İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) sektörün önde gelen isimlerini bir akşam yemeğinde bir araya getirdi. Levent Tenis Kulübü’nde gerçekleştirilen yemekli toplantıda konuşan İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, inşaat sektöründe sıkıntıların dile getirilmesinin zor olduğunu belirterek, “Çünkü hepimizin gocunduğu bir taraf var” dedi. İnşaat sektörünün sıkıntılarını dile getirirken adeta ‘karnından konuştuğunu’ ifade eden Durbakayım, “Biz meslek erbapları, inşaatçılar olarak işlerimizi hakkıyla yaptığımız taktirde dertlerimizi ifade edebilir, haklarımızı arayabiliriz. Hangi konuyu götürürsek götürelim, bir takım şeyleri eksik beyan ettiğimiz, istediğimiz gibi kılıfına soktuğumuz ve hakkıyla yapmadığımız gibi bir kanaat var. Bu kanaati silmek zorundayız” şeklinde konuştu.
Müteahhitlik müessesesinin bir güven müessesesi olduğunu vurgulayan Durbakayım, “Eğer bu müesseseye güvenilmiyorsa, bu işi yapan kişiler muteber kişiler değilse, insanların barınma hakkı ihlal ediliyor demektir. Otomotivcilerin yaptığı gibi ihbar etmek suretiyle merdiven altı imalatların önüne geçebiliriz. Haksız rekabeti önlediğimiz taktirde netice alabiliriz” diye konuştu. Bugün inşaat sektörünün başka birçok konuda otomotiv sektörünü örnek alması gerektiğini belirten Nazmi Durbakayım şunları söyledi:
“Çünkü en organize olmuş olanlar onlar. Bir distribütörlük almak için bile bir servis ağı olması lazım, bir stoku olması lazım. Ama bugün inşaat yapacağım diyen bir müessese veya kişi bunu yapabiliyor ve bundan hoşnut kalmazsa çekip gidebiliyor. Yaptığı ürün de ortada kalıyor. Bugün Türkiye’ye girecek olan otomotiv markalarını devlet denetliyor. Hurdaya çıkacak olan otomobil markalarını Türkiye’ye sokmuyor. Ama hurda olacak inşaatların yapılmasına hala izin veriliyor. Bugün altyapısı olmayan kişilerin bu işi yapmasına izin veriliyor. Belki patron olarak yapabilirler ama ekibini kurmak, Ar-Ge çalışmasını yapmak zorunda. Parası olan herkesin Türkiye’de gelişigüzel bina yapmaya hakkı yok. Çünkü yapılan yapıların yaşaması lazım”.
"Mucize dediğimiz Kat Mülkiyeti Yasası başımıza bela oldu"
Türkiye’de hala master planları olmayan şehirlerde yaşandığını ifade eden Nazmi Durbakayım, master planların yapılması konusunda en çok inşaatçıların istekli olması gerektiğini vurguladı. Geçtiğimiz dönemde İNDER, KONUTDER ve GYODER’in bu konuda müşterek raporlar hazırladığını ve yetkililere sunduğunu anlatan Durbakayım, ancak tüm bunların yetersiz olduğunu, Türkiye’de hala afet yasasının ve kentsel dönüşümün karşısında duran bir zihniyetin bulunduğunu söyledi.
Halen afet yasası hakkındaki en büyük korkunun ‘anayasayı ihlal mi edecek, medeni kanunda bu haktır’ düşüncesi olduğunu belirten Durbakayım, inşaatçıların kötü icraatlarından dolayı ortaya çıkan Kat Mülkiyeti Kanunu’nun, kötü binaların yenilenmesi noktasında inşaatçının elini kolunu bağladığını söyledi. Yenileme çalışmalarında kat maliklerinden birinin direnmesinin bütün süreci kilitlediğini anlatan Durbakayım “Bizim mucize dediğimiz Kat Mülkiyeti Yasası başımıza bela oldu” dedi.
