Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘Galataport'u engelleyenleri tarihe
havale ediyorum’ sözlerine, “O kişi benim ve Galataport'u ben engelledim.
Başbakan, bildiğiniz gibi İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıştır.
Rant işini de çok iyi bilir. Galataport, Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgun,
soygun ve imar rantıydı. Bugün önüme gelse yine aynı engellemeyi yaparım” diye
yanıt verdi.
Türkiye Partisi 1'inci İstişare Toplantısı, Antalya'nın
Alanya İlçesi'nde yapıldı. Köşkdere Otel'de düzenlenen toplantıda Genel Başkan
Abdüllatif Şener, seçim propagandası ve seçim sloganları konusunda partililerle
istişare yaptı. Toplantının ardından basın toplantısı düzenleyen Şener, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘Galataport'u engelleyenleri tarihe havale ediyorum’
sözlerinin muhatabının kendisi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Başbakan dün açıklama yaptı ve ‘Galatoprt'u engelleyenleri tarihe havale
ediyorum’ dedi. Sayın Başbakan'ın tarihe havale ettiği kişi benim. Galataport'u
ben engelledim. Yalnız Başbakan durdu durdu, 4 yıl aradan sonra bu Galataport’u
konuşma ihtiyacını niye hissetti? Projeyi yeniden başlatacağı için mi, yoksa
Cumhuriyet tarihinin en büyük rantını engellediğimden dolayı yüreğine derinden
oturduğu için mi? Yüreğine acısı yerleşti de acısını hala içinden atamadığı için
mi, bunca yıldan sonra bunu telaffuz etme ihtiyacı duydu?”
‘Galataport bir rant projesiydi’
Galataport'un Tophane Bölgesi'nde yapılan bir liman projesi gibi gözüktüğünü
kaydeden Abdullatif Şener, şunları anlatttı:
“Bu proje Sami Ofer adlı İsrailli bir işadamına ihale edilmişti. 2006 yılında
basın bunu aylarca tartıştı. Benim önüme imzaya geleceği için de ‘Acaba Şener bu
ihaleyi onaylayacak mı onaylamayacak mı?’ diye basın haftalarca yayın yaptı.
Sonunda ben de bana düşeni yaptım ve projeyi imzalamadım, iade ettim. Böylece
Galataport iptal edildi. Aradan yıllar geçtikten sonra Başbakan Galataport'u
engelleyenleri tarihe havale ediyor. Beni işaret etmesini kendisi açısından
doğal karşılıyorum. Madem ki konuyu açmıştır, birkaç satır söyleme hakkım var.
Galataport aslında bir liman projesinden öte bir rant projesiydi. Başbakan,
bildiğiniz gibi İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıştır. Rant işini
de çok iyi bilir. Galataport hadisesi Cumhuriyet tarihinin en büyük imar rantını
ifade eden bir hadiseydi ve Galataport'u ben engelledim. Yaptığım işten gurur
duyuyorum, onur duyuyorum. Bugün önüme gelse yine aynı şeyi yaparım, aynı
engellemeyi yaparım.”
‘Ofer'le kaç kez gizlice görüştün?’
Başbakan Erdoğan'ın, Sami Ofer'e başka ihaleleri de verdiğini iddia eden
Şener, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu vesileyle Başbakan'a şunları soruyorum. O dönemde basın mensupları
Başbakan'a Sami Ofer'i görüp görmediğini sordu. Önce hiç görmediğini söyledi,
sonra da görüştüğü anlaşılırsa açmaza çıkacağını anladı ve Davos'ta bir kez
görüştüğünü söyledi. Ankara'da hiç görüşmediğini belirtmişti. Şunu soruyorum
kendisine; Galataport ihalesi verdiğiniz Ofer'le kaç kez görüştünüz? 5 kez mi 6
kez mi? Bunun cevabını versin. Başka diğer görüşmeleri kendisine bırakıyorum.
Ankara Bilkent Oteli'nde partisinin kuruluş yıldönümü kutlanırken, otelin erzak
kapısından yukarı Ofer'i aldırdınız mı, aldırmadınız mı? Otelde 2 saat
görüştünüz mü görüşmediniz mi? Görüştüyseniz ne görüştünüz? Bunları kamuoyuna
açıklayın. Başka hangi ihaleleri verdiniz? Bunu da açıklayın. TÜPRAŞ'ın 4.76'lık
hisse satışı nedeniyle meydana gelen görüşmelerden, gizliliklerden, dönen
çarklardan şimdilik bahsetmiyorum. Ancak birini tarihe havale etmeye kalkarken
dikkat et, o tarih gelip sizin alnınıza kara bir leke olarak yapışmasın.”
‘Özelleştirmelerde benim imzam yok’
Bir basın mensubunun, “Siz de AKP içindeydiniz. Bu rant iddialarınızı ne
zaman fark ettiniz” sorusu üzerine ise Şener şöyle konuştu:
“Galataport olayı Şubat 2006'da oldu. Başbakan ilk göreve geldiğinde
Özelleştirme İdaresi bana bağlıydı. Özelleştirme usulü ve anlayışı nedeniyle
Başbakan'la aramızda ihtilaf çıktı. Daha ilk haftalardan itibaren Başbakan'la
yollarımız ayrıldı. Özelleştirme Yüksek Kurulu görevini Başbakan üstlendiği
aylarda yolları ayırdım. Bu hükümetin yaptığı hiç bir özeleştirmede benim imzam
yoktur. Yanlışları doğruya çekmeye çalıştım. Artık iflah olmaz bir noktaya
gelince de, ‘durmanın bir anlamı yoktur’, diyerek bıraktım.”
|