyargılar sebebiyle toplumdan dışlanan kesimden, yani bir
şizofrenin, transseksüelin, Alevinin ya da Kürt’ün hayat hikâyesini
bulabilirsiniz bu başlıklar içinden. Tabii ki projede yer alan insanlar bağlı
bulundukları etnik grubun sözcüsü konumunda değiller. Yine de okuyucular
sordukları sorularla toplumda dışlanan kesimlere karşı oluşan önyargılarını
kırma fırsatı yakalıyorlar.
Bahsettiğimiz önyargılara en fazla muhatap olan kesimlerden eşcinseller ve
farklı cinsel kimlikleri olanların haklarını savunan LBGTT
Platformu da katılımcılar arasındaydı. Cinsel kimlik mücadelesi birçok
farklı ilde yerel örgütlenmelere sahip. İstanbul’dan Pembe
Hayat, İzmir’den Siyah Üçgen ve Diyarbakır’dan
Piramit gruplarının üyeleri konuştuğumuz kişilerdi. Pembe Hayat
aktivisti “yereldeki sorunları görünür hale getirmeye çalışıyoruz” diyerek
amaçlarını özetliyordu. Yaklaşık on yıl öncesine kadar STK’ler bile dışlarken
şimdi yaşanan değişimi örgütlü mücadelelerine bağlıyorlar. Diyarbakır cinsel
kimlik mücadelesi için zor bir kent olarak düşünülebilir. Oysa Piramit üyeleri
kurumsal anlamda beklenenden çok daha az sorunla karşılaşmışlar. En önemli sorun
olarak kentteki eğitim yetersizliğinin cinsel kimlik alanına da yansımasını
gösteriyorlar. Faaliyetleri daha çok cinsel eğitim ağırlıklı.
Oppazuppa Zound Sistem ise daha yolun başında sayılır.
Oluşum müzisyenlere hem teknik hem de hukuksal olarak destek olmayı amaçlıyor.
Konuştuğumuz bir aktivist “müzik endüstrisinde sıkıntılar çok belli” diyor,
“Albüm maliyetleri, hayatı idame ettirme sıkıntısı, belli tarzlar dışında
kalanların dışlanması, tarz ayrımının beraberinde muhafazakârlaşmayı da
getirmesi.” Oluşum içinde farklı tarzda müzik yapan birçok grup var. Bu da
Oppazuppa’nın olmasını istediği şey. Doğuyla batının bir araya gelmesi değil,
iki kültürün aslında olması gerektiği gibi hep bir arada yaşaması için farklı
oluşumların birbirleriyle yaptığı işbirliğini destekliyorlar.
Peki, Türkiye’deki STK yapılanmalarına kendilerini yakın görüyorlar mı?
“STK tartışmalı bir şey zaten. Toplumun örgütlenmesi önemli ama başka
örgütlenmelerle de işbirliği yapmak lazım. Bu örgütlenmeler illa maddi akışla mı
yoksa hak temelli ve bir dert çerçevesinde mi olacak? ‘Bu meseleye üzülüyoruz
ama bir şey söyleyemiyoruz’ denilen noktada zaten sorunu tekrar yaratıyorsunuz.
Toplumu örgütleyen yapının ne kadar işlevsel olduğu orada sorgulanmaya başlıyor
zaten.”
Bir buçuk yıl yer bulamadık
Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Halkla İlişkiler sorumlusu Seda
Alp STK’lerin daha çok görünür olması gerektiğini düşünüyor.
- STGM olarak tüm STK’lerle irtibat halinde olmaya mı
çalışıyorsunuz?
Seda Alp: Aslında yapmak istediğimiz şu; herhangi bir alanda etkili olmak
için STK’lerin işbirliği içinde olmasını sağlamak. Bunun olmaması önyargılardan,
önyargılar da birbirini tanımamaktan kaynaklanıyor.
- Festival düzenleme fikrinin altında “STK’ler aynı oranda topluma
yaklaşamıyor” gibi bir düşünce de var mı?
- Haklısınız; STK’ler biraz içine kapanık çalışmalar olarak görülebiliyor.
Bunu kırmanın yolu da dışarıya açılmak.
- STK’ler arasında da çok büyük farklar var.
- Mümkün olduğu kadar tartışma ortamı çıksın istiyoruz. Aslında
birbirlerinden çok şey kazanabiliyorlar.
- Festivali düzenlerken ne gibi sıkıntılar yaşadınız?
- Bir buçuk yıl yer bulamadık. “Festival alanı talep ediyoruz” dediğimizde
hiç beklemediğimiz yerlerden “aranızda başörtülü var mı, gayler, lezbiyenler var
mı?” gibi olabilecek her türlü ayrımcılık içeren sorularla karşılaştık. Bu
soruların hiçbirine cevap vermedik. Kamu yararına çalışan bir örgütse biz bunun
hesabını vermek zorunda değiliz.
|