"İnşaatçıların gördüğü muamele kabul edilemez"
Türkiye’de istihdamın yüzde 20’sini sağlayan inşaat sektörüne herkesin gözü gibi bakması gerektiğini savunan Nazmi Durbakayım, buna karşılık belediyeler başta olmak üzere birçok kurumda inşaatçıların gördüğü muameleyi eleştirdi. Nazmi Durbakayım şöyle devam etti:
“Vur abalıya misali herkes bu sektöre vurursa, bankacısı, belediyecisi, vatandaş vurursa bu iş olmaz. Bugün en ufak bir inşaat şirketinde çalışan sayısı 100. O şirketin sahibi, patronu aynı zamanda ırgatı. Belediyeye gittiğinde rantçı muamelesi görüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Biz mevkileri, makamları el üzerinde tutuyoruz, saygımız sonsuz. Biz bu makamlara bu kadar saygı gösterirken bu makamları işgal eden kişilerden de saygı görmeliyiz. Onlardan icazet ya da borç para almaya gitmiyoruz. Olması gereken şekilde, bir işimizin görülmesi için geliyoruz. Bizim dernek olarak, meslektaşlar olarak belli şekilde tepkimizi göstermemiz lazım. Bu işi yapmaktan keyif duymadığımızı ve gerekirse sektörden çekileceğimizi bildirmeliyiz”.
Yaşar Aşçıoğlu: Herkes inşaatçı olamaz
İNDER Onursal Başkanı ve Aşçıoğlu İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Aşçıoğlu da İstanbul’daki deprem riskine rağmen kentsel dönüşüm çalışmalarının gerektiği kadar hızlı ilerlemediğini belirterek, “Bu konuda başta başkanımız olmak üzere, derneğimizin ilgili mercilere, bakanlıklara gerekirse başbakana konuyu arz etmek noktasında, bilgilendirmek noktasında, yardımcı olmak noktasında müracaatları olması lazım” dedi. Türkiye’de her önüne gelenin inşaat işiyle ilgilenebildiğine de dikkat çeken Aşçıoğlu şunları söyledi:
“Her önüne gelen inşaatçı olamaz. İnşaatçı olmak tecrübe, bilgi, birikim ve şirket aklı gerektirir. Yüzlerce çeşit kalemi uyum içerisinde çalıştırmak her yiğidin harcı değildir. Şimdi önüne gelen herkes inşaat yapmaya başladı. ‘Benim param var, ben inşaat yaparım’ diyor. Yapamazsın kardeşim. Üç katlı, beş katlı, 10 katlı binaları yıkmak kolay. Bunları yaptık mı? Tamam yaptık. Ama şimdi 20 katlı, 40 katlı teknolojik binaları, asırlık binaları, yeniden ve büyük yapılan binaları yıkmak hem memleket için doğru değil, hem mesleki olarak doğru değil. Dolayısıyla bunu hangi akılla, hangi hizmetle, hangi fikirle önleriz bilmiyorum. Ama bunu mutlaka önlememiz gerekir”.
Prof. Dr. Gürsel Öngören: Mevzuat ve düzenlemeler anlamında birçok şeyi devletten ürkmeden talep edebilmeliyiz
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören, İNDER çatısı altındaki inşaatçıların mevzuat ve düzenlemeler anlamında birçok şeyi devletten ürkmeden talep edebilmesi gerektiğini belirterek Öngören, “Bizler İNDER’in çatısı altında dik durabilmeliyiz” dedi. Konuşulması gereken en önemli konunun İmar Kanunu değişikliği olduğunu anlatan Gürsel Öngören, bu yasanın üç yıldır Meclis’te beklediğini hatırlattı. Bu kanun tasarısının en önemli maddelerinden biri inşaat ruhsatının kazanılmış hak olması olduğunu ifade eden Öngören, “Bildiğiniz gibi inşaat ruhsatı kazanılmış hak olmadığı için birçok yabancı bu ülkeye yatırım yapmaktan çekiniyor. İnşaat ruhsatı kazanılmış haktır. Bunu İnşaat Kanunu’nun içine gömmemiz ve Anayasa’nın da içine koymamız gerekir. Bunu koymadığımız müddetçe titreyerek yatırım yapmak mümkün değil” dedi.
|