br />
Sektör krizi nasıl hissediyor?
Konut sektöründeki kriz küresel kirize bağlı değil. Mayıs 2006’da gerileme
başlamıştı. 2002-2006 arasında ciddi büyüme var. Yıllık ortalama yüzde 15
civarında. 2008’in dört çeyreği üst üste eksi. 2008 yılık -7.5. 2009’da da eksi
olacağı belli. IMF ekonomiyi yüzde 5.1 eksi tahmin ediyor. İnşaat yüzde 7
eksilerde olur. İnşaat sektörü kalkınmakta olan bütün ülkelerde olduğu gibi
Türkiye’de de lokomotiv. Ülkenin alt yapısı tamam değil. Nüfus artış hızı (yüzde
1.72) yüksek. İç göç var. Bizi yönetenler sanayiyi, ekonomik kalkınmayı ülkeye
yayamamış. Dolayısıyla konut ve altyapı ihtiyacı hiç bitmiyor. Kentleşme oranı
yüzde 65’lerde. Yerel yönetimlerin başındaki insanların rant telaşı, oy
telaşıyla imar yolsuzlukları plansız kentleşme sorunları yarattı. Bu sektörün
GSMH’daki payı yüzde 30 ve 200 sektörü taşıyor. Tarım dışı istihdamdaki payı
yüzde 11. Her hangi bir sanayi kolunda yatırımla istihdamın başlaması arasında
süre vardır ama inşaatta işe başladığınız gün istihdam başlıyor. Dolayısıyla
ekonomik sıkıntılardan çıkışta panzehir, sosyal krize karşı kalkandır.
Gelelim yurtdışı müteahhitliğe, işler azaldı mı?
2008 sonuna kadar 66 ülkede iş yapmışız ve 130 milyar dolara varmış durumda
işlerin değeri. Son 7 yıllık büyüme çarpıcıdır. 2002’de 1.7 milyar dolarlık
sözleşme, 2008’de 23 milyar dolar olmuş. Bu büyümeyi yıllardır konuştuğumuz
problemlere rağmen başardık.
Teminat sorunları aşılabildi mi?
Hayır. Hükümete dedik ki kamu ne yaparsa yapsın üreteceği bütçenin bir çapı
var. Onun için bizim biraz arkamızda durup önümüzü açarsanız yurtdışı hacmimizi
40-50 milyar dolara çıkartabiliriz. Burada yaratacağımız her istihdam için
kaynak kullanıyoruz. Yurtdışında o ülkenin parası kullanılmış oluyor... Her yıl
yaklaşık 10 milyar dolarlık teminat mektubu gerekli. Kamu bankalarımızın desteği
lazım dedik. Halk Bankası nihayet teminat mektubu vermeye başladı ama Ziraat
hâlâ vermiyor. Bir de Eximbank köprü kredi desteğine başladı.
Türk bankasına güven yok
Özel bankaların mektupları neden kabul edilmez?
Geçmiş yıllardaki sabıkalardan dolayı Türk bankalarına güven yok. BNP
Paribas, Libya’nın en büyük yerli bankasının ortağı. Kuzey Afrika’da her yerde
teminat mektupları geçerli. Bizde yüzde 50 payla TEB’in ortağı, sahibi, ama
teminat mektubu sayılmıyor.Bunu iş yaptığımız ülkelere anlatmış değiliz. Halk
Bankası’nı da etmeyecekler, yabancı bir bankadan kontr garanti ödeyeceğiz.
Halbuki hepsiyle KEK anlaşmalarımız var. Bunun yetkili biri tarafından
anlatılması ve KEK anlaşmalarına madde olarak konulması lâzım. Bizim bankalar
yurtdışında şube açıyor ama bizim çalıştığımız ülkelerde açmıyorlar. Şu anda bir
Fransız firmasının ödediğinin iki misli komisyon ödeyerek teminat mektubu
alıyoruz. Sektörün iş hacminden hareketle hesap edersek, 60 milyon dolar
fazladan ödenen para var.
Mükerrer prim sorunu
İstihdam boyutuyla gelişme nedir?
Bu, yüreğimizi çok acıtan bir problem. 1990’lı yıllarda 1.5 milyar dolar iş
yaparken yurtdışına götürdüğümüz çalışan sayısı, 25 milyar dolar iş yaparken
götürdüğümüzle aynı. Çünkü Türk iş gücü üzerine getirilen mükerrer sosyal yükler
var. Yurtdışına götürdüğümüz çalışana getirilen sosyal güvenlik yükleri
mükerrer. Libya’da kanun var. Oranın mevzuatına göre adamı sigorta ediyoruz. Ama
ailesi burada. Burada da SSK sigorta istiyor. Mükerrer oluyor. Kalkınmada
Öncelikli Yöreler (KÖY) uyguluması devreye sokulsun dedik. KÖY’lerde sosyal
güvenlik iş veren payını ben ödeyeceğim diyor. Bu uygulamayı elin parasıyla
çalıştırdığımız işçiye niye getirmiyoruz?
Rusya’da batak var mı?
Sıkıntı yaşıyoruz. Tek yer de Rusya. Finansman krizi en fazla Rusya ve
Dubai’de bizi etkiledi. Dubai’de fazla işimiz yoktu. Rusya’da özel sektöre iş
yapılıyordu. Kriz olunca yatırımlar durdu. Paraları battı, kredi bulamıyorlar.
Askıya almaya karar verdiler. İş azaldı. İşçi geri dönüşü var. Ama terk
edilmeyecek kadar önemli bir Pazar. Rusya için Eximbank’ın köprü kredisi çok işe
yaradı.
G20 gibi yapalım, yatırım ödeneklerini artıralım
Peki bir reçeteniz var mı?
G20’nin gelişmiş ülkelerin hepsinde krizle ilgili reçetelerin başında kamu
eliyle alt yapı yatırımlarının artırılması var. Türkiye’de de mutlaka kamu
altyapı yatırımlarının desteklenmesi önemli. Haziran 2008’de Sayın Başbakan bizi
toplantıya çağırdı. Dedi ki: “Öncelikle GAP, DAP ve Konya Ovası olmak üzere DSİ
ve Karayolları yatırımlarına büyük bir dilim ayıracağız.” Son 10 yıldır,
hükümetlerden duyduğumuz en önemli karardı bu. Hakikaten de Karayolları ve
DSİ’ye ciddi ödenek aktarıldı. Karayolları’nın başlangıç ödeneği 1.7 milyardı,
yıl sonunda 6.1 milyar oldu. DSİ başlangıç 2.5 ; yıl sonu 3.9 milyar lira
oldu. 2008’de, son 6-7 yılın en büyük kamu altyapı yatırımları oldu. Bunun için
diyoruz ki kriz yokken böyle bir reçete vardı ama şimdi kriz için de önemli bir
reçetedir. Hükümet yeni kaynaklar bulmalı. Bunu, eğer özelleştirme gelirleri
yetmeyecekse, IMF’den dahil, başka kaynaklardan bularak alt yapı yatırımlarına
ayırmalı.
